• 808
    şike davası ile ilgili başbakan tayyip erdoğan’ın seul’den tahran’a geçerken yolda verdiği demeç ile alakalı bir şeyler yazmak istedim. bu demeç ile beraber uefa kongresinde yaptığı konuşmada değindiği konular aynı zamanda resmi kurumların konuya nasıl baktığının en net şekilde ortaya konulması oldu.

    bu demeçler özetle tüzel kişi ve şahısların cezasının ayrılması gerektiği; şikenin sahaya yansımadığı ve teşebbüste kaldığı bu yüzden de şahısların hem spor hukukuna göre hem de ceza mahkemesinin değerlendirmelerine göre ceza verilmesini ancak tüzel kişilerin yani kulüplerin büyük cezalar almaması gerektiği zira kulüplere bu cezalar verilirse taraftarların yani büyük kitlelerin cezalandırılacağı; 8 kulübün düşürülmesiyle türk futbolunun biteceği ve uefa 5 yıl men ederse problem olmayacağını hatta ingiltere’nin heysel faciasından sonra aldığı cezayı az bularak(!), margareth thatcher’in bu cezayı 5 yıla yükselttiği dönemi refere ederek tekrar avrupa arenasına daha iyi dönebileceğimizdi. malesef tüm bunlar konuşulurken adeta hırsızın hiç suçu yokmuş gibi davranılıyor. sanki uefa bir şekilde bize takmış, herkese bu tarz konularda göz yumarken ve memleketin futbolunda hiçbir sıkıntı yokmuş da, türk futbolunun bir komploya kurban gittiği gibi bir ortam yaratılıyor.

    gianni infantino ve michel platini net şekilde kongre süresinde yaptığı basın toplantılarında yeterli delilin olduğunu, cezaların bir an önce uygulanması gerektiğini ve ne kadar geç kalınırsa türkiye’nin o kadar fazla zarar göreceğini çok açık şekilde belirttiler. “bu tarz konularda tüzel kişiler ile şahısların ayrılması gerektiğine ben de inanıyorum ancak işleyiş böyle” diyen ve bence başbakan’a nezaket ve diplomasi örneklemesi yapan platini’nin açıklamaları ise hiçbir yerde yeterince yayınlanmadı. aksini de beklemedik zaten.

    başbakan’ın 5 yıl uefa’ya gitmeyelim, bir şey olmaz diye değerlendirdiği konu, tff başkanı yıldırım demirören’in 26 ocak’ta tff genel kurulunda yaptığı konuşmayı işaret ediyor. bizim onurlu yöneticilerimiz, bu konuşmaları yaparak bir yandan yeterli delillere sahip olduklarını yani şikenin ya da en basitinden teşebbüsün yapıldığını kamuoyuna duyurmuş oluyorlar. bu 58. maddenin uygulanmasını, yani ligden düşürülmeleri gerektirir. ancak belli ki amaç pek bu değil.

    önümüzdeki süreçte muhtemelen nisan’ın 2. ya da 3. haftasına kadar bir takım cezaların verileceğini düşünüyorum. türkiye futbol federasyonu mevcut kadrosuyla (başkanından tahkim kurulu başkanına kadar) bu olayın üzerini kapamak için göreve atanmış kişilerden oluşuyor. önümüzdeki dönemde yapılacaklar tahminime göre etik kurulu raporunda şahısların şike ile ilgili görüşmeleri saptandığını ancak bu görüşmelerin sonuçlanmadığını ve sahaya yansımadığını, buna göre bu işlere girmiş şahısların futboldan uzun bir süre men edilecekler. kulüpler ise sahaya yansımadığına dem vurularak 58. madde işletilmeyecektir. geçen sezonun lig şampiyonu fenerbahçe, kupa şampiyonu ise beşiktaş olarak kalacaktır.
    bu senaryo gerçekleşirse uefa’nın alacağı tavrın ne kadar ağır olacağı benim merak ettiğim konu. avrupa’dan 5 yıl men ve adı geçen kulüplere bir ve ya birden fazla küme düşme cezaları verilecektir. bu 5 yıl men eğer tüm kulüpler ve milli takımı kapsarsa ülke futbolu muhtemelen 92-93 sezonu seviyesine gerileyecektir. sıfırlanan ülke puanı, takımlara daha fazla ön eleme oynamasına sebebiyet verecek ve bu dönemin yakalanması en iyi ihtimalle 10 sezonu bulacaktır. bunun adı adaletsizliği geçtim, ihanettir. ortada bir suç varsa ve bu suç tespit edildiyse hak ettiği cezasını vermeyip, adam kayırmak sadece bize yakışırdı zaten. mızrak çuvala sığmadı ve biz neremize soksak diye düşünüyoruz. işin acı tarafı biz düşünürken elalem gelip bir tarafımıza itinayla sokacak. durum en amiyane tabirle bu.

    bir de tüm bu konularda fenerbahçe yerinde galatasaray olsaydı böyle düşünülmez, böyle konuşulmazdı diyenler var ki; onlara diyeceğim geçen sezon adnan polat’ın ibra edilmediği kongrede yapılan konuşmalar, taraftarların tepkileri bunun nasıl olacağını net şekilde ortaya koyacağıdır. cemal nalga olayına bulaşmış kişilerin anında kulüple bağlarının kesildiğini, daha sonra af isteseler de üyeliklerini geri alamadıklarını bilmezler. takipçiliği bile kendi çıkarları kadar yapıyorlar demek ki. biz olsaydık, şu anda futbolu unutmuş, o kişilere lanet etmiş ve insan içine çıkamıyor olurduk. ama ne anlatsak yine boş zira dervişin fikri neyse zikri de odur.

    *
App Store'dan indirin Google Play'den alın