• 3702
    52 küsür bin kişilik bir stadı her maç doldurmak başlı başına bir projedir, her şeyden önce bunu kabul etmek gerekir. sportif başarı, bu projenin olmazsa olmazlarından birisi, ancak her şeyi değildir. maça gel(e)meyen taraftar değil yazıklar olsun siteminin muhatabı, beceriksiz galatasaray yönetim(ler)idir. nedenlerini, dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım, gerçi sesimizi duyan çıkmaz, böyle gelmiş böyle gider de, neyse...

    işin sportif başarı kadar önemli bir boyutu, bilet fiyatları. 25 mart 2012 galatasaray trabzonspor maçını ele alalım. stadın yarısından fazlasını oluşturan, 5. ve 6. kategoride bile bilet fiyatları, 60 ve 100 tl. el insaf be arkadaş. üniversite mezunu gençlerin bin küsür lira maaşa iş bulurlarsa, üç gün üç gece kutlama yaptıkları bir memlekette yaşıyoruz. bu açıklanan bilet fiyatlarının oluru, anca şampiyonlar liginde ya da fenerbahçe derbilerinde vardır, yoksa yemezler.

    ikincisi, ben maça gidip takımımın yanında olacaksam, kulübümde bana iyi kötü bir değer versin, hemen ilk fırsatta arkama geçip iki puan almasın istiyorum. elbette, takdir belgesi, plaket, onur ödülü falan beklemiyorum ama maç izlerken bir şeyler atıştırabileyim, bir çay içebileyim diyorum. çayı, çorbayı geçtim, su bile içeceksem iki kere düşünmek zorunda kalmayayım istiyorum. bir bardak suya verdiğim parayla, eve damacana alıyorum ben 19 litrelik.

    yolları tamamlanmadıysa bile, en azından mevcut imkanların verimli kullanılması için bir şeyler yapılsın diye bekliyorum. zor işler değil bunlar. üç adamın yanyana yürüyemediği bir yola yavşağın biri köfte tezgahı kurmasın istiyorum mesela, ama malesef bir allahın kulu çıkmıyor koca kulüpten bu işlere kafa yorup, taraftarını düşünecek. gelirlerse ekime, gelmezlerse kasıma hesabı ile yönetiliyor ne yazık ki, galatasaray.

    hepsinden öte, can güvenliği istiyorum, zehirlenmeme hakkımı kullanmak istiyorum. metroda, büyük marifetmiş gibi sigara içip ter ter tepinen eşşoğlueşşeklerle aynı vagonda seyahat etmek istemiyorum. ama kulüpten yine kimse çıkmıyor, emniyet ile basit bir işbirliği yapıp taraftarının rahatını bıraktım, can güvenliğini düşünen. ama işlerine geldiği zaman pek bir koordineli çalışıyorlar muhtelif birimlerle, ne idüğü belirsiz adamları nezaretten toplamak için.

    stada girip, parasını verip aldığım koltuklarda oturan alakasız tipler bulmak da istemiyorum. ipsiz sapsız, leş gibi alkol kokan saçma sapan adamlarla uğraşasım gelmiyor maç öncesi hiç. allaha şükür elim kolum tutuyor, kavga falan çıksa kolunu bacağını kırar eline veririm de, belli değil ki ne bok oldukları, bir iki tane de değiller, sürü halindeler genelde. bizim sokaktaki köpeklerin bile boynunda tasmaları var artık, bunların yok. yine bu konuda da, kulübümüzün mesele ile ilgisi, zaman zaman bunların önüne iki parça et atmakla sınırlı kalıyor malesef.

    fatigol benden önce değinmiş maç sonu çıkış sorununa. yollar malum problemli, zamanla yapılır. yapılınca daha rahat gideriz. gideriz de, gidince eve ne yapıyoruz, çoğumuz açıp maratonu izliyoruz. ya allah aşkına koca camiada bir akil adam yok mu, maç bitince aç dev ekranlardan lig tv'yi, bir de bedavadan çay/kahve dağıt, giden gitsin metroya, kalan da kalsın izlesin maratonu. yok olmuyor öyle, çayı, çorbayı, maratonu geçtik, donmamak için ilişivereyim kuytu bir köşeye de bekleyeyim bari diyen taraftarın da tepesine dikiliyor güvenlik hemen. sen göster şalteri falan, kapatırım ben valla çıkarken söz desen de yemiyorlar, doğru kapının önüne. üstü kapalı statta oturarak bekleme, sktir git yağmurun altına, metro kuyruğunda ayakta dikil deyip kapı dışarı ediliyoruz.

    allah razı olsun fatih hocamdan da şampiyonluğa oynuyoruz. yoksa, bu anlayış ile gördüğümüz göreceğimiz olimpiyat stadı gibi bir avuç taraftar olur, fazlası değil. yeri geldiğinde dünya kulübü olma hedefleri içeren süslü lafları edenler daha stadyumlarını yönetmesini beceremiyorlar. sonra da, birileri çıkıyor bunları görmezden gelip taraftar şöyleymiş de, böyleymiş de diye ahkam kesiyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın