6
"seni gördüğüm zaman, hayat sanki son bulur, kalbim durur dilim tutulur
seni gördüğüm zaman, can bedenden kesilir, her şey senden sonra gelir"
bunu söylerken içinizden fışkıracak gibi olan çoşkuya ne sıklıkla denk gelebiliyorsunuz bilmiyorum. uzun zamandır benim elimde sadece galatasaray erkek basketbol takımı var, bu yoğunluğu yaratan hormonu salgılatan, yavaş yavaş da fatih hoca önderliğinde futbol takımımız. bize avrupada bu armanın neler yapabileceğini gösteren ilk yapılanmanın merkezi olan ekip yani.
bir hikaye anlatır zülfü livaneli son kitabında, özel bir mezarlıktan bahseder, mezar taşlarına doğum ve vefat tarihlerinin değil, aksine küsüratlı sayıların yazıldığı bir ebedi istirahat mekanından. çünkü sadece hayatta gerçekten dibine kadar mutlu olduğu gün sayısı kadar yaşamış sayar kendilerini burada uyumayı seçenler, 23 gün gibi mesela.
bilmiyorum kategorizasyon yöntemlerinizi, fakat kendi adıma dostlarla paylaştığım "zahir" hikayemin dışında, benim için o kronometrenin tuşuna bastıran yegane unsur, galatasaray, ve onun "bizden olmayanları yenmek" için er meydanına çıktığı arena günleri. geriye doğru sayarak biriktirmenin bile gülümseten cinsten olduğu, bir 17 mayıs gibi veyahut içinde kaybolduğumuz bir 9 şubat yokluğu.
büyük osborne'un dediği gibi "birine merhaba demenin bile bir sorumluluğu varken" kendisine "arma sevdalısı" diyen toplulukların, bugün yüreklerini koydukları o kırmızı adına, akıp gitmeleri lazım, karşı yakanın derinliklerine. mecra farketmeksizin, branş ayırmaksızın, galatasarayın o şanlı müzesine bir kupa, bir avrupa kupası daha kazandırabilmek noktasında yapamayacakları fedakarlık olmadığnı gösterircesine.
galatasaray kadın voleybol takımı, bu büyük camianın sayılı neferleri haricinde, şimdiye kadar hakettiği desteği alamadı, kalabalık yığınlardan, çeşitli bahanelerle. ve geldikleri noktaya kadar sırtlarında taşıdı bazılarımız onları, armadan aldıkları kuvvet ve azimle. şimdi ise bir nevi özür maiyetinde ulaştırmak gerek onları göklere, işte galatasarayımızın kırmızı, kıpkırmızı melekleri diye..
ibn-i haldun'un "coğrafya kaderdir" tespitine inat, asla çevresiyle yetinmeyen, kendisine ezeli ve ebedi olarak gösterilen rakipleri alabildiğine geride bırakarak, "öteki"ye doğru yol alan, vizyonuyla ülkemize, vatanına dahi yol gösteren galatasaray camiası için, şimdi bir daha, yine, yeni, tekrardan, yaradılışına hizmet etme zamanı.
ve evet, bugün sen yoksan, bir eksiğiz,
ve sen de öyle.
haydi galatasaraylı;
şimdi kupa zamanı..
galatasaray ulan !
seni gördüğüm zaman, can bedenden kesilir, her şey senden sonra gelir"
bunu söylerken içinizden fışkıracak gibi olan çoşkuya ne sıklıkla denk gelebiliyorsunuz bilmiyorum. uzun zamandır benim elimde sadece galatasaray erkek basketbol takımı var, bu yoğunluğu yaratan hormonu salgılatan, yavaş yavaş da fatih hoca önderliğinde futbol takımımız. bize avrupada bu armanın neler yapabileceğini gösteren ilk yapılanmanın merkezi olan ekip yani.
bir hikaye anlatır zülfü livaneli son kitabında, özel bir mezarlıktan bahseder, mezar taşlarına doğum ve vefat tarihlerinin değil, aksine küsüratlı sayıların yazıldığı bir ebedi istirahat mekanından. çünkü sadece hayatta gerçekten dibine kadar mutlu olduğu gün sayısı kadar yaşamış sayar kendilerini burada uyumayı seçenler, 23 gün gibi mesela.
bilmiyorum kategorizasyon yöntemlerinizi, fakat kendi adıma dostlarla paylaştığım "zahir" hikayemin dışında, benim için o kronometrenin tuşuna bastıran yegane unsur, galatasaray, ve onun "bizden olmayanları yenmek" için er meydanına çıktığı arena günleri. geriye doğru sayarak biriktirmenin bile gülümseten cinsten olduğu, bir 17 mayıs gibi veyahut içinde kaybolduğumuz bir 9 şubat yokluğu.
büyük osborne'un dediği gibi "birine merhaba demenin bile bir sorumluluğu varken" kendisine "arma sevdalısı" diyen toplulukların, bugün yüreklerini koydukları o kırmızı adına, akıp gitmeleri lazım, karşı yakanın derinliklerine. mecra farketmeksizin, branş ayırmaksızın, galatasarayın o şanlı müzesine bir kupa, bir avrupa kupası daha kazandırabilmek noktasında yapamayacakları fedakarlık olmadığnı gösterircesine.
galatasaray kadın voleybol takımı, bu büyük camianın sayılı neferleri haricinde, şimdiye kadar hakettiği desteği alamadı, kalabalık yığınlardan, çeşitli bahanelerle. ve geldikleri noktaya kadar sırtlarında taşıdı bazılarımız onları, armadan aldıkları kuvvet ve azimle. şimdi ise bir nevi özür maiyetinde ulaştırmak gerek onları göklere, işte galatasarayımızın kırmızı, kıpkırmızı melekleri diye..
ibn-i haldun'un "coğrafya kaderdir" tespitine inat, asla çevresiyle yetinmeyen, kendisine ezeli ve ebedi olarak gösterilen rakipleri alabildiğine geride bırakarak, "öteki"ye doğru yol alan, vizyonuyla ülkemize, vatanına dahi yol gösteren galatasaray camiası için, şimdi bir daha, yine, yeni, tekrardan, yaradılışına hizmet etme zamanı.
ve evet, bugün sen yoksan, bir eksiğiz,
ve sen de öyle.
haydi galatasaraylı;
şimdi kupa zamanı..
galatasaray ulan !