6
2003 senesine kadar çok gittim ankara deplasmanına. eğer maç ankaragücü maçıysa taraftarlar arasında hep irili ufaklı hadiseler oldu. kendi adıma en büyük hadise ise 1 ekim 1989 ankaragücü galatasaray maçında meydana geldi.
2 kişiye en az 10 kişi saldırma konusunda uzman olan ankaragüçlülerle kore anıtı civarında ben ve bir arkadaşım eski otogardan stadyuma seyir halindeyken karşilaştık.
günlerden pazar, sabah saat 07:00 civarı. otobüsten inmişiz maç için stada doğru yollanmışız. aramızda tartışıyoruz, "ulan gidelim içelim" ya da "büfeden bira alırız, o şekil içeriz" kararsızlıkları.
ikimizin boynunda da sadece anne örgüsü sarı kırmızı atkı var. zaten o zamanlar galatasaray store'u bırak, hepatu bile daha doğmamış!
neyse işte. bu elemanlar bir anda belirdiler ve anında etrafımızı sardılar.
-kimziniz la siz?
-amına kodumun bebelerine bak la!
-ver la o atkıyı amuğa goduğum!
falan şeklinde monolog halindeyken bir tanesi yan taraftan bizim ali'ye vurdu!
zaten dönülmez akşamın ufkundayız, benim yaş 18, ali 21 ikimiz de boks yapıyoruz ve en formda olduğumuz zamanlar!
anında makineli tüfek gibi yumruklar konuşmaya başladı tabi.
darbe almaya alıyoruz ama hemen her vurduğumuz da ya nakavt ya da grogi durumda.
e tabi lavuklar işe uyandılar, emanet çektiler.... fakat yanaşamıyorlar....
abi havada bir ıslık sesi duydum, ali kafayı eğdi ben kalası gördüm.... bildiğin inşaat kalası burnumun ortasına bir çatırtıyla indi....
gözümü açtım başımda polis, ben yerde, ali de orada....
neyse, beni hastaneye yolladılar, buruna tampon yapıldi çünkü burun kırık.
hastaneden çıktık sakarya caddesine gittik. biraz içtik, sonra elde bira stada yollandık.
o halde maça girdik, gerçi halimizde benim burun hariç pek bir bok ta yoktu aslında....
ankara deplasmanı deyince aklıma bu olay gelir hep.
2 kişiye en az 10 kişi saldırma konusunda uzman olan ankaragüçlülerle kore anıtı civarında ben ve bir arkadaşım eski otogardan stadyuma seyir halindeyken karşilaştık.
günlerden pazar, sabah saat 07:00 civarı. otobüsten inmişiz maç için stada doğru yollanmışız. aramızda tartışıyoruz, "ulan gidelim içelim" ya da "büfeden bira alırız, o şekil içeriz" kararsızlıkları.
ikimizin boynunda da sadece anne örgüsü sarı kırmızı atkı var. zaten o zamanlar galatasaray store'u bırak, hepatu bile daha doğmamış!
neyse işte. bu elemanlar bir anda belirdiler ve anında etrafımızı sardılar.
-kimziniz la siz?
-amına kodumun bebelerine bak la!
-ver la o atkıyı amuğa goduğum!
falan şeklinde monolog halindeyken bir tanesi yan taraftan bizim ali'ye vurdu!
zaten dönülmez akşamın ufkundayız, benim yaş 18, ali 21 ikimiz de boks yapıyoruz ve en formda olduğumuz zamanlar!
anında makineli tüfek gibi yumruklar konuşmaya başladı tabi.
darbe almaya alıyoruz ama hemen her vurduğumuz da ya nakavt ya da grogi durumda.
e tabi lavuklar işe uyandılar, emanet çektiler.... fakat yanaşamıyorlar....
abi havada bir ıslık sesi duydum, ali kafayı eğdi ben kalası gördüm.... bildiğin inşaat kalası burnumun ortasına bir çatırtıyla indi....
gözümü açtım başımda polis, ben yerde, ali de orada....
neyse, beni hastaneye yolladılar, buruna tampon yapıldi çünkü burun kırık.
hastaneden çıktık sakarya caddesine gittik. biraz içtik, sonra elde bira stada yollandık.
o halde maça girdik, gerçi halimizde benim burun hariç pek bir bok ta yoktu aslında....
ankara deplasmanı deyince aklıma bu olay gelir hep.