8
hepsi bir yana sen, eğer teşebbüsünde bulunduysan, bu teklifi yapmayı düşündüysen zaten sporculuğun s'sinden anlamıyorsundur, seni oraya başkan diye koyan camianın da cezalandırılması gerekir. ama olay buraya bile gelmemeli kanımca. teşebbüsün, şikeden hiç bir farkı yoktur, derdimi anlatayım:
şimdi bakınız, öncelikle bir konuda anlaşalım, şike yapılmış maçla yapılmamış maçı ayırmak mümkün değil. çok boku çıkmadığı sürece bir insanın bir maçta "şike var" demesi çok zordur, hadi dedi diyelim, bunun inkarı kolaydır. fevzi'nin ayağının altından kaçırdığı topla gelen şampiyonluğumuzun şike olmadığı açıkken, şike yapılacak olsa ancak öyle yapılırdı. veya leo franco'nun selçuk'tan yediği gol, pekala şikeyle açıklanabilirdi. biz bunları hiç konuşmadık, çünkü biliyoruz futbol adi bir oyun, tıpkı hayat gibi, top 2 santim kenara seker, çarpmayacak yere çarpar, olmayacak iş olur. dolayısıyla bir oyuncunun bilerek hata yapmadığını düşünürüz, bizi oyuna bağlayan budur, yani başka bir deyişle sahadakilerin iyi niyetine %100 güvenmesek futbol güzel bir oyun olmaz. bize abuk gelen bir şey olduğunda, bunu şansla, şanssızlıkla açıklamaktır bu oyunu zevkli yapan. mücadeleni verirsin, topunu oynarsın, işler yolunda giderse maçını kazanırsın, şanssızlık olur, yetersizlik olur, kaybedersin. bunların hepsi oyunun doğasında var, oyunun doğasında olmayan tek şey bilinçli hata. e ama bildiğimiz gibi, futbolda hatalar oluyor ve bilinçli hatayla bilinçsiz hatayı ayırmak gerçekten çok zor. işte tam bu nokta üzerinden vurdu aykut kocaman olay patladığında, "izleyin" dedi, "varsa garip bir şey söyleyin". tam da aykut'un sinsiliğine yakışacak bir açıklamaydı, tıpkı takım arkadaşı şeytan rıdvan'ın da dediği yere geliyordu "sahaya yansımadı" klişesi. işte beyler burada yanılıyorlar, şike teşebbüs edildiği anda sahaya yansımıştır. sen adamın kafasına düşünce sokuyorsun, sporun doğasında olmayan bir şey yapıyorsun, diyorsun ki "sen bize karşı iyi oynama, sana şu kadar para", bunu dediğin anda, haksız kazancı elde ettin bile, çocuk nasıl gol atacağını düşüneceğine böyle şerefsizce şeyler düşünüyor bu kazanç bir. çocuk şerefli çıkıp reddetse bile, sen şerefsizlik yapıyorsun, şike yapıyorsun, sadece beceremiyorsun. hadi varsayalım futbolcu da şerefsiz ve kabul etti, e bunu yapan adam çıkıp da "ben şike yaptım agalar" der mi? (gerçi dese de bir bok olmuyormuş ya) dediğim gibi sen zaten teklif ettiğin an aramızdaki dürüstlük anlaşmasını bozdun, içimize şüphe düşürdün, sen şikeyi teklif ettin, sonra "sahaya yansımadı" diyemezsin, eğer şike teklif ettiğin adam o gün 0 hatayla oynamıyorsa - ki böyle bir şey yok- bunu iddia edemezsin. sen şikeyi teklif ettiğin an o dürüstlük anlaşmasını bozup, bizim içimize şüphe düşürdün. senin yüzünden her hataya "şike mi" diye bakmaya başladık. sen bu güzel oyunun amına koydun, helvasını kavurdun. bizim "iyi niyetli hata" diyebileceğimiz herşeye gölge düşürdün, "maçı kim sattı" gözüyle maç izlettirdin. işte sen teşebbüs ettiğin anda bunları yaptın, e şike dediğin nedir ki?
şimdi bakınız, öncelikle bir konuda anlaşalım, şike yapılmış maçla yapılmamış maçı ayırmak mümkün değil. çok boku çıkmadığı sürece bir insanın bir maçta "şike var" demesi çok zordur, hadi dedi diyelim, bunun inkarı kolaydır. fevzi'nin ayağının altından kaçırdığı topla gelen şampiyonluğumuzun şike olmadığı açıkken, şike yapılacak olsa ancak öyle yapılırdı. veya leo franco'nun selçuk'tan yediği gol, pekala şikeyle açıklanabilirdi. biz bunları hiç konuşmadık, çünkü biliyoruz futbol adi bir oyun, tıpkı hayat gibi, top 2 santim kenara seker, çarpmayacak yere çarpar, olmayacak iş olur. dolayısıyla bir oyuncunun bilerek hata yapmadığını düşünürüz, bizi oyuna bağlayan budur, yani başka bir deyişle sahadakilerin iyi niyetine %100 güvenmesek futbol güzel bir oyun olmaz. bize abuk gelen bir şey olduğunda, bunu şansla, şanssızlıkla açıklamaktır bu oyunu zevkli yapan. mücadeleni verirsin, topunu oynarsın, işler yolunda giderse maçını kazanırsın, şanssızlık olur, yetersizlik olur, kaybedersin. bunların hepsi oyunun doğasında var, oyunun doğasında olmayan tek şey bilinçli hata. e ama bildiğimiz gibi, futbolda hatalar oluyor ve bilinçli hatayla bilinçsiz hatayı ayırmak gerçekten çok zor. işte tam bu nokta üzerinden vurdu aykut kocaman olay patladığında, "izleyin" dedi, "varsa garip bir şey söyleyin". tam da aykut'un sinsiliğine yakışacak bir açıklamaydı, tıpkı takım arkadaşı şeytan rıdvan'ın da dediği yere geliyordu "sahaya yansımadı" klişesi. işte beyler burada yanılıyorlar, şike teşebbüs edildiği anda sahaya yansımıştır. sen adamın kafasına düşünce sokuyorsun, sporun doğasında olmayan bir şey yapıyorsun, diyorsun ki "sen bize karşı iyi oynama, sana şu kadar para", bunu dediğin anda, haksız kazancı elde ettin bile, çocuk nasıl gol atacağını düşüneceğine böyle şerefsizce şeyler düşünüyor bu kazanç bir. çocuk şerefli çıkıp reddetse bile, sen şerefsizlik yapıyorsun, şike yapıyorsun, sadece beceremiyorsun. hadi varsayalım futbolcu da şerefsiz ve kabul etti, e bunu yapan adam çıkıp da "ben şike yaptım agalar" der mi? (gerçi dese de bir bok olmuyormuş ya) dediğim gibi sen zaten teklif ettiğin an aramızdaki dürüstlük anlaşmasını bozdun, içimize şüphe düşürdün, sen şikeyi teklif ettin, sonra "sahaya yansımadı" diyemezsin, eğer şike teklif ettiğin adam o gün 0 hatayla oynamıyorsa - ki böyle bir şey yok- bunu iddia edemezsin. sen şikeyi teklif ettiğin an o dürüstlük anlaşmasını bozup, bizim içimize şüphe düşürdün. senin yüzünden her hataya "şike mi" diye bakmaya başladık. sen bu güzel oyunun amına koydun, helvasını kavurdun. bizim "iyi niyetli hata" diyebileceğimiz herşeye gölge düşürdün, "maçı kim sattı" gözüyle maç izlettirdin. işte sen teşebbüs ettiğin anda bunları yaptın, e şike dediğin nedir ki?