476
normal şartlar altında çok rahat bir galibiyet almamız gerek. normal şartlar derken neyi kastediyoruz peki? dış etkenlerin maça karışmadığı, maçın gidişatını kenardaki 2 teknik direktör ve sahadaki 22 oyuncunun belirlemesi. hepimizin bildiği üzere ligimizde fazlaca yaşanan hakem hatalarının çok büyük bölümü bizim aleyhimize, fenerbahçe'nin lehine oluyor. ligde henüz hiçbir şey belli değil fakat bizim futbol kültürümüzde derbi maçlarının yeri apayrıdır, takımların o ana kadar ortaya koydukları performans, ligdeki konumları bu maç öncesi geçersiz kalır. ligin geri kalan 33 maçından da apayrı bir önemi vardır ve hakemlerin ufacık hataları, anlık konsantrasyon kayıpları maçın sonucuna direkt etki edebilir.
örnek olarak geçtiğimiz sezon oynanan 18 mart 2011 galatasaray fenerbahçe maçını gösterebiliriz, o maçta yan hakem olarak görev yapan aleks taşçıoğlu'nun kaldırdığı hatalı bayraklar galibiyete uzanamamızda büyük pay sahibidir. bu maçı somut örnek olarak göstermek için vermekle birlikte aleks taşçıoğlu ismi bana bir hayli şüpheli gelmektedir. maçı katlederse bu adam katledecek, normal şartlarda rahatlıkla kazanırız derken aklıma takılan ilk soru işareti de taşçıoğlu'ydu.
maç öncesi gözümüze çarpan diğer bir detay da son 13 lig maçında yalnızca 1 kez kazanabilmiş olmamız, o da hepimizin hatırladığı üzere edu ve volkan'ın shabani nonda'nın 30 cmliğinden dolayı hataya düşüp gole sebebiyet verdikleri ve 1-0 kazandığımız karşılaşma idi. fenerbahçe ile karşı karşıya geldiğimiz son 13 lig maçında galibiyet coşkusunu yalnızca o maçta yaşamıştık. 2005-2006 sezonunda ise her iki maçta da fenerbahçe'ye yenilmemize rağmen ligi zirvede tamamlamıştık. benim için fenerbahçe maçlarının önemini anlatan sezon olarak öne sürmek istiyorum o sezonu; koymuşum fenerbahçe maçlarına, bana şampiyonluk lazım. fakat pek tabii fenerbahçe'yi yenerek şampiyon olmak da ballı kaymak tadında olur. derbinin heyecan dolu havasını yaşamak, takımına galibiyet alması için güvenmek ve kazandığı takdirde bunu doyasıya kutlamak, rakip takıma sataşmak güzel şeyler, fakat şampiyonluk her şeyden güzel.
son 13 maçta 1 kez kazanabilmişiz dedik, şu da bir gerçek ki her fenerbahçe maçında iyi oynayan, üstün oynayan taraf biz oluyoruz. genelde çok iyi başlıyoruz, ilk 15-20 dakika oyuna hükmediyoruz; bu dilimde tıpkı lincoln'ün golü ile 2. dakikada üstünlüğü yakaladığımız 9 kasım 2008 fenerbahçe galatasaray maçında olduğu gibi gol de bulabiliyoruz; lakin maçın geneline yaymayı başaramıyoruz bu görüntümüzü. her fenerbahçe maçında olduğu gibi bu maçta da galatasarayımız'ın rakipten daha iyi oynayacağına şüphem yok, temennimiz ve beklentimiz ise iyi oyunumuzun karşılığını artık almak. bildiğim kadarıyla iyiler daima kazanırdı.
maç öncesi fenerbahçe'nin ligin ilk sırasında bulunması benim için pek anlam ifade etmiyor. fenerbahçe'nin bu sezon izlediğim tek maçı 19 kasım 2011 fenerbahçe eskişehirspor maçı olmakla birlikte ligin genelinde sahip oldukları çizgiyi biliyorum. o maçta da eskişehirspor savunması ve kalecisinin armağanı olan golle 1-0 öne geçmelerinin ardından hakemin bir pozisyonda çok abartı duran kırmızı kartını kullanması ve eskişehirspor'u 10 kişi bırakması maçın düğümünü de çözen nokta olmuştu. geçtiğimiz sezonki fenerbahçe'ye göre bir hayli güç kaybetmiş durumdalar, niang'ın yerine kadroya dahil alan bienvenü sıradan anadolu topçusu gözümde. geçtiğimiz sezona göre güçsüz durumda diyorum da 2010-11 sezonunda da ne türlü kirli işler döndüğünü hepimiz biliyoruz.
rakibin başında vizyonu dar bir adam duruyor, internette, gazetelerde okuduğum kadarı ile defansif ağırlıklı bir kadro çıkaracakmış sahaya. fenerbahçe'nin geçtiğimiz sezon kazandığı(!) şampiyonlukta %75 şike payı varsa %25 de orta sahasının payı vardır. birçok maçta orta sahadaki oyuncularının (emre - baroni - selçuk) topa hakim olması ve oyunu yönlendirmesi dikkat çekiciydi. bir de alex faktörü var tabii ki, 85 dakika sahada gezinip kalan 5 dakikalık bölümde maçı aldırabilecek bir adam. biraz onun kurnazlığından, biraz da takım ve adam savunmasının yaptıkları hatadan doğuyor bu durum. bu maçta ise ibreyi bize çeviren nokta melo - selçuk ikilisidir. orta sahamız gerçekten kaliteli, büyük iş düşüyor onlara bu maçta.
günlerdir bu maçı bekliyordum fakat aklımdan herhangi bir düşünce geçmiyordu. o yüzden de maçla ilgili karalama fırsatı bulamadım. şimdi de abarttık sanırım biraz, söyleyeceklerim bu kadar. maçla ilgili yukarıdaki uzun ve detaylı yorumlarımı bir kenara bırakacak olursak çok rahat alacağız gibime geliyor.
bunu söylemek ve farklı galibiyet beklentisi içine girmek için deli olmak lazım, biliyorum,
evet, yaratıcı oyuncu eksikliğimiz var,
evet, kanatlarımızdan herhangi bir fayda alamıyoruz,
fakat bu maçı teknik ekibiyle, taraftarıyla ve sahaya çıkan her oyuncusu ile daha çok isteyen, arzulayan taraf biz olacağız.
şeytanın bacağını kırıp önce galibiyet sonra da liderlik koltuğunu almanın vakti geldi.
hayırlısı olsun,
allah utandırmasın cimbomum.
örnek olarak geçtiğimiz sezon oynanan 18 mart 2011 galatasaray fenerbahçe maçını gösterebiliriz, o maçta yan hakem olarak görev yapan aleks taşçıoğlu'nun kaldırdığı hatalı bayraklar galibiyete uzanamamızda büyük pay sahibidir. bu maçı somut örnek olarak göstermek için vermekle birlikte aleks taşçıoğlu ismi bana bir hayli şüpheli gelmektedir. maçı katlederse bu adam katledecek, normal şartlarda rahatlıkla kazanırız derken aklıma takılan ilk soru işareti de taşçıoğlu'ydu.
maç öncesi gözümüze çarpan diğer bir detay da son 13 lig maçında yalnızca 1 kez kazanabilmiş olmamız, o da hepimizin hatırladığı üzere edu ve volkan'ın shabani nonda'nın 30 cmliğinden dolayı hataya düşüp gole sebebiyet verdikleri ve 1-0 kazandığımız karşılaşma idi. fenerbahçe ile karşı karşıya geldiğimiz son 13 lig maçında galibiyet coşkusunu yalnızca o maçta yaşamıştık. 2005-2006 sezonunda ise her iki maçta da fenerbahçe'ye yenilmemize rağmen ligi zirvede tamamlamıştık. benim için fenerbahçe maçlarının önemini anlatan sezon olarak öne sürmek istiyorum o sezonu; koymuşum fenerbahçe maçlarına, bana şampiyonluk lazım. fakat pek tabii fenerbahçe'yi yenerek şampiyon olmak da ballı kaymak tadında olur. derbinin heyecan dolu havasını yaşamak, takımına galibiyet alması için güvenmek ve kazandığı takdirde bunu doyasıya kutlamak, rakip takıma sataşmak güzel şeyler, fakat şampiyonluk her şeyden güzel.
son 13 maçta 1 kez kazanabilmişiz dedik, şu da bir gerçek ki her fenerbahçe maçında iyi oynayan, üstün oynayan taraf biz oluyoruz. genelde çok iyi başlıyoruz, ilk 15-20 dakika oyuna hükmediyoruz; bu dilimde tıpkı lincoln'ün golü ile 2. dakikada üstünlüğü yakaladığımız 9 kasım 2008 fenerbahçe galatasaray maçında olduğu gibi gol de bulabiliyoruz; lakin maçın geneline yaymayı başaramıyoruz bu görüntümüzü. her fenerbahçe maçında olduğu gibi bu maçta da galatasarayımız'ın rakipten daha iyi oynayacağına şüphem yok, temennimiz ve beklentimiz ise iyi oyunumuzun karşılığını artık almak. bildiğim kadarıyla iyiler daima kazanırdı.
maç öncesi fenerbahçe'nin ligin ilk sırasında bulunması benim için pek anlam ifade etmiyor. fenerbahçe'nin bu sezon izlediğim tek maçı 19 kasım 2011 fenerbahçe eskişehirspor maçı olmakla birlikte ligin genelinde sahip oldukları çizgiyi biliyorum. o maçta da eskişehirspor savunması ve kalecisinin armağanı olan golle 1-0 öne geçmelerinin ardından hakemin bir pozisyonda çok abartı duran kırmızı kartını kullanması ve eskişehirspor'u 10 kişi bırakması maçın düğümünü de çözen nokta olmuştu. geçtiğimiz sezonki fenerbahçe'ye göre bir hayli güç kaybetmiş durumdalar, niang'ın yerine kadroya dahil alan bienvenü sıradan anadolu topçusu gözümde. geçtiğimiz sezona göre güçsüz durumda diyorum da 2010-11 sezonunda da ne türlü kirli işler döndüğünü hepimiz biliyoruz.
rakibin başında vizyonu dar bir adam duruyor, internette, gazetelerde okuduğum kadarı ile defansif ağırlıklı bir kadro çıkaracakmış sahaya. fenerbahçe'nin geçtiğimiz sezon kazandığı(!) şampiyonlukta %75 şike payı varsa %25 de orta sahasının payı vardır. birçok maçta orta sahadaki oyuncularının (emre - baroni - selçuk) topa hakim olması ve oyunu yönlendirmesi dikkat çekiciydi. bir de alex faktörü var tabii ki, 85 dakika sahada gezinip kalan 5 dakikalık bölümde maçı aldırabilecek bir adam. biraz onun kurnazlığından, biraz da takım ve adam savunmasının yaptıkları hatadan doğuyor bu durum. bu maçta ise ibreyi bize çeviren nokta melo - selçuk ikilisidir. orta sahamız gerçekten kaliteli, büyük iş düşüyor onlara bu maçta.
günlerdir bu maçı bekliyordum fakat aklımdan herhangi bir düşünce geçmiyordu. o yüzden de maçla ilgili karalama fırsatı bulamadım. şimdi de abarttık sanırım biraz, söyleyeceklerim bu kadar. maçla ilgili yukarıdaki uzun ve detaylı yorumlarımı bir kenara bırakacak olursak çok rahat alacağız gibime geliyor.
bunu söylemek ve farklı galibiyet beklentisi içine girmek için deli olmak lazım, biliyorum,
evet, yaratıcı oyuncu eksikliğimiz var,
evet, kanatlarımızdan herhangi bir fayda alamıyoruz,
fakat bu maçı teknik ekibiyle, taraftarıyla ve sahaya çıkan her oyuncusu ile daha çok isteyen, arzulayan taraf biz olacağız.
şeytanın bacağını kırıp önce galibiyet sonra da liderlik koltuğunu almanın vakti geldi.
hayırlısı olsun,
allah utandırmasın cimbomum.