31
sorgulamadan peşinen kabul etme veya farklı olursan yanarsın diye yetiştirilme kültürlerimizin kurbanları arasındadırlar. mevcut kuralları ne kadar sert uygularlarsa o kadar disiplinli olacaklarını zannederek bizim izlediğimiz platformlara gelirler. ha, bu düşüncelerinde tamamen haksız mıdırlar derseniz zaman zaman yaşadıklarını düşününce makul bir ölçüde disiplinli gözükmenin -ne yazık ki- gerekli olduğunu fark ediyoruz. ama bizde sert mizaçla eşleştirilen disiplinin aslında öyle olmadığını ne yazık ki yüksek tansiyonlu maçlardaki kararlarıyla görüyoruz.
çok da uzun yıllar önce değil ama sanırım futbol kariyerinin yeni bittiği bir zamanda hakan şükür'ün bir yorumu vardı. bizim hakemlerimiz yeni gelen bir kural değişikliğinin sahada gerçekleşmesi anını resmen kolluyorlar diyordu. çoğumuz hatırlarız ki hakemlerimiz sezon başında kamplara giderler ve mhk tarafından tabir-i caizse tembih edilen yeni kural değişikliklerine veya bir önceki sezonda yapılan hatalara odaklanırlar. burada zaten başlı başına bizim yönetim zafiyetimizin bir yansıması var. sen galatasaray - fenerbahçe gibi bir maçı verdiğin hakeme "aman kardeşim, şunu şunu gözden kaçırma" diye sıkı sıkı tembihte bulunuyorsan zaten bir yerde aksama vardır. hakan şükür'ün sözüne dönersek, kralın orada kast ettiği 2-3 sezon önce gündeme gelen hakemden kart isteyen oyuncuya kart göstermeye ilişkin kuraldı ya da yorumdu. dikkat edin ne zaman böyle bir yenilik çıksa hakemler sanki bu kuralı sıkı sıkıya uyguladıklarını kamuoyuna ama en çok da mhk'ye kanıtlamak istercesine pozisyon takibi yapıyorlar. ısrarla hakemi taciz eden ve kuralın çıkış noktası olan hakemin sahadaki disiplinini bozmaya yönelik davranışta bulunan oyuncu da aynı kefeye konuyor, inanılmaz sert bir faulün ardından anlık bir şekilde ve gayet yumuşak bir ifadeyle "hocam ya, bu kart değil mi allasen" diyen oyuncu da.
johan elmander'in 26 kasım 2011 galatasaray sivasspor maçındaki kırmızı kartı da böyle bir yorum aslında. johan elmander'in müdahalesiyle rakibi sakatlanabilir miydi, elbette ki evet. ama futbolda faul olmayan pozisyonlarda dahi birçok sakatlık olabilir. tek başına sakatlama geçerli bir kırmızı kart nedeni olmamalı. burada hakemin kasıtlı müdahale yorumunda bulunması söz konusuydu ki öyle oldu veya oyunun doğasının içindeki bir darbe diye düşünerek ki benim görüşüm bu yönde - (bkz: #828000) entry'de anlatılmış zaten- sarı kartla geçiştirmesi olasılığı vardı. ne yazık ki bizim hakemlerimiz oyuncuyu sahada tutmamak adına en kolayına kaçıp kırmızıyı basıyorlar. ya da şirazenin ayarını tümden kaçırarak bu tip pozisyonları atlıyorlar.
hakemlerin işlerinin çok zor olduğu konusuna kesinlikle katılıyorum ama futbol dünyasının asli unsurları içerisinde en yalnız bırakılan taraf olarak onlar da diğer unsurlarla iletişim kurmama konusunda ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar. bu konuda hep verdiğim örnekle bitireyim. pierluigi collina uzun süre dünya futbolunun en gözde hakemlerinin başında yer aldı. benim gözlemimle salt kural uygulaması açısından en iyi maç yöneten hakem miydi bunu başarırken, hayır. pek çok maçta ciddi sayılabilecek hatalarını hatırlarım, bir kısmı da maçın sonucuna tesir dahi etmiştir. ancak, kesinlikle o seviye hakemler arasında oyuncularla kurduğu iletişim bakımından çok ön plana çıkan bir hakemdi. sırf bu nedenle bile yüksek tansiyonlu birçok maçtan başarıyla çıkmıştır. bizim ligimizde oyuncuların bu şekilde güvenebileceği kaç hakem sayabiliriz, mesele biraz da bu herhalde.
çok da uzun yıllar önce değil ama sanırım futbol kariyerinin yeni bittiği bir zamanda hakan şükür'ün bir yorumu vardı. bizim hakemlerimiz yeni gelen bir kural değişikliğinin sahada gerçekleşmesi anını resmen kolluyorlar diyordu. çoğumuz hatırlarız ki hakemlerimiz sezon başında kamplara giderler ve mhk tarafından tabir-i caizse tembih edilen yeni kural değişikliklerine veya bir önceki sezonda yapılan hatalara odaklanırlar. burada zaten başlı başına bizim yönetim zafiyetimizin bir yansıması var. sen galatasaray - fenerbahçe gibi bir maçı verdiğin hakeme "aman kardeşim, şunu şunu gözden kaçırma" diye sıkı sıkı tembihte bulunuyorsan zaten bir yerde aksama vardır. hakan şükür'ün sözüne dönersek, kralın orada kast ettiği 2-3 sezon önce gündeme gelen hakemden kart isteyen oyuncuya kart göstermeye ilişkin kuraldı ya da yorumdu. dikkat edin ne zaman böyle bir yenilik çıksa hakemler sanki bu kuralı sıkı sıkıya uyguladıklarını kamuoyuna ama en çok da mhk'ye kanıtlamak istercesine pozisyon takibi yapıyorlar. ısrarla hakemi taciz eden ve kuralın çıkış noktası olan hakemin sahadaki disiplinini bozmaya yönelik davranışta bulunan oyuncu da aynı kefeye konuyor, inanılmaz sert bir faulün ardından anlık bir şekilde ve gayet yumuşak bir ifadeyle "hocam ya, bu kart değil mi allasen" diyen oyuncu da.
johan elmander'in 26 kasım 2011 galatasaray sivasspor maçındaki kırmızı kartı da böyle bir yorum aslında. johan elmander'in müdahalesiyle rakibi sakatlanabilir miydi, elbette ki evet. ama futbolda faul olmayan pozisyonlarda dahi birçok sakatlık olabilir. tek başına sakatlama geçerli bir kırmızı kart nedeni olmamalı. burada hakemin kasıtlı müdahale yorumunda bulunması söz konusuydu ki öyle oldu veya oyunun doğasının içindeki bir darbe diye düşünerek ki benim görüşüm bu yönde - (bkz: #828000) entry'de anlatılmış zaten- sarı kartla geçiştirmesi olasılığı vardı. ne yazık ki bizim hakemlerimiz oyuncuyu sahada tutmamak adına en kolayına kaçıp kırmızıyı basıyorlar. ya da şirazenin ayarını tümden kaçırarak bu tip pozisyonları atlıyorlar.
hakemlerin işlerinin çok zor olduğu konusuna kesinlikle katılıyorum ama futbol dünyasının asli unsurları içerisinde en yalnız bırakılan taraf olarak onlar da diğer unsurlarla iletişim kurmama konusunda ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar. bu konuda hep verdiğim örnekle bitireyim. pierluigi collina uzun süre dünya futbolunun en gözde hakemlerinin başında yer aldı. benim gözlemimle salt kural uygulaması açısından en iyi maç yöneten hakem miydi bunu başarırken, hayır. pek çok maçta ciddi sayılabilecek hatalarını hatırlarım, bir kısmı da maçın sonucuna tesir dahi etmiştir. ancak, kesinlikle o seviye hakemler arasında oyuncularla kurduğu iletişim bakımından çok ön plana çıkan bir hakemdi. sırf bu nedenle bile yüksek tansiyonlu birçok maçtan başarıyla çıkmıştır. bizim ligimizde oyuncuların bu şekilde güvenebileceği kaç hakem sayabiliriz, mesele biraz da bu herhalde.