1
oktay hocam,
1990'larda futbol takımının fatih terim'e emanet edilmesi nasıl bir çığır açtıysa, basketbol takımının size emanet edilmesi de benzer bir etki yaratmaktadır. türkiye ligi finali, cumhurbaşkanlığı kupası ve de euroleague'e katılmamız inanılmız bir sıçrama. takımı bir nakış edasıyla işlemenize sadece şapka çıkarılır. 2000 uefa kupasının basketboldaki karşılığı bence euroleague'de final four oynamaktır. bunu da sizinle yapacağımızdan eminim.
bir kaygımı paylaşmak istiyorum.
euroleague'e katılımdan sonra 'euroleague'de başarı için takımın yavaş yavaş hazırlanacağı', 'bu sene avrupa'da bir kupa kazanılamayacağı', 'euroleague'e katılmanın en büyük başarı olduğu' yönündeki açıklamalarınız ile montepaschi siena maçından sonra 'oyuncuların ayağında kazanma kazanma enerjisi yoktu' açıklamanız sanki 'bu sene euroleague'e katıldık, bu bize yeter' inancını taşıdığınız izlenimini verdi. kazanma enerjisi olmayan sizdiniz sanki.
anadolu efes, milano'da 54 sayı yerken biz siena'da 103 sayı yedik.
geçen sene final oynadığımız ligde, bu sene yarı final oynamak bile çok çekişmeli olacak. zira başta anadolu efes olmak üzere, türk telekom ve beşiktaş kadrolarını çok güçlendirdi.
başarı için yavaş ama sağlam adımlarla gidilmesi konusunda ise her sene euroleague'e doğrudan katılıyor olsak haklısınız ama seneye euroleague'e katılamazsak, iki sene içindeki sıçrama yerini bir geriye gidişe bırakabilir.
hocam, bu sene euroleague'de mutlaka ses getirmemiz lazım. top 16 bile yetmez. iyi bir gruptayız. ama ilk üç maçımız kötü gitti. ilk maçta bile zor kazandık. maçtan önce kafamızda 'bu maçı alamayız' düşüncesi yer alırsa bu galatasaray olmaz. hedef maçı diye bir şey olamaz.
tabi ki euroleague ve galatasaray geçmişinin farkındayız ama ilk defa buraya kadar gelip, sonra da bu bize yeter diyemeyiz.
unutmayalım ki, 17 mayıs 2000'de kupayı 'finale gelen ama yeter demeyen' bir hoca ile takımı kaldırdı.
1990'larda futbol takımının fatih terim'e emanet edilmesi nasıl bir çığır açtıysa, basketbol takımının size emanet edilmesi de benzer bir etki yaratmaktadır. türkiye ligi finali, cumhurbaşkanlığı kupası ve de euroleague'e katılmamız inanılmız bir sıçrama. takımı bir nakış edasıyla işlemenize sadece şapka çıkarılır. 2000 uefa kupasının basketboldaki karşılığı bence euroleague'de final four oynamaktır. bunu da sizinle yapacağımızdan eminim.
bir kaygımı paylaşmak istiyorum.
euroleague'e katılımdan sonra 'euroleague'de başarı için takımın yavaş yavaş hazırlanacağı', 'bu sene avrupa'da bir kupa kazanılamayacağı', 'euroleague'e katılmanın en büyük başarı olduğu' yönündeki açıklamalarınız ile montepaschi siena maçından sonra 'oyuncuların ayağında kazanma kazanma enerjisi yoktu' açıklamanız sanki 'bu sene euroleague'e katıldık, bu bize yeter' inancını taşıdığınız izlenimini verdi. kazanma enerjisi olmayan sizdiniz sanki.
anadolu efes, milano'da 54 sayı yerken biz siena'da 103 sayı yedik.
geçen sene final oynadığımız ligde, bu sene yarı final oynamak bile çok çekişmeli olacak. zira başta anadolu efes olmak üzere, türk telekom ve beşiktaş kadrolarını çok güçlendirdi.
başarı için yavaş ama sağlam adımlarla gidilmesi konusunda ise her sene euroleague'e doğrudan katılıyor olsak haklısınız ama seneye euroleague'e katılamazsak, iki sene içindeki sıçrama yerini bir geriye gidişe bırakabilir.
hocam, bu sene euroleague'de mutlaka ses getirmemiz lazım. top 16 bile yetmez. iyi bir gruptayız. ama ilk üç maçımız kötü gitti. ilk maçta bile zor kazandık. maçtan önce kafamızda 'bu maçı alamayız' düşüncesi yer alırsa bu galatasaray olmaz. hedef maçı diye bir şey olamaz.
tabi ki euroleague ve galatasaray geçmişinin farkındayız ama ilk defa buraya kadar gelip, sonra da bu bize yeter diyemeyiz.
unutmayalım ki, 17 mayıs 2000'de kupayı 'finale gelen ama yeter demeyen' bir hoca ile takımı kaldırdı.