5
"okula gittiği yıl da öğrenciyle öğlenciyi karıştırdı. öğretmenini sevmedi. koşmaca oynamadı ve yutturmaca oyunlarını genellikle kaybetti. bünyesinin zayıf olduğu ileri sürülerek, ortaokulu bitirinceye kadar annesi tarafından yün fanila giydirildi ve muska takıldı. karıncaları ezmenin günah olduğu söylendiğinden karıncayı incitmemeye çalıştı. boyu uzun olduğu için sınıfın arka sıralarına oturtuldu: gevezeliğe alıştı ve çok konuştu. öğretmeni ona “çenesi düşük” dedi. çok manzume ezberledi. bayrak törenlerini sevdi. takımlardan galatasaray’ı tuttu. tuttuğu takımın ilk maçını on bir yaşında görebildi. macun, halka ve leblebi şekerini sevdi; elma şekerinden hoşlanmadı. babasının tabancasının çalındığı gün rahatladı. tabancadan çok korkuyordu. çok kurşun asker kırdı. babasının daireden getirdiği resmî başlıklı kâğıtlara tahrir vazifesi yaptığı için hocası tarafından azarlandı. çocuk dergileri ve çocuk saati -radyoda- dışında bir eğlencesi yoktu. model uçak yaparken kalın ve ince eğeleri iyi kullanarak pervaneyi düzgün bir şekilde bitirdiği halde, gövdeyi tutturamadı. yapılan yarışmada derece alamadı. aynı çağlarda, erik, kayısı, çağla ve bademi birbirine karıştırıyordu. oturdukları apartmanın arka bahçesindeki bir ağacın bu meyvelerden hangisini verdiğini bilmiyordu. yıllar sonra, aynı apartmanı ziyaret ederek bu hususu öğrenmek istediği zaman, bahçeye dükkânlar yapılmış olduğunu ve dolayısıyla, adını bilmediği ağacın yerinde bulunmadığını üzülerek gördü." (selim işık)
tutunamayanlar / oğuz atay
tutunamayanlar / oğuz atay