241
2009 yılı. aylardan şubat. tıp fakültesinde 5. sınıf öğrencisiyim o zamanlar. gülhaneli aslanlar'ın da 2 liderinden biriyim. o sene uefa finali kadıköy'de oynanacak diye avrupa maçlarına özel ilgimiz var istanbul'a kaçmak için, ankaradan. bordeaux rövanş maçı gelince yine coştuk, gidelim dedik. maçtan sonraki gün sabah staj bitirme sözlüsü var. maça 1 hafta kala, maçlara çok giden 5 kişi toplandık. bir şekilde gitmeliydik bu maça. kadıköy'deki finale giden yolda takımla olmalıydık. karar verildi. maçtan birkaç gece önce oturup ne yapalım diye konuştuk, plan-program yapıldı. birimizde araba vardı ve 5 kişi benzin ve bilet parasını topladık. önemli olan 5 kişinin toplam masrafını yakalamaktı. kim ne kadar verdi şu an bile hatırlamayız. sonra iki kişi gece ankamall'de biletix kuyruğunda sabahladı ve biletleri alıp sabah dersine yetiştiler. her şey hazırdı. gidiyorduk.
maç günü sabah hazırlıklar tamamlandı. öğleden sonra hastalık bahanesiyle dersleri ekip çıktık yola. değişmeli dinlenerek sürdük arabayı. stada ulaştığımızda maça 1 saat kalmıştı.
hava çok soğuk. hem ıslandık hem rüzgar var. ama eski açığa girince her şey unutuluyor işte. kimsenin aklında ne okul, ne ceza, ne sınav var.
maç başlıyor. ilk 3'lü bitmeden gol yiyoruz. olsun. susmaya gelmedik .devam bağırmaya. 1-1 oluyor arda ile. sonra omuz omuzaya başlıyoruz, bu sefer o bitmeden kewell vuruyor uzaklardan. insanlar gol diye zıplamaya başlıyor. niye seviniyolar diyorum bir an, çünkü o top bence gol olamaz, top yan ağlarda diyorum. sonra bakıyorum bizim oyuncular yumak olmuş, bizimkiler de üstüste. o golü dünya gözüyle gördüm ya diyorum, ölsem gam yemem. devreyi 2-1 önde kapatınca ve soğuktan üşümemek için beşimiz tezahürat yapıyoruz. maksat zıplamak, ısınmak. arkamızdaki grupla kaynaşma falan oluyor, muhabbet vs. iyiyiz gayet. ikinci yarı bizden uzak kaleye hücum ediyoruz. önce 3-1 oluyor, yine arda. 3-2 olunca bizi de bir telaş alıyor oyuncular gibi. 3-3 olunca iş başa düşüyor. uyandırmalıyız takımı. tur gidiyor. maçtan önce "kadıköy'e metrobüsle geleceğiz." derken ve 3-1 öne geçmişken bu olmamalı. korner oluyor son dakikada. lincoln kesiyor, defans uzaklaştırıyor. top sabri'nin önünde kaldığında benim sırtımda 5 kişi var çığlık atan, zor taşıyorum. sabri tam topa vurduğunda dayanamayıp öne düşüyorum. insanların gol sesini duyunca hep beraber yerde seviniyoruz, çamurun içinde. ben ağlıyorum hüngür hüngür. etraftakiler "çocuk ezildi, açılın." diyor. sevinçten ağladığımı ifade edebiliyorum zorla. maç bitiyor ve en güzel anılarımızdan biri oluşmuş oluyor.
maç günü sabah hazırlıklar tamamlandı. öğleden sonra hastalık bahanesiyle dersleri ekip çıktık yola. değişmeli dinlenerek sürdük arabayı. stada ulaştığımızda maça 1 saat kalmıştı.
hava çok soğuk. hem ıslandık hem rüzgar var. ama eski açığa girince her şey unutuluyor işte. kimsenin aklında ne okul, ne ceza, ne sınav var.
maç başlıyor. ilk 3'lü bitmeden gol yiyoruz. olsun. susmaya gelmedik .devam bağırmaya. 1-1 oluyor arda ile. sonra omuz omuzaya başlıyoruz, bu sefer o bitmeden kewell vuruyor uzaklardan. insanlar gol diye zıplamaya başlıyor. niye seviniyolar diyorum bir an, çünkü o top bence gol olamaz, top yan ağlarda diyorum. sonra bakıyorum bizim oyuncular yumak olmuş, bizimkiler de üstüste. o golü dünya gözüyle gördüm ya diyorum, ölsem gam yemem. devreyi 2-1 önde kapatınca ve soğuktan üşümemek için beşimiz tezahürat yapıyoruz. maksat zıplamak, ısınmak. arkamızdaki grupla kaynaşma falan oluyor, muhabbet vs. iyiyiz gayet. ikinci yarı bizden uzak kaleye hücum ediyoruz. önce 3-1 oluyor, yine arda. 3-2 olunca bizi de bir telaş alıyor oyuncular gibi. 3-3 olunca iş başa düşüyor. uyandırmalıyız takımı. tur gidiyor. maçtan önce "kadıköy'e metrobüsle geleceğiz." derken ve 3-1 öne geçmişken bu olmamalı. korner oluyor son dakikada. lincoln kesiyor, defans uzaklaştırıyor. top sabri'nin önünde kaldığında benim sırtımda 5 kişi var çığlık atan, zor taşıyorum. sabri tam topa vurduğunda dayanamayıp öne düşüyorum. insanların gol sesini duyunca hep beraber yerde seviniyoruz, çamurun içinde. ben ağlıyorum hüngür hüngür. etraftakiler "çocuk ezildi, açılın." diyor. sevinçten ağladığımı ifade edebiliyorum zorla. maç bitiyor ve en güzel anılarımızdan biri oluşmuş oluyor.