23
bir gün akşam üstü yurdun internet kafesine gittim. oturdum bir masaya. kyk yurdu olunca, her zamanki gibi tıklım tıklım tabi. yanımdaki masada suudi arabistanlı olması muhtemel biri oturuyordu. bilgisayar açılırken göz ucuyla onu izliyordum. ekranında bir maç oynanıyordu. justin.tv benzeri bir siteden iki arap takımının maçını takip ediyordu sakince. neyse bilgisayar açıldı, işlerimi halletmeye başladım falan...
sonra, çocuk birden heyecanla yerinde zıpladı. kulağındaki kulaklık ve maçın heyecanından olsa gerek etrafındaki insanları unutmuştu birden. tuhaf tuhaf sesler çıkardı, sinirlendiği belliydi. tekrar monitörüne göz attım 1-1 devam ediyordu maç ve uzatmalar oynanıyordu. muhtemelen önemli bir kupa maçıydı. çocuk da kaçan gole sinirlenmişti belli ki.
aradan bir süre daha geçti. çocuk oturduğu yerde geriye doğru yaslandı. elleriyle ağzını siper ederek derin bir nefes aldı. ben de merakla tekrar çocuğun ekranına döndüm. maç bitmiş, penaltılara kalmıştı. baktığımı da çaktırmamaya çalışıyordum ama zaten onun da gözü ekrandan başka bir şeyi görmüyordu. heyecandan ne yapacağını bilmiyor, kendi kendine konuşuyordu.
penaltı atışları başladı ve iki takım da gollerle başladı. çocuk, tuttuğu takım gol attığında elini yumruk yapıp sessizce seviniyor, rakip gol attığında ise yine yavaşça "aaa" diye tepki veriyordu. son penaltılara yaklaşırken rakip takım penaltı kaçırdı ve çocuk sevinçten yine tuhaf tuhaf hareketler yapmaya başladı. kendi takımına penaltı sırası gelmişti. ekranda oyuncu, yavaş adımlarla penaltı noktasına gidiyordu. çocuk açtı ellerini ve kafasını yukarı kaldırıp dua etmeye başladı. ben de heyecanla olanları takip ediyordum. oyuncu topa geldi ve topu filelere yolladı. ekranda oyuncular birbirine koşuyor ve inanılmaz bir sevinç yaşıyorlardı. o an hemen çocuğa döndüm, baktığımda onda mutluluk gözyaşları hakimdi. hem ağlıyor, hem sevinçten ne yapacağını bilemiyordu. ağladığı anlaşılmasın diye kendini tutuyordu. sessizce ağlarken etrafında sevinçten sarılacak birini aradı ama bulamadı. o an birden göz göze geldik ama ben de şaşırdım ve hemen kafamı çevirdim. sonra parayı ödedi ve hemen telefona sarılarak dışarı çıktı.
o an empati kurdum ben de. yurt dışında okuyan bir öğrenci olarak galatasaray'ın belki de tarihi bir zaferine tanıklık ederken yanımda kimsenin olmadığını, sevincimi, mutluluğumu paylaşacak kimsenin olmadığını düşündüm. üzüldüm çocuğa ama tabi yüzümde de saçma bir tebessüm oluştu birden.
sonra, çocuk birden heyecanla yerinde zıpladı. kulağındaki kulaklık ve maçın heyecanından olsa gerek etrafındaki insanları unutmuştu birden. tuhaf tuhaf sesler çıkardı, sinirlendiği belliydi. tekrar monitörüne göz attım 1-1 devam ediyordu maç ve uzatmalar oynanıyordu. muhtemelen önemli bir kupa maçıydı. çocuk da kaçan gole sinirlenmişti belli ki.
aradan bir süre daha geçti. çocuk oturduğu yerde geriye doğru yaslandı. elleriyle ağzını siper ederek derin bir nefes aldı. ben de merakla tekrar çocuğun ekranına döndüm. maç bitmiş, penaltılara kalmıştı. baktığımı da çaktırmamaya çalışıyordum ama zaten onun da gözü ekrandan başka bir şeyi görmüyordu. heyecandan ne yapacağını bilmiyor, kendi kendine konuşuyordu.
penaltı atışları başladı ve iki takım da gollerle başladı. çocuk, tuttuğu takım gol attığında elini yumruk yapıp sessizce seviniyor, rakip gol attığında ise yine yavaşça "aaa" diye tepki veriyordu. son penaltılara yaklaşırken rakip takım penaltı kaçırdı ve çocuk sevinçten yine tuhaf tuhaf hareketler yapmaya başladı. kendi takımına penaltı sırası gelmişti. ekranda oyuncu, yavaş adımlarla penaltı noktasına gidiyordu. çocuk açtı ellerini ve kafasını yukarı kaldırıp dua etmeye başladı. ben de heyecanla olanları takip ediyordum. oyuncu topa geldi ve topu filelere yolladı. ekranda oyuncular birbirine koşuyor ve inanılmaz bir sevinç yaşıyorlardı. o an hemen çocuğa döndüm, baktığımda onda mutluluk gözyaşları hakimdi. hem ağlıyor, hem sevinçten ne yapacağını bilemiyordu. ağladığı anlaşılmasın diye kendini tutuyordu. sessizce ağlarken etrafında sevinçten sarılacak birini aradı ama bulamadı. o an birden göz göze geldik ama ben de şaşırdım ve hemen kafamı çevirdim. sonra parayı ödedi ve hemen telefona sarılarak dışarı çıktı.
o an empati kurdum ben de. yurt dışında okuyan bir öğrenci olarak galatasaray'ın belki de tarihi bir zaferine tanıklık ederken yanımda kimsenin olmadığını, sevincimi, mutluluğumu paylaşacak kimsenin olmadığını düşündüm. üzüldüm çocuğa ama tabi yüzümde de saçma bir tebessüm oluştu birden.