6
durumu tez konusu olabilecek bir garip takım...
efendim, şimdi bunlar etkileyici bir giriş yaptı formula 1'e. zaten yıllardır mclaren'e hiçbir konuda söz geçiremiyorlardı. alman gazeteleri, ''takımın çoğunluk hisseleri sizde, bir alman pilot yarıştıramıyorsunuz, konu mankeninden farksızsınız!'' diye bas bas bağırıyordu. sonra brawn gp çıkageldi. tüm kuralların altüst olmasını fırsat bilen ross brawn, bir sezon öncesinden hazırlamaya başlamıştı takımını yeni kurallara. takım honda'ydı o zamanlar, ama honda sezon sonunda takımı taklavatı brawn'a bırakıp kaçacaktı. (sonra kafalarına duvarlara çok vurmuşlardır)
derken etkileyici bir hamleyle, mercedes'le motor konusunda anlaşma sağladı brawn. mercedes, f1'in en sağlam ve en güçlü motoruydu. hem motorun gücü, hem diğer takımların tümünün sezon içinde taklit ettikleri çift katmanlı difüzör, inanılmaz bir sezon başlangıcıyla ardı ardına galibiyetler getirdi brawn gp pilotu jenson button'a. sezon ortasından itibaren bazen mclaren, bazen red bull geride bıraksa da brawn gp'yi, topladıkları puanlar yetti ve hem pilotlarda jenson button'la, hem de takımlarda şampiyonlukları kucakladılar.
bu durum, mercedes için kaçırılamaz bir fırsattı. ingiltere'de harika bir takım merkezi bulunan, sezonu çifte şampiyonlukla kapatmış, ancak başarısının devamı için sürekli paraya ve güce ihtiyaç duyan bir takım. mclaren'in zaten sahip olduğu imkanlar sayesinde mercedes'e ihtiyacı yoktu. bu durum onların elini güçlendiriyor ve yönetim kademesinde mercedes'e söz hakkı vermiyorlardı. üstüne üstlük kendi motorunu üretmeye başlamış ve mercedes'ten bağımsız olarak mclaren motorlu bir süper otomobil üretmişlerdi. (mclaren mp4-12c) böylece ayrılık kesinleşti ve mercedes, mclaren'e hisselerini devrederek brawn gp'yi satın aldı.
beklentiler öyle yüksekti ki... sonuçta ''gümüş oklar'' geri dönüyordu. bir dönemin efsanesiydi mercedes. korkunç bir kazanın ardından formula 1 sahnesinden çekilip gitmeye karar verene kadar, en göz alıcı, çağının ilerisinde otomobilleri üretmeyi başarmıştı hep. üstelik şampiyon bir takımı devralmışlardı.
ve sonuç: tek bir yarış galibiyeti dahi alamadan kapatılmış bir sezon. kopup bıraktığın takım şampiyonluk mücadelesi verirken, dördüncülük için verilmiş bir savaş. yeni sezonda yine korkunç bir başlangıç...
bence bunun başlıca sebebi, takımı alman milli takımına çevirme hevesi. daha önce hiçbir takıma liderlik etmemiş ve şampiyon ışığı bulunmayan nico rosberg ve yanında yıllardır formula 1'den uzak kalmış michael schumacher'le yola çıkmak ne derece doğruydu? adeta, ''yıllardır beynimizi yediniz, alın size alman pilot!'' der gibiydi mercedes yöneticileri. oysa bir kimi raikkonen vardı. kesinlikle ikna edilebilirdi. robert kubica (çabucak iyileş geri dön artık lan bu arada) düşünülebilirdi. yok ille de alman mı olsun? sebastian vettel için gerekirse servet dökülebilirdi. sonra koy yanına schumi'yi.
kimse kusura bakmasın, schumi'ye rağmen (kendisi en büyük efsanelerden biridir, ancak kabul edelim ki o efsane kırmızılara veda edip bu diyarlardan göçerek aramızdan ayrıldı) en zayıf pilot kadrolarından birine sahip mercedes gp.
takımın zayıf performansını sadece pilotlara bağlamak, galatasaray'ın 2010 - 2011 sezonundaki halini lorik cana'ya bağlamak kadar olmasa da, saçma elbette. formula 1'de teknoloji, pilotun kalitesinin bir adım önündedir. ancak şunu da kabul edelim: elinizdeki otomobilin neler yapabileceğini, üst limitlerini, aksadığı noktaları, gelişmesi gereken yönlerini size gösterecek olan da pilotunuzdur.
ne diyelim, bir an önce toparlanmasını ve şampiyonluk yarışına müdahil olmasını diliyorum gümüş okların. efsane tarihlerinin silik bir gölgesi olarak kalmasınlar.
efendim, şimdi bunlar etkileyici bir giriş yaptı formula 1'e. zaten yıllardır mclaren'e hiçbir konuda söz geçiremiyorlardı. alman gazeteleri, ''takımın çoğunluk hisseleri sizde, bir alman pilot yarıştıramıyorsunuz, konu mankeninden farksızsınız!'' diye bas bas bağırıyordu. sonra brawn gp çıkageldi. tüm kuralların altüst olmasını fırsat bilen ross brawn, bir sezon öncesinden hazırlamaya başlamıştı takımını yeni kurallara. takım honda'ydı o zamanlar, ama honda sezon sonunda takımı taklavatı brawn'a bırakıp kaçacaktı. (sonra kafalarına duvarlara çok vurmuşlardır)
derken etkileyici bir hamleyle, mercedes'le motor konusunda anlaşma sağladı brawn. mercedes, f1'in en sağlam ve en güçlü motoruydu. hem motorun gücü, hem diğer takımların tümünün sezon içinde taklit ettikleri çift katmanlı difüzör, inanılmaz bir sezon başlangıcıyla ardı ardına galibiyetler getirdi brawn gp pilotu jenson button'a. sezon ortasından itibaren bazen mclaren, bazen red bull geride bıraksa da brawn gp'yi, topladıkları puanlar yetti ve hem pilotlarda jenson button'la, hem de takımlarda şampiyonlukları kucakladılar.
bu durum, mercedes için kaçırılamaz bir fırsattı. ingiltere'de harika bir takım merkezi bulunan, sezonu çifte şampiyonlukla kapatmış, ancak başarısının devamı için sürekli paraya ve güce ihtiyaç duyan bir takım. mclaren'in zaten sahip olduğu imkanlar sayesinde mercedes'e ihtiyacı yoktu. bu durum onların elini güçlendiriyor ve yönetim kademesinde mercedes'e söz hakkı vermiyorlardı. üstüne üstlük kendi motorunu üretmeye başlamış ve mercedes'ten bağımsız olarak mclaren motorlu bir süper otomobil üretmişlerdi. (mclaren mp4-12c) böylece ayrılık kesinleşti ve mercedes, mclaren'e hisselerini devrederek brawn gp'yi satın aldı.
beklentiler öyle yüksekti ki... sonuçta ''gümüş oklar'' geri dönüyordu. bir dönemin efsanesiydi mercedes. korkunç bir kazanın ardından formula 1 sahnesinden çekilip gitmeye karar verene kadar, en göz alıcı, çağının ilerisinde otomobilleri üretmeyi başarmıştı hep. üstelik şampiyon bir takımı devralmışlardı.
ve sonuç: tek bir yarış galibiyeti dahi alamadan kapatılmış bir sezon. kopup bıraktığın takım şampiyonluk mücadelesi verirken, dördüncülük için verilmiş bir savaş. yeni sezonda yine korkunç bir başlangıç...
bence bunun başlıca sebebi, takımı alman milli takımına çevirme hevesi. daha önce hiçbir takıma liderlik etmemiş ve şampiyon ışığı bulunmayan nico rosberg ve yanında yıllardır formula 1'den uzak kalmış michael schumacher'le yola çıkmak ne derece doğruydu? adeta, ''yıllardır beynimizi yediniz, alın size alman pilot!'' der gibiydi mercedes yöneticileri. oysa bir kimi raikkonen vardı. kesinlikle ikna edilebilirdi. robert kubica (çabucak iyileş geri dön artık lan bu arada) düşünülebilirdi. yok ille de alman mı olsun? sebastian vettel için gerekirse servet dökülebilirdi. sonra koy yanına schumi'yi.
kimse kusura bakmasın, schumi'ye rağmen (kendisi en büyük efsanelerden biridir, ancak kabul edelim ki o efsane kırmızılara veda edip bu diyarlardan göçerek aramızdan ayrıldı) en zayıf pilot kadrolarından birine sahip mercedes gp.
takımın zayıf performansını sadece pilotlara bağlamak, galatasaray'ın 2010 - 2011 sezonundaki halini lorik cana'ya bağlamak kadar olmasa da, saçma elbette. formula 1'de teknoloji, pilotun kalitesinin bir adım önündedir. ancak şunu da kabul edelim: elinizdeki otomobilin neler yapabileceğini, üst limitlerini, aksadığı noktaları, gelişmesi gereken yönlerini size gösterecek olan da pilotunuzdur.
ne diyelim, bir an önce toparlanmasını ve şampiyonluk yarışına müdahil olmasını diliyorum gümüş okların. efsane tarihlerinin silik bir gölgesi olarak kalmasınlar.