• 367
    ulan arkadaş, yazmayayım diyorum, bekle diyorum, sabret diyorum, diyorum da diyorum ama biz de insanız en nihayetinde. sabırtaşı olsak hadi neyse ama o da bir yere kadar.

    belki en sonda söylemem gereken şey ama en baştan söyleyeyim; kimse kendini kandırmasın, öyle ya da böyle, şu veya bu şekilde, kısaca bir şekilde "galatasaray'ı bu işin içine bulaştırmadan, bu davadan sonuç çıkmaz."

    bugün bu dava bu kadar cıvımış, sulandırılmış ve amacından tamamen saptırılmış ise bunun tek nedeni galatasaray'ın bu işe bulaşmamış olmasıdır. yoksa şimdiye kadar çoktan kararlar verilmiş, cezalar kesilmiş olurdu. cezalar derken futbol federasyonu'nun kulüplere ve bu işe bulaşan başkan, yönetici, futbolcu menajer vb. kişilere vereceği cezalardan bahsediyorum, yoksa mahkeme sürecinin çok uzun süreceği zaten ortada. ama federasyon (eğer suç varsa) küme düşürülecek takımları, süper kupa finali ve ligin ne zaman başlayacağı konusundaki kararlarını çoktan vermişti. zira fifa ve uefa'nın bu konudaki tutumları çok açık ve net, adamlar delil filan da istemiyor, en ufak şüphe, söylenti vs. varsa düşüreceksin diyorlar. şu durumda fenerbahçe, beşiktaş ve trabzonspor bu işe bir şekile bulaşmışken (ankaragücü, sivasspor , ibb ve diğerlerini söylemiyoru bile) bütün bu takımları düşürememelerinin tek nedeni içlerinde galatasaray'ın olmaması.

    şimdi biraz filmi geriye saralım, türk telekom arena'nın açılışında olanları ve sonrasında galatasaray'a uygulanan linç politikasını hatırlayalım. taraftarlar (bir kısım diyeyim de herkesi töhmet altında bırakmayayım) başbakan'ı yuhaladı diye günlerce, haftalarca nasıl linç edildiğimizi unutmadım. unutmayacağım da. işin garip tarafı ise bu linç kampanyasının en önünde bayraklı sancaklı koşanların arasında bir sürü de galatasaraylı (!) vardı. başbakanından bakanına, milletvekillerinden federasyon başkanına, gazetecesinden iktidarın yancılarına kadar aklınıza kim gelirse saldırdı galatasaray'a. bu olayın ardından zaten kötü olan futbol takımı federasyon ve mhk'nın ufak bir müdahalesi ile de küme düşme potasının hemen üzerine kadar çekildi. yani kısaca "akıllı olun, bir daha başbakan'ı kızdırırsanız küme düşersiniz haa" mesajı verilmiş oldu. bilmiyorum aranızda o mesajı almayan oldu mu?

    peki suçumuz neydi? başbakan'ı yuhalamak. (demokrasi, demokratik hak, bu mu lan suç? filan mevzularına hiç girmiyorum). şimdi bu şike davasında "yöneticilerin yaptığı kulübü bağlamaz, gün, birlik beraberlik günüdür, tüm futbol camiası olarak tek vücütuz" diye konuşanların o zaman galatasaray'a nasıl saldırdıklarını da biliyoruz. bunun zaten bir suç olmadığını biliyoruz da yine de buna rağmen bir allah'ın kulu da çıkıp "bir kısım taraftarın yaptığı kulübü bağlamaz" demedi. evet, şu an ortada kesinleşmiş bir mahkeme kararı yok ama ciddi deliller ve iddialar var. operasyonu yapan emniyet müdürü fenerli, savcı fenerli, başbakan fenerli, federasyon fenerli delilleri vermişler elinize ama buna rağmen hala federasyon olarak bir karar veremiyorsunuz, çünkü yemiyor, tırsıyorsunuz. bunlar mı temizleyecek lan futbolu?

    şimdi bir de şöyle düşünelim, bu olayda fenerbahçe'nin yerine galatasaray'ı koyalım. yani bu soruşturmanın başladığı gün fenerbahçe'nin yerinde galatasaray olsaydı, gözaltına alınanlar adnan polat, adnan sezgin, mehmet helvacı vb. yöneticiler ile kulüp çalışanları olsaydı şimdiye kadar kalem çoktan kırılmıştı. zira böyle bir durumda fenerbahçe medyasının gazıyla, en önce galatasaraylılar "şike varsa düşelim aga, neyse cezamızı çekelim" diyeceklerdi, tıpkı telekom arena açılışından sonra olduğu gibi bayrağı, sancağı alıp en önde koşacaklardı. fenerlilere ve diğer takımlara hiç girmiyorum bile. bir allah'ın kulu da galatasaray'a sahip çıkmaz ve her zaman olduğu gibi özellikle de örnek olması açısından galatasaray en ağır şekilde cezalandırılırdı. zira alınan en radikal ceza kararlarının ilk olarak ve özellikle de örnek (!) olması açısından galatasaray'a uygulanmasına hiç yabancı değiliz.

    aslında daha yazacak o kadar çok şey var ki, mesela ünal aysal; "bu ateş üfleyerek sönmez" dediği zaman federasyon'un , kulüpler birliğinin, cavcav'ın ne gibi tepkiler verdiğini biliyoruz. ancak ünal aysal o zaman bugünleri ve bu davanın nereye gidebileceğini öngörerek aslında herkesi kurtaracak bir uyarı yaptı diye herkes ayaklandı. (bkz: #719562)
    şimdi gelinen noktada ise ünal aysal o zaman ne dediyse çıktı, ligleri biraz erteleyelim, durum biraz daha netleşsin vb. dedi diye ünal aysal'a saldıranlar şimdi kıvırıp hem süper kupa finalini erteledi hem de ligleri sıcaktan dolayı erteleyeceğiz noktasına geldi. ben de maldım yedim bunu.

    bir paragrafta, şike soruşturması başladığı günden itibaren fenerbahçe medyasının gösterdiği tutuma açmadan olmaz. haklarını vermek lazım, zira adamlar işlerini mükemmel bir şekilde yaptılar ve yapmaya da devam ediyorlar. fenerbahçe medyasının içinde olanları zaten biliyoruz ama bu süreçte normalde futbolla hiç işi olmayan siyaset, ekonomi kısacası futbol dışında her şeyle ilgilenen yazarlar ile de çok güzel bir organizasyon ve ekip çalışması yürüterek, her gün, her kanalda fenerbahçe'yi aklamak için ellerinde ne geliyorsa yapıyorlar. işte tam bu noktada da aslında beni en çok güldüren durum ortaya çıkıyor. saatlerce süren (aslında boş beleş) tartışmaların sonunda ellerinde tek argüman olarak, "sadece biz değil, geçmişte her takım şike yapmıştır, madem öyle geçmişe gidelim, eskiye yönelik ne kadar söylenti varsa hepsi araştırılsın" kalınca zaten şikeyi de itiraf etmiş oluyorlar ya, o zaman ben de gülüyorum sadece.

    başta da demiştim; kimse kendini kandırmasın, öyle ya da böyle , şu veya bu şekilde, kısaca bir şekilde "galatasaray'ı bu işin içine bulaştırmadan, bu davadan sonuç çıkmaz." diye, o nedenle ya bir şekilde galatasaray'ı da bu işin içine sokup (nasıl yapacaklarsa artık) gereken cezaları "adil" olarak verecekler ya da işi kitabına uydurup işi kotaracaklar.

    bütün bu olanlardan sonra artık benim için bu davadan çıkacak sonucun hiç önemi yok, kimseye ceza vermesinler, her şeyin üstünü kapatsınlar umurumda bile değil. bu ülkede her şey olur, oldu da. zira biz halk olarak bu gibi önemli bir olay ortaya çıktığı zaman bir anda esip gürler, asar, keser ve cezanın en kralı verilsin deriz ama iş uygulamaya gelince işler değişir, zira gücü olan ya ceza almaz ya da en az cezayla kurtulur. avrupalılar ise olayları sakince takip edip, deliller ve yargılama safhasından sonra karşısındaki kişi ya da kurum her kim olursa olsun ayırt etmeden en "adil" kararı, eğer gerekiyorsa da en ağır cezayı verirler. bugün bazı eyyamcıların sadece bir takımı kurtarmak için verecekleri karardan dolayı ileride fifa - uefa bütün ülkeye toptan bir ceza verirse o zaman göreceğim ben sizi.

    daha söyleyecek çok şey var ama ne söylesek boş, hem ben de yoruldum zaten, üstelik karnım da aç.
App Store'dan indirin Google Play'den alın