33
--- alıntı ---
ve her renk için adalet.
yazar eser er
tarih: 05.07.2011 18:07
türk futbolundaki şike iddialarına yönelik soruşturmayı ibretle takip ediyoruz. ancak tüm bu yaşananların bizi kesinlikle şaşırtmadığını da söylemeliyiz. adı askeri belge casusluğu, orgenerallik rütbesine yükselmiş ve genelkurmay başkanlığı görevinde bulunmuş birisine hayat kadını servis etme ve bu servisle elde edilen görüntülerle şantaj yapma, sahte çürük raporu alma ve bunun için rüşvet verme, sayısız tehdit, yasadışı telefon dinletme, hakem odası basma, medya mensubu kovdurma, futbolcusunu dövdürme, adam kaldırma gibi takibini yapmamızın hayli zor olacağı onlarca kirli işe karışmış türk futbol tarihinin tartışmasız en şaibeli isminin başkanlığını yaptığı kulübe de şaibe bulaştırması bizim için bir sürpriz olmadı. daha evvel, şampiyonlukların sahada kazanılmadığını beyan eden, kazanılan şampiyonluklarda kendi rolünün teknik direktörünün rolünden daha fazla olduğunu iddia eden ve geride bıraktığımız sezonda bu sefer işi şansa ve son maça bırakmayacağını söyleme cesareti gösterebilen aziz yıldırım'ın gerçekten de bu sefer işi sıkı tuttuğunu anlamış bulunuyoruz. kendi taraftarını zan altında bırakan ve yüzünü kızartan adnan polat'a galatasaray kongresinde gösterilen tepkiden sonra çiftlik niyetine kullandığı kendi kongresinde "burası galatasaray değil!" diye kendi meşrebince dalga geçme cüretini gösteren birinin eninde sonunda yaptıklarıyla yüzleşiyor olması adalet kavramına olan inancımızı uzun süreden sonra canlandırdı.
aynı şekilde, galatasaray taraftarı cemal nalga olayında en ağır tepkileri kendi içerisinde, söz konusu skandalda sorumluluğu bulunan herkesin ceza almasını ve basketbol takımının küme düşmesini kabullenerek en ağır tepkiyi herkesten önce ve herkesten fazla verirken, gerek görsel ve yazılı medyadaki fenerbahçeli basın mensuplarının gerekse sosyal medyadaki forumlar ile blog entelijansiyasının tüm bu yaşanan süreçte dahi ama/ancak/lakin kalıplarıyla kıvranıyor olmalarının ve her zamanki alışkanlıklarıyla sanal düşman yaratıp bu sefer de düşman olarak hak ve hukuk kavramını seçmelerinin adaletin ilahi boyutunu ve ezeli rakiplerimizin mizahi boyutunu temsil eden bir başka faktör olduğunu da eklemeliyiz.
3 temmuz 2011 tarihiyle birlikte türk futbolunun en büyük pisliğinden arınmasını ve fenerbahçe camiasının artık güven sazak, ali şen, ömer çavuşoğlu, aziz yıldırım, mahmut uslu, şekip mosturoğlu geleneğini kusup yeni ve temiz bir başlangıçla birlikte fenerbahçe isminin artık nefretle, öfkeyle, şiddetle, şaibeyle değil güvenle, dostlukla, dürüstlükle ve temizlikle anılmaya başlamasını umuyoruz. bu doğrultuda muhtemel cezalardan olan, fenerbahçe'nin bir alt-kümeye düşürülmesi kararının da fenerbahçe'nin yeni başlangıcı için hayırlara vesile olacağı kanısındayız.
adaletin kılıcı kınından çıkmıştır. onur ve şereflerini her şeyin üstünde konuşlandıran japonlar, kılıç kınından çıktığı zaman kan akmalıdır derler. bu noktadan sonra adaletin kılıcı ya suçlunun kanını akıtacak ya da adaletin bizzat kendisini yaralayacaktır. temennimiz suçluların en ağır şekilde cezalandırılması ve türk futbolunun mevcut tüm kirlerinden arındırılmasıdır. unutulmasın ki kirin, pisliğin rengi yoktur.
--- alıntı ---
açıklama güzel, düşünceli.
fakat... bu ne lan?
(bkz: entelijansiya)
ve her renk için adalet.
yazar eser er
tarih: 05.07.2011 18:07
türk futbolundaki şike iddialarına yönelik soruşturmayı ibretle takip ediyoruz. ancak tüm bu yaşananların bizi kesinlikle şaşırtmadığını da söylemeliyiz. adı askeri belge casusluğu, orgenerallik rütbesine yükselmiş ve genelkurmay başkanlığı görevinde bulunmuş birisine hayat kadını servis etme ve bu servisle elde edilen görüntülerle şantaj yapma, sahte çürük raporu alma ve bunun için rüşvet verme, sayısız tehdit, yasadışı telefon dinletme, hakem odası basma, medya mensubu kovdurma, futbolcusunu dövdürme, adam kaldırma gibi takibini yapmamızın hayli zor olacağı onlarca kirli işe karışmış türk futbol tarihinin tartışmasız en şaibeli isminin başkanlığını yaptığı kulübe de şaibe bulaştırması bizim için bir sürpriz olmadı. daha evvel, şampiyonlukların sahada kazanılmadığını beyan eden, kazanılan şampiyonluklarda kendi rolünün teknik direktörünün rolünden daha fazla olduğunu iddia eden ve geride bıraktığımız sezonda bu sefer işi şansa ve son maça bırakmayacağını söyleme cesareti gösterebilen aziz yıldırım'ın gerçekten de bu sefer işi sıkı tuttuğunu anlamış bulunuyoruz. kendi taraftarını zan altında bırakan ve yüzünü kızartan adnan polat'a galatasaray kongresinde gösterilen tepkiden sonra çiftlik niyetine kullandığı kendi kongresinde "burası galatasaray değil!" diye kendi meşrebince dalga geçme cüretini gösteren birinin eninde sonunda yaptıklarıyla yüzleşiyor olması adalet kavramına olan inancımızı uzun süreden sonra canlandırdı.
aynı şekilde, galatasaray taraftarı cemal nalga olayında en ağır tepkileri kendi içerisinde, söz konusu skandalda sorumluluğu bulunan herkesin ceza almasını ve basketbol takımının küme düşmesini kabullenerek en ağır tepkiyi herkesten önce ve herkesten fazla verirken, gerek görsel ve yazılı medyadaki fenerbahçeli basın mensuplarının gerekse sosyal medyadaki forumlar ile blog entelijansiyasının tüm bu yaşanan süreçte dahi ama/ancak/lakin kalıplarıyla kıvranıyor olmalarının ve her zamanki alışkanlıklarıyla sanal düşman yaratıp bu sefer de düşman olarak hak ve hukuk kavramını seçmelerinin adaletin ilahi boyutunu ve ezeli rakiplerimizin mizahi boyutunu temsil eden bir başka faktör olduğunu da eklemeliyiz.
3 temmuz 2011 tarihiyle birlikte türk futbolunun en büyük pisliğinden arınmasını ve fenerbahçe camiasının artık güven sazak, ali şen, ömer çavuşoğlu, aziz yıldırım, mahmut uslu, şekip mosturoğlu geleneğini kusup yeni ve temiz bir başlangıçla birlikte fenerbahçe isminin artık nefretle, öfkeyle, şiddetle, şaibeyle değil güvenle, dostlukla, dürüstlükle ve temizlikle anılmaya başlamasını umuyoruz. bu doğrultuda muhtemel cezalardan olan, fenerbahçe'nin bir alt-kümeye düşürülmesi kararının da fenerbahçe'nin yeni başlangıcı için hayırlara vesile olacağı kanısındayız.
adaletin kılıcı kınından çıkmıştır. onur ve şereflerini her şeyin üstünde konuşlandıran japonlar, kılıç kınından çıktığı zaman kan akmalıdır derler. bu noktadan sonra adaletin kılıcı ya suçlunun kanını akıtacak ya da adaletin bizzat kendisini yaralayacaktır. temennimiz suçluların en ağır şekilde cezalandırılması ve türk futbolunun mevcut tüm kirlerinden arındırılmasıdır. unutulmasın ki kirin, pisliğin rengi yoktur.
--- alıntı ---
açıklama güzel, düşünceli.
fakat... bu ne lan?
(bkz: entelijansiya)