8
la liga, ligue 1, (bkz: serie a) liglerinden daha değerli ligdir. marka değeri oldukça yüksektir. şurdan anlıyoruz, aha bu liglerde juventus, as monaco, deportivo gibi takımlar küme düşebilip marka değerine birşey olmuyorken, bizde üç istanbul takımından birinin küme düşme ihtimali bile borsasını tepetaklak ediyor, hemen çözümler üretiliyor.
yiyim öyle marka değerini, foyamız burada ortaya çıkıyor işte, anlıyoruz ki futbol mutbol oynanmıyor bu ligde. körü körüne bağlanan birkaç takım var, gerisi çeşni. onların da futbol oynayıp oynamaması önemli değil, sadece adları ligde olsun yeter.
aha şu yukardaki liglerden herhangi bir takım, gelip bizim ligin şampiyonunu evire çevire domaltınca sonra "daha çok transfer" lazım diye yayıncı kuruluştan daha çok para isteniyor, ligin değeri artıyor, he mi?
la siktirin gidin, adam gibi top oynatın önce.
bu dediğim sadece şike soruşturmasından dolayı fenerbahçe'nin küme düşürülmesi ihtimaline yönelik değil, sezon içinde de bizim "alnımızın teriyle" düşme ihtimalimiz karşısında yapılan paniği de kapsıyor.
işte fark burada, orada adalet var, isim önemli değil, "top oyna, ister düş ister şampiyon ol, bizi ırgalamaz, değerimiz de düşmez" diyebiliyor adamlar.
e bu işte bir adaletsizlik var. şöyle bir adaletsizlik, çocukluğundan beri, her sorununda, annesine sığınmış, her sorununu ana babası çözmüş, elini işe dokundurmamış bir adamla, çocukluğundan itibaren kontrollü bir şekilde serbest bırakılmış, sorunlarını kendi kendine çözmesi sağlanmış, lakin bu yapılırken, kendisi için yapılması gerekenler adam gibi yapılmış iki adam düşünün.
sonra bu iki adamı hayat oyununda karşı karşıya getiriyorsun, ilk sorunda ana kuzucuğumuz "anneeaaa" diye ağlarken, diğeri çözüyo sorunu gidiyo yoluna. biz de iyilik yapmış oluyoruz dimi o çocuğa? hazıra, hileye alıştırarak. pes'te bilgisayara karşı sürekli hile kullanarak oynayan bir elemanla, hep hakkıyla oynayan bir elemana maç yaptırıyoruz, ama hile modunu kapatıyoruz.
işte sonuç bu.
yiyim öyle marka değerini, foyamız burada ortaya çıkıyor işte, anlıyoruz ki futbol mutbol oynanmıyor bu ligde. körü körüne bağlanan birkaç takım var, gerisi çeşni. onların da futbol oynayıp oynamaması önemli değil, sadece adları ligde olsun yeter.
aha şu yukardaki liglerden herhangi bir takım, gelip bizim ligin şampiyonunu evire çevire domaltınca sonra "daha çok transfer" lazım diye yayıncı kuruluştan daha çok para isteniyor, ligin değeri artıyor, he mi?
la siktirin gidin, adam gibi top oynatın önce.
bu dediğim sadece şike soruşturmasından dolayı fenerbahçe'nin küme düşürülmesi ihtimaline yönelik değil, sezon içinde de bizim "alnımızın teriyle" düşme ihtimalimiz karşısında yapılan paniği de kapsıyor.
işte fark burada, orada adalet var, isim önemli değil, "top oyna, ister düş ister şampiyon ol, bizi ırgalamaz, değerimiz de düşmez" diyebiliyor adamlar.
e bu işte bir adaletsizlik var. şöyle bir adaletsizlik, çocukluğundan beri, her sorununda, annesine sığınmış, her sorununu ana babası çözmüş, elini işe dokundurmamış bir adamla, çocukluğundan itibaren kontrollü bir şekilde serbest bırakılmış, sorunlarını kendi kendine çözmesi sağlanmış, lakin bu yapılırken, kendisi için yapılması gerekenler adam gibi yapılmış iki adam düşünün.
sonra bu iki adamı hayat oyununda karşı karşıya getiriyorsun, ilk sorunda ana kuzucuğumuz "anneeaaa" diye ağlarken, diğeri çözüyo sorunu gidiyo yoluna. biz de iyilik yapmış oluyoruz dimi o çocuğa? hazıra, hileye alıştırarak. pes'te bilgisayara karşı sürekli hile kullanarak oynayan bir elemanla, hep hakkıyla oynayan bir elemana maç yaptırıyoruz, ama hile modunu kapatıyoruz.
işte sonuç bu.