159
hoşgeldin be tafom be.. hep tafom derdim sana, hatırladın mı beni?
çocuktum ben o zamanlar, istanbul'da değildi ailem, ve babam getirmezdi maç için beni istanbul'a imkanlar elvermiyor diye, ağlayıp yalvarmama rağmen... o yüzden tafom, hep televizyon'dan gördüm seni, hagi'mi, imparator'u ben.
biliyor musun tafom be, bi dileğim vardı çocukluktan beri... belki kimseyi inandıramam şimdi ama, tafomu, hagi'yi ve imparator'u bir kez olsun görmek istiyordum yeşil çimler üzerinde veya kenarında fark etmez...
çocukluğundan beri maça gidenler anlayamazlar bu duyguyu, bilemezler. inanın, inanın öyle koydu ki bana onları sahada görememek... 2005 yılının eylül'ünde ancak istanbul'a ayak basabilmiş bir genç olunca, göremedim daha önce galatasaray'ımı canlı canlı. belki içinizde bir ukde kaldıysa benim gibi, o sahada metin oktay'ı görmek diye, anlayabilirsiniz... televizyonda, videolarda izlemişsinizdir illa ki metin oktay'ı, röportajını, filmini izleyip sesini duymuşsunuzdur...
ama canlı canlı, tribünden ona bakabilmek... ahh...
hagi'yi birkaç ayla kaçırdığıma o kadar üzülmüştüm ki, anlatamam...
ama geçen yıl, umutlarımı bir bir yıkan adnan polat yönetimi kıvırcığı gönderdikten sonra tek dileğimin bir safhasını yerine getirdiler farkında olmadan... galatasaray taraftarının içinden on'a ihanet edenler oldu belki, ama inanın on'u saha kenarında bile olsa görebilmek yetti benim içimi rahatlatmaya...
(bkz: gheorghe hagi/@nasilanlatalimbugolusimdisize)
şimdi, şimdi tafom... yeni umutlar için, hem de, hem de imparator'la birlikte yürüyeceksiniz o saha kenarında... kalbim duracak, anlatamam...
hoşgeldin evine tafom...
haydi tafi...
çocuktum ben o zamanlar, istanbul'da değildi ailem, ve babam getirmezdi maç için beni istanbul'a imkanlar elvermiyor diye, ağlayıp yalvarmama rağmen... o yüzden tafom, hep televizyon'dan gördüm seni, hagi'mi, imparator'u ben.
biliyor musun tafom be, bi dileğim vardı çocukluktan beri... belki kimseyi inandıramam şimdi ama, tafomu, hagi'yi ve imparator'u bir kez olsun görmek istiyordum yeşil çimler üzerinde veya kenarında fark etmez...
çocukluğundan beri maça gidenler anlayamazlar bu duyguyu, bilemezler. inanın, inanın öyle koydu ki bana onları sahada görememek... 2005 yılının eylül'ünde ancak istanbul'a ayak basabilmiş bir genç olunca, göremedim daha önce galatasaray'ımı canlı canlı. belki içinizde bir ukde kaldıysa benim gibi, o sahada metin oktay'ı görmek diye, anlayabilirsiniz... televizyonda, videolarda izlemişsinizdir illa ki metin oktay'ı, röportajını, filmini izleyip sesini duymuşsunuzdur...
ama canlı canlı, tribünden ona bakabilmek... ahh...
hagi'yi birkaç ayla kaçırdığıma o kadar üzülmüştüm ki, anlatamam...
ama geçen yıl, umutlarımı bir bir yıkan adnan polat yönetimi kıvırcığı gönderdikten sonra tek dileğimin bir safhasını yerine getirdiler farkında olmadan... galatasaray taraftarının içinden on'a ihanet edenler oldu belki, ama inanın on'u saha kenarında bile olsa görebilmek yetti benim içimi rahatlatmaya...
(bkz: gheorghe hagi/@nasilanlatalimbugolusimdisize)
şimdi, şimdi tafom... yeni umutlar için, hem de, hem de imparator'la birlikte yürüyeceksiniz o saha kenarında... kalbim duracak, anlatamam...
hoşgeldin evine tafom...
haydi tafi...