4862
arda turan, genç bir adamın kariyeri
şu sıralar galatasaray kaptanı arda turan’ın takımdan ayrılıp ayrılmayacağı ile ilgili papatya falı açılıyor. gitsin kurtulsun diyen var, defolsun gitsin diyen var, gitmesin bize lazım diyen var, gitsin kendisini geliştirsin diyen var, gitsin boyunun ölçüsünü alsın diyen var. konuşmak dünyanın en kolay işi olduğu için herkes konuşuyor. madem dağdaki çoban da, profesörde aynı takımı aynı tutkuyla tutabiliyor herkes konuşacak tabii ki. kimini ciddiye alacağız, kimini almayacağız. bu da bizim özgürlüğümüz.
arda turan’ın macerasını bilmeyenimiz yoktur. küçücük yaşta futbolcu olmak üzere yola çıkar ve tuttuğu takımın, galatasaray’ın, kaptanlığına kadar yükselir. aslında büyük ihtimalle arda o küçücük yaşında sadece top oynamaktan zevk alıyordur, hedefi falan da yoktur, yani profesyonel bir hedefi yoktur. yoksa mutlaka futbolcu olmayı istiyordur, o ayrı. ayırdınız değil mi? mutlaka.
bir çok genç, hem de öyle böyle değil aynı yaş grubundan binlerce genç aynı yola çıkar. büyük kısmı elenir gider. o yüzden bazen halı sahalarda “ulan bilmem kimle aynı takımdaydık, o hep yedeğimdi ama şimdi topçu a.q.”diyenlere rastlarsınız. iyi bilirim bu duyguyu. ama o aşamaya kadar neler yaşandığını da. o yüzden susarım.
biraz da saha içine bakalım.
geçen seneki berbat sezondan sonra yeni bir idari yönetim ve teknik yönetim takımın başına geldi. sezon, kişisel olarak arda için de kötü geçti. ciddi sakatlıklarla boğuştu, özel hayatının saygısızca didiklenmesi sinirlerini bozdu ve her şeyden önemlisi taraftarı olduğu galatasaray çok kötü sonuçlar aldı. bizlerin hikayesine benziyor mu? parmağı kırılan bir piyanist, ayağı kırılan bir taksici bir de galatasaray taraftarıysa bu sene berbat geçmiştir, değil mi?
bu arada arda’nın atletico madrid, liverpool, valencia ile ismi geçti. bunlar menajerinin pompalamaları da olabilir, doğru da.
iş bundan sonra karışıyor. arda gitmeli mi, gitmemeli mi?
galatasaray açısından arda kalmalı. elmander alındı, drogba gelecek deniyor. anlaşılan drogba olmazsa ona yakın biri alınacak. orta sahaya kallström ve selçuk inan ismi geçiyor. şahane bir kadro. benim merak ettiğim, drogba ve elmander’e pozisyonları kim hazırlayacak, ortaları kim kesecek, pasları kim atacak. kim (kallström) de atar tabii de, arda bu iş için ideal değil mi? arda bize lazım, kalmalı.
madalyonun diğer yüzünde arda’nın kişisel tercihi var. tamam, galatasaray’ı çok seviyor falan ama ortada bir de kariyer fırsatı var. daha 24 yaşında. dünya standartlarında futbol oynama olanağı bulduğunda, bunu neden değerlendirmesin ki? bu yaşlarda dünya arenasına çıkma fırsatını çok az insan yakalar. en çok futbolcular, sonra müzisyenler, sonra mankenler. bu fırsatı iyi değerlendirenler elekler çalıştığında aşağı düşmeyip, üstte kalırlar.
ve bu bir meydan okuma. bütün dünyanın izlediği bir ligde forma giyme iddiası. kabul edelim ki herkes cesaret edemez. herkesin mesleğinde böyle bir imkanı bulması zor. bu arda için bir fırsat. büyük ihtimalle galatasaray’da kaldığında kazanacağından daha azına razı olacak hatta azıcık karakter zaafiyeti gösterse aziz yıldırım’ın ödeyeceğinin çok çok altında bir paraya oynayacak.
önemli olan orada sıradan bir futbolcu olmaya razı gelecek mi, yoksa en yukarıları zorlayacak mı? yani, tuncay şanlı mı olacak nihat kahveci mi?
kişisel olarak yaptığım en büyük meydan okumalardan biri motosiklet almamdı. ölesiye korkuyordum ama çok da istiyordum. sonuç : 11 yıldır motosiklete biniyorum. bir diğeri, ailemin yanında kalıp üniversiteyi onların yanında okumaktı, ben yalnız başıma kalıp itü’de okumayı seçtim. verdiğim kararların hiç birinden pişman değilim. arda’yı anlıyorum. bu tip kararlar insanı geceleri uyutmaz.
yazılarımı takip edenler bilir, arda’yı kardeşim gibi, oğlum gibi severim. galatasaray’da kalıp yerel bir kahraman olmak mümkün arda için, ama eğer meydan okumayı seçerse ben ona başarılar diler ve onun için dua ederim.
allah yardımcısı olsun.
www.captano.net
şu sıralar galatasaray kaptanı arda turan’ın takımdan ayrılıp ayrılmayacağı ile ilgili papatya falı açılıyor. gitsin kurtulsun diyen var, defolsun gitsin diyen var, gitmesin bize lazım diyen var, gitsin kendisini geliştirsin diyen var, gitsin boyunun ölçüsünü alsın diyen var. konuşmak dünyanın en kolay işi olduğu için herkes konuşuyor. madem dağdaki çoban da, profesörde aynı takımı aynı tutkuyla tutabiliyor herkes konuşacak tabii ki. kimini ciddiye alacağız, kimini almayacağız. bu da bizim özgürlüğümüz.
arda turan’ın macerasını bilmeyenimiz yoktur. küçücük yaşta futbolcu olmak üzere yola çıkar ve tuttuğu takımın, galatasaray’ın, kaptanlığına kadar yükselir. aslında büyük ihtimalle arda o küçücük yaşında sadece top oynamaktan zevk alıyordur, hedefi falan da yoktur, yani profesyonel bir hedefi yoktur. yoksa mutlaka futbolcu olmayı istiyordur, o ayrı. ayırdınız değil mi? mutlaka.
bir çok genç, hem de öyle böyle değil aynı yaş grubundan binlerce genç aynı yola çıkar. büyük kısmı elenir gider. o yüzden bazen halı sahalarda “ulan bilmem kimle aynı takımdaydık, o hep yedeğimdi ama şimdi topçu a.q.”diyenlere rastlarsınız. iyi bilirim bu duyguyu. ama o aşamaya kadar neler yaşandığını da. o yüzden susarım.
biraz da saha içine bakalım.
geçen seneki berbat sezondan sonra yeni bir idari yönetim ve teknik yönetim takımın başına geldi. sezon, kişisel olarak arda için de kötü geçti. ciddi sakatlıklarla boğuştu, özel hayatının saygısızca didiklenmesi sinirlerini bozdu ve her şeyden önemlisi taraftarı olduğu galatasaray çok kötü sonuçlar aldı. bizlerin hikayesine benziyor mu? parmağı kırılan bir piyanist, ayağı kırılan bir taksici bir de galatasaray taraftarıysa bu sene berbat geçmiştir, değil mi?
bu arada arda’nın atletico madrid, liverpool, valencia ile ismi geçti. bunlar menajerinin pompalamaları da olabilir, doğru da.
iş bundan sonra karışıyor. arda gitmeli mi, gitmemeli mi?
galatasaray açısından arda kalmalı. elmander alındı, drogba gelecek deniyor. anlaşılan drogba olmazsa ona yakın biri alınacak. orta sahaya kallström ve selçuk inan ismi geçiyor. şahane bir kadro. benim merak ettiğim, drogba ve elmander’e pozisyonları kim hazırlayacak, ortaları kim kesecek, pasları kim atacak. kim (kallström) de atar tabii de, arda bu iş için ideal değil mi? arda bize lazım, kalmalı.
madalyonun diğer yüzünde arda’nın kişisel tercihi var. tamam, galatasaray’ı çok seviyor falan ama ortada bir de kariyer fırsatı var. daha 24 yaşında. dünya standartlarında futbol oynama olanağı bulduğunda, bunu neden değerlendirmesin ki? bu yaşlarda dünya arenasına çıkma fırsatını çok az insan yakalar. en çok futbolcular, sonra müzisyenler, sonra mankenler. bu fırsatı iyi değerlendirenler elekler çalıştığında aşağı düşmeyip, üstte kalırlar.
ve bu bir meydan okuma. bütün dünyanın izlediği bir ligde forma giyme iddiası. kabul edelim ki herkes cesaret edemez. herkesin mesleğinde böyle bir imkanı bulması zor. bu arda için bir fırsat. büyük ihtimalle galatasaray’da kaldığında kazanacağından daha azına razı olacak hatta azıcık karakter zaafiyeti gösterse aziz yıldırım’ın ödeyeceğinin çok çok altında bir paraya oynayacak.
önemli olan orada sıradan bir futbolcu olmaya razı gelecek mi, yoksa en yukarıları zorlayacak mı? yani, tuncay şanlı mı olacak nihat kahveci mi?
kişisel olarak yaptığım en büyük meydan okumalardan biri motosiklet almamdı. ölesiye korkuyordum ama çok da istiyordum. sonuç : 11 yıldır motosiklete biniyorum. bir diğeri, ailemin yanında kalıp üniversiteyi onların yanında okumaktı, ben yalnız başıma kalıp itü’de okumayı seçtim. verdiğim kararların hiç birinden pişman değilim. arda’yı anlıyorum. bu tip kararlar insanı geceleri uyutmaz.
yazılarımı takip edenler bilir, arda’yı kardeşim gibi, oğlum gibi severim. galatasaray’da kalıp yerel bir kahraman olmak mümkün arda için, ama eğer meydan okumayı seçerse ben ona başarılar diler ve onun için dua ederim.
allah yardımcısı olsun.
www.captano.net