2029
blog'a yazdığım yazı;
milan baaros milan baaros oley oley ooleey!
milan baros. 2008 yılında geldi türkiye'ye, galatasaray'a. neredeyse galatasaray'ın yapmış olduğu her transferde olduğu gibi baros hayli eleştirildi daha parçalıyla topa dokunmadan. ne sakatlığı kaldı, ne vurdumduymazlığı, ne de istikrarsızlığı.18 eylül 2008'deki bellinzona maçıyla başladı, herkese en güzel cevabı sahada vermeye 'ostrava'nın maradonası'. klişe olacak ama, harbiden de galatasaray'da yeniden doğdu..
turuncu forma dendiğinde ilk aklıma gelen futbolcu oluyor baros, 15 numarasıyla. özdeşleşti resmen o formayla. lincoln, kewell ve arda'nın da katkılarıyla şov yaptığı skibbe dönemi. hele konyaspor maçında attığı gol..
artık kendisiyle özdeşleşen göğüs istobu var bir de..
rakip defansları yıpratan, bitirici, hırslı, mücadeleci, kuvvetli, süratli.. hani derler ya, her takımın kadrosunda görmek isteyeceği tarz forvet diye, aynen öyle işte baros. chelsea'de de oynar, real madrid'de de. bu kadar da iddialıyım.
ilk zamanlar fazla elle oynuyordu ama bu alışkanlığından kurtuldu zamanla. bu eleştirilebilir bir olay fakat şu sıralardaki tavırları benim için eleştiri konusu dahi değil. takımdaki bu vaziyete en çok üzülenlerden birisidir baros eminim ki, hatta onun kadar üzülen yoktur belki de. maç sırasındaki tavırları falan eleştiriliyor, sahadaki baros için şöyle demek çok doğru olacaktır; "içimizden birisi" gerçekten öyle, sanırsın çocukluğundan beri galatasaray aşkıyla yanıp tutuşan, gençliği tribünlerde geçmiş bir adam. bir de yalnız, tek başına savaşıyor, tek başına çekiyor isyan bayrağını çoğu zaman, tek başına koyuyor tepkisini. antep maçındaki korner bayrağını taşıyışı bile eleştiri konusu oldu mesela tüm bunlara rağmen, yapmacık denildi. o kadar eminim ki baros'un o hareketi içinden geldiği için yaptığından..
olası bir yeniden yapılanmada, arda'dan alınacaksa kaptanlık, o pazubandının sahibi baros olmalı. bu kadar da net.
hagi'den sonra gelen - bir kaç istisna dışında - tüm 10 numaralarda arandı hagi, onlarla kıyaslandı fakat anladım ki hagi'yi çok yanlış yerde arıyormuşuz bunca zamandır. baros'ta görüyorum ben hagi'yi;
ayni hagi gibi, hırslı..
ayni hagi gibi, mağlubiyeti hazmedemiyor..
ayni hagi gibi, hakemler tarafından kara listeye alınmış..
ayni hagi gibi, isyankar..
ayni hagi gibi...
olur da, en azından 2-3 sene daha galatasaray'da kalır, hatta emekliliğine kadar taşırsa o parçalıyı, bir de avrupa'da kupa gelirse bu dönemde, hagi gibi olacaktır baros da. hatta bir ihtimal, geçebilir de. o ışık var baros'ta, fazlasıyla. hagi'den sonrakilerin arasında en çok onda var..
bu arada kaç gün önce de galatasaray'dan ayrılmayı düşünmediği açıkladı baros, şu günlerde duyulabilecek en güzel olaylardan.
galatasaray dergisi'nin aralık 2010 sayısında söyleşisi vardı baros'un eşiyle birlikte, onu okuduktan sonra da ayrı bir ısındım baros'a. okunması gereken bir söyleşi.
eşi tereza barosova ile tanışmasını anlatmış bir bölümde, aynen şöyle demiş: "prag'da bir kafede. yemekten sonra kahve içmek için gidilen popüler bir mekandı. onu gördüm ve takip ettim. tuvalete gittiğini gördüm, peşinden kalktım, yanına gittim ve "merhaba" dedim, telefon numarasını istedim. o da verdi. birkaç defa aradım, sonra da buluştuk."
bu kadar da cesur.
kim ne derse desin baros için umurumda değil, baros'un sınırsız kredisi var. hele ki fenerbahçe maçından sonraki kırmızı kartı, tartışma konusu dahi olmamalı. bizden biriymiş gibi davrandı, suç mu etti?
tez zamanda kaptanlık verilesice..
her geçen gün daha yüksek sesle;
milan baaros, milan baaros, oley oley ooleey!!!
http://jaimelesport.blogspot.com/...aaros-oley-oley.html
milan baaros milan baaros oley oley ooleey!
milan baros. 2008 yılında geldi türkiye'ye, galatasaray'a. neredeyse galatasaray'ın yapmış olduğu her transferde olduğu gibi baros hayli eleştirildi daha parçalıyla topa dokunmadan. ne sakatlığı kaldı, ne vurdumduymazlığı, ne de istikrarsızlığı.18 eylül 2008'deki bellinzona maçıyla başladı, herkese en güzel cevabı sahada vermeye 'ostrava'nın maradonası'. klişe olacak ama, harbiden de galatasaray'da yeniden doğdu..
turuncu forma dendiğinde ilk aklıma gelen futbolcu oluyor baros, 15 numarasıyla. özdeşleşti resmen o formayla. lincoln, kewell ve arda'nın da katkılarıyla şov yaptığı skibbe dönemi. hele konyaspor maçında attığı gol..
artık kendisiyle özdeşleşen göğüs istobu var bir de..
rakip defansları yıpratan, bitirici, hırslı, mücadeleci, kuvvetli, süratli.. hani derler ya, her takımın kadrosunda görmek isteyeceği tarz forvet diye, aynen öyle işte baros. chelsea'de de oynar, real madrid'de de. bu kadar da iddialıyım.
ilk zamanlar fazla elle oynuyordu ama bu alışkanlığından kurtuldu zamanla. bu eleştirilebilir bir olay fakat şu sıralardaki tavırları benim için eleştiri konusu dahi değil. takımdaki bu vaziyete en çok üzülenlerden birisidir baros eminim ki, hatta onun kadar üzülen yoktur belki de. maç sırasındaki tavırları falan eleştiriliyor, sahadaki baros için şöyle demek çok doğru olacaktır; "içimizden birisi" gerçekten öyle, sanırsın çocukluğundan beri galatasaray aşkıyla yanıp tutuşan, gençliği tribünlerde geçmiş bir adam. bir de yalnız, tek başına savaşıyor, tek başına çekiyor isyan bayrağını çoğu zaman, tek başına koyuyor tepkisini. antep maçındaki korner bayrağını taşıyışı bile eleştiri konusu oldu mesela tüm bunlara rağmen, yapmacık denildi. o kadar eminim ki baros'un o hareketi içinden geldiği için yaptığından..
olası bir yeniden yapılanmada, arda'dan alınacaksa kaptanlık, o pazubandının sahibi baros olmalı. bu kadar da net.
hagi'den sonra gelen - bir kaç istisna dışında - tüm 10 numaralarda arandı hagi, onlarla kıyaslandı fakat anladım ki hagi'yi çok yanlış yerde arıyormuşuz bunca zamandır. baros'ta görüyorum ben hagi'yi;
ayni hagi gibi, hırslı..
ayni hagi gibi, mağlubiyeti hazmedemiyor..
ayni hagi gibi, hakemler tarafından kara listeye alınmış..
ayni hagi gibi, isyankar..
ayni hagi gibi...
olur da, en azından 2-3 sene daha galatasaray'da kalır, hatta emekliliğine kadar taşırsa o parçalıyı, bir de avrupa'da kupa gelirse bu dönemde, hagi gibi olacaktır baros da. hatta bir ihtimal, geçebilir de. o ışık var baros'ta, fazlasıyla. hagi'den sonrakilerin arasında en çok onda var..
bu arada kaç gün önce de galatasaray'dan ayrılmayı düşünmediği açıkladı baros, şu günlerde duyulabilecek en güzel olaylardan.
galatasaray dergisi'nin aralık 2010 sayısında söyleşisi vardı baros'un eşiyle birlikte, onu okuduktan sonra da ayrı bir ısındım baros'a. okunması gereken bir söyleşi.
eşi tereza barosova ile tanışmasını anlatmış bir bölümde, aynen şöyle demiş: "prag'da bir kafede. yemekten sonra kahve içmek için gidilen popüler bir mekandı. onu gördüm ve takip ettim. tuvalete gittiğini gördüm, peşinden kalktım, yanına gittim ve "merhaba" dedim, telefon numarasını istedim. o da verdi. birkaç defa aradım, sonra da buluştuk."
bu kadar da cesur.
kim ne derse desin baros için umurumda değil, baros'un sınırsız kredisi var. hele ki fenerbahçe maçından sonraki kırmızı kartı, tartışma konusu dahi olmamalı. bizden biriymiş gibi davrandı, suç mu etti?
tez zamanda kaptanlık verilesice..
her geçen gün daha yüksek sesle;
milan baaros, milan baaros, oley oley ooleey!!!
http://jaimelesport.blogspot.com/...aaros-oley-oley.html