16
--- alıntı ---
benim görevime gelince... idmanları seyrediyorum. hocalarımızla idmanlar ve oyuncular hakkında konuşuyorum, sürekli maç seyrediyorum ve hocalarımızın nerede, nasıl bir yardıma ihtiyacı varsa orada devreye giriyorum. oyuncuların hangi klasmanda oynayacağı, bir üst grupta oynadığı zaman daha sonraki adımlarını da edip nasıl daha iyi olabileceği, kendisini nasıl geliştirebileceği gibi konularla ilgileniyorum. burada oynayan oyuncularımıza doğru ve emin bir yol çizmeliyiz. bazı oyuncular için bu uzun bir yol oluyor. onların istediği bir an önce yükselmek, sabırsızlanıyorlar. biz onlara karşılaşacakları zorlukları söylüyoruz ancak onlar kendilerini hepsine hazır hissediyorlar. olaylar gereğinden hızlı gelişir ve oyuncu çabuk yukarı çıkarsa, düşüşünün de aynı hızda olma ihtimali aynı oranda yükselir. biz bu oyunculara doğru yolu göstermeliyiz. benim işte bu.
oyuncuların pozisyon bilgilerinin tam oturmuş olması çok önemli. bunu bu yaşta başaramazlarsa ileride sancıları büyük oluyor. berkin'den konu açılmışken, onun hakkında da konuşayım. berkin her zaman önemli yetenekleri olan bir oyuncuydu ancak top rakipteyken oyunda hiç yoktu. şimdi ise takım oyunu ve taktiksel disiplin anlamında çok büyük gelişme kaydetti ve şu anda her şeyi dört dörtlük yapıyor. benim berkin'e söylediğim "senin şu özelliklerin kuvvetli ama yapamadığın şeyler var, top rakipteyken şunları yapmalısın" gibi şeylerdi, benim gözümde yardım budur. asıl işi oyuncu başarır. benim pozisyonumu şöyle ifade edebiliriz en kısa yoldan: burası, yardım masasıdır. herkes için, akademinin her kademesi için böyledir. yardıma ihtiyacı olan buraya gelir ve yardım alır.
bu tür işlerde sabır çok önemli. bizler sihirbaz değiliz, abra kadabra deyip bir sürü oyuncuyu yaratalım. bizim amacımız yeni stadımıza birçok oyuncu göndermek. bunu gerçekleştireceğiz ama bu demek değil ki yirmi oyuncu birden göndereceğiz. bu sadece iki ya da üç kişi olacak. sonra bunu sürekli hâle getirmeye çalışacağız. insanlar sanıyor mu ki ajax çekmeceyi açıp onlarca oyuncuyu bir anda çıkarıyor? her sene, sadece yeteri kadar iyi olan bir ya da iki oyuncu çıkarabiliyor. barcelona takımının yarısından fazlası altyapıdan gelmiş ama bir kerede gelmedi hepsi. adım adım oldu her şey. süper kupa'nın kazanıldığı 2000 yılında galatasaray'da da böyle oldu. (...) gerçlerimize sabır göstermek, güvenmek ve onlara futbolla ilgili iyi fikirler aşılamak gerekiyor. ihtiyacımız olan ise öncelikle oturmuş bir sistem. gelişmiş tesis imkânları, iyi çaılştırıcılar, iyi bir strateji, iyi scouting, iyi sağlık ekibi, iyi sosyal imkânlar vs...
bir futbol takımı oyunu rakip yarı sahada oynamayı amaçlamalıdır. oyunu kaybetmekten korkma.
futbol, bugün değişse bile orijinalinde işçi sınıfı oyunudur. bütün hafta çalışan insanlar, haftasonu stadyuma güzel vakit geçirmeye gelir. onlara güzel vakit geçirtebilmek için aynı zamanda kazanmalısınız da. galatasaray gibi kulüpler kazanmak zorundadır ama aynı zamanda güzel bir oyun da oynamak zorundadır. ve bizler kazanmak ile güzel oyun oynamak arasındaki dengeyi kurmalıyız. (...) 1988 avrupa şampiyonası'nı hatırlıyorum. hollanda'nın ilk maçı sovyetler birliği'yleydi. o güne kadar hollanda milli takımı'nı asla o kadar iyi bir futbol oynarken görmemiştim. ama kaybettiler! 1-0 yenildik. maç sonrası arabada arkadaşıma "o pozisyonu gördün mü, öteki şutu gördün mü, ne kadar iyiydik!" diyordum. ama sözüm kesildi: "evet ama kaybettik!" takımın çok iyi, her şeyin güzel olacağını söyledim ve en sonunda hollanda avrupa şampiyonu oldu. üstelik finalde sovyetler birliği'ni yenerek. ama bu maçta o kadar iyi oynamadık
galatasaray dergi
--- alıntı ---
edit: kes-yapıştır değil, alın teri.
benim görevime gelince... idmanları seyrediyorum. hocalarımızla idmanlar ve oyuncular hakkında konuşuyorum, sürekli maç seyrediyorum ve hocalarımızın nerede, nasıl bir yardıma ihtiyacı varsa orada devreye giriyorum. oyuncuların hangi klasmanda oynayacağı, bir üst grupta oynadığı zaman daha sonraki adımlarını da edip nasıl daha iyi olabileceği, kendisini nasıl geliştirebileceği gibi konularla ilgileniyorum. burada oynayan oyuncularımıza doğru ve emin bir yol çizmeliyiz. bazı oyuncular için bu uzun bir yol oluyor. onların istediği bir an önce yükselmek, sabırsızlanıyorlar. biz onlara karşılaşacakları zorlukları söylüyoruz ancak onlar kendilerini hepsine hazır hissediyorlar. olaylar gereğinden hızlı gelişir ve oyuncu çabuk yukarı çıkarsa, düşüşünün de aynı hızda olma ihtimali aynı oranda yükselir. biz bu oyunculara doğru yolu göstermeliyiz. benim işte bu.
oyuncuların pozisyon bilgilerinin tam oturmuş olması çok önemli. bunu bu yaşta başaramazlarsa ileride sancıları büyük oluyor. berkin'den konu açılmışken, onun hakkında da konuşayım. berkin her zaman önemli yetenekleri olan bir oyuncuydu ancak top rakipteyken oyunda hiç yoktu. şimdi ise takım oyunu ve taktiksel disiplin anlamında çok büyük gelişme kaydetti ve şu anda her şeyi dört dörtlük yapıyor. benim berkin'e söylediğim "senin şu özelliklerin kuvvetli ama yapamadığın şeyler var, top rakipteyken şunları yapmalısın" gibi şeylerdi, benim gözümde yardım budur. asıl işi oyuncu başarır. benim pozisyonumu şöyle ifade edebiliriz en kısa yoldan: burası, yardım masasıdır. herkes için, akademinin her kademesi için böyledir. yardıma ihtiyacı olan buraya gelir ve yardım alır.
bu tür işlerde sabır çok önemli. bizler sihirbaz değiliz, abra kadabra deyip bir sürü oyuncuyu yaratalım. bizim amacımız yeni stadımıza birçok oyuncu göndermek. bunu gerçekleştireceğiz ama bu demek değil ki yirmi oyuncu birden göndereceğiz. bu sadece iki ya da üç kişi olacak. sonra bunu sürekli hâle getirmeye çalışacağız. insanlar sanıyor mu ki ajax çekmeceyi açıp onlarca oyuncuyu bir anda çıkarıyor? her sene, sadece yeteri kadar iyi olan bir ya da iki oyuncu çıkarabiliyor. barcelona takımının yarısından fazlası altyapıdan gelmiş ama bir kerede gelmedi hepsi. adım adım oldu her şey. süper kupa'nın kazanıldığı 2000 yılında galatasaray'da da böyle oldu. (...) gerçlerimize sabır göstermek, güvenmek ve onlara futbolla ilgili iyi fikirler aşılamak gerekiyor. ihtiyacımız olan ise öncelikle oturmuş bir sistem. gelişmiş tesis imkânları, iyi çaılştırıcılar, iyi bir strateji, iyi scouting, iyi sağlık ekibi, iyi sosyal imkânlar vs...
bir futbol takımı oyunu rakip yarı sahada oynamayı amaçlamalıdır. oyunu kaybetmekten korkma.
futbol, bugün değişse bile orijinalinde işçi sınıfı oyunudur. bütün hafta çalışan insanlar, haftasonu stadyuma güzel vakit geçirmeye gelir. onlara güzel vakit geçirtebilmek için aynı zamanda kazanmalısınız da. galatasaray gibi kulüpler kazanmak zorundadır ama aynı zamanda güzel bir oyun da oynamak zorundadır. ve bizler kazanmak ile güzel oyun oynamak arasındaki dengeyi kurmalıyız. (...) 1988 avrupa şampiyonası'nı hatırlıyorum. hollanda'nın ilk maçı sovyetler birliği'yleydi. o güne kadar hollanda milli takımı'nı asla o kadar iyi bir futbol oynarken görmemiştim. ama kaybettiler! 1-0 yenildik. maç sonrası arabada arkadaşıma "o pozisyonu gördün mü, öteki şutu gördün mü, ne kadar iyiydik!" diyordum. ama sözüm kesildi: "evet ama kaybettik!" takımın çok iyi, her şeyin güzel olacağını söyledim ve en sonunda hollanda avrupa şampiyonu oldu. üstelik finalde sovyetler birliği'ni yenerek. ama bu maçta o kadar iyi oynamadık
galatasaray dergi
--- alıntı ---
edit: kes-yapıştır değil, alın teri.