15
son yılların en büyük geyiklerinden biri. özellikle nba'de başta boston ve san antonio'nun avrupa basketboluna yatkın oyunuyla başarılı olması iyice alevlendirdi bu tartışmayı.
bir oyunun kahramanlarının o oyunu sevdirdiğini düşünürüm hep. örneğin metin oktay, kitleleri galatasaraylı yapan adam etiketinin yanı sıra, futbolun popülerliğini arttıran bir kahraman olarak da anılır. ya da kahvehane sporu olarak bilinen bilardoyu gözümüzde farklı bir imaja büründüren semih saygıner mesela. işte nba'in en büyük artısı yarattığı kahramanlardır. nba bir insana basketbolu sevdirir.
nba şovbizinısın ön planda olduğu, reklamın, pazarlamanın allah'ını yapan bir yer. süper yetenekler öyle bir pazarlanır ki çocuklar kahramanlaştırdığı o adamların posterlerini odalarına asar, dergiler kapak yapar, sokakta onlar konuşulur. biz bile kobe mi lebron mu diye birbirimize giriyorsak nba kesinlikle bu işi çok çok iyi yapıyor. bir michael jordan ismi bile binlerce çocuğa basketbolu dolayısıyla da nba'i sevdirmiştir.
saha içine geldiğimizde nba şov kısmını -eskisi kadar ön planda olmasa da- hala ilk planda tutuyor. hızlı hücumlar hala çoğu takımın ana sistemi. oyun fiziğe dayalıdır ama çok sertlik barındırmaz. birebirden vazgeçilmez.
avrupa basketbolu ise salt basketbolun oynandığı, nba'deki kadar fizik gücü olmasa da kesinlikle oradan çok daha sert basketbolun oynandığı, set hücumlarının, takım oyunlarının ön planda olduğu, taktik anlamda nba'in daha önünde olduğu bir basketboldur. zaten azıcık basketbolla haşır neşir olmuş bir adam için izlemesi oldukça keyiflidir, izlediği zaman bir daha bırakamaz. kısaca nba'de daha fazla atan, avrupada ise daha az yiyen kazanır.
son yıllarda bu ikisi birbirine yaklaşmaya başladı. avrupada kuralar yavaş yavaş nba ile birebir aynı olma yolunda ilerliyor. önceleri iki yarı şeklinde oynanan oyunun daha sonra 4 çeyrek olarak değişmesi, ya da 30 saniye hücum süresinin 24 saniyeye düşürülmesi, üçlük çizgisinin mesafesinin uzatılması vs vs. gibi. nba'de ise artık onlarca avrupalı var. bazıları takımlarının en büyük yıldızı, bazı takımlar avrupa takımı gibi oynayıp başarılı oluyor.
istisnalar olsa da durum bundan ibaret. benim gibi bir sevgi pıtırcığı ise ayırt etmiyor ve bu oyunun her türlüsünü seviyor.
bir oyunun kahramanlarının o oyunu sevdirdiğini düşünürüm hep. örneğin metin oktay, kitleleri galatasaraylı yapan adam etiketinin yanı sıra, futbolun popülerliğini arttıran bir kahraman olarak da anılır. ya da kahvehane sporu olarak bilinen bilardoyu gözümüzde farklı bir imaja büründüren semih saygıner mesela. işte nba'in en büyük artısı yarattığı kahramanlardır. nba bir insana basketbolu sevdirir.
nba şovbizinısın ön planda olduğu, reklamın, pazarlamanın allah'ını yapan bir yer. süper yetenekler öyle bir pazarlanır ki çocuklar kahramanlaştırdığı o adamların posterlerini odalarına asar, dergiler kapak yapar, sokakta onlar konuşulur. biz bile kobe mi lebron mu diye birbirimize giriyorsak nba kesinlikle bu işi çok çok iyi yapıyor. bir michael jordan ismi bile binlerce çocuğa basketbolu dolayısıyla da nba'i sevdirmiştir.
saha içine geldiğimizde nba şov kısmını -eskisi kadar ön planda olmasa da- hala ilk planda tutuyor. hızlı hücumlar hala çoğu takımın ana sistemi. oyun fiziğe dayalıdır ama çok sertlik barındırmaz. birebirden vazgeçilmez.
avrupa basketbolu ise salt basketbolun oynandığı, nba'deki kadar fizik gücü olmasa da kesinlikle oradan çok daha sert basketbolun oynandığı, set hücumlarının, takım oyunlarının ön planda olduğu, taktik anlamda nba'in daha önünde olduğu bir basketboldur. zaten azıcık basketbolla haşır neşir olmuş bir adam için izlemesi oldukça keyiflidir, izlediği zaman bir daha bırakamaz. kısaca nba'de daha fazla atan, avrupada ise daha az yiyen kazanır.
son yıllarda bu ikisi birbirine yaklaşmaya başladı. avrupada kuralar yavaş yavaş nba ile birebir aynı olma yolunda ilerliyor. önceleri iki yarı şeklinde oynanan oyunun daha sonra 4 çeyrek olarak değişmesi, ya da 30 saniye hücum süresinin 24 saniyeye düşürülmesi, üçlük çizgisinin mesafesinin uzatılması vs vs. gibi. nba'de ise artık onlarca avrupalı var. bazıları takımlarının en büyük yıldızı, bazı takımlar avrupa takımı gibi oynayıp başarılı oluyor.
istisnalar olsa da durum bundan ibaret. benim gibi bir sevgi pıtırcığı ise ayırt etmiyor ve bu oyunun her türlüsünü seviyor.