• 213
    galatasaray – eskişehirspor : 4-2 tam zamanı şimdi

    çok zaman oldu devre arasında makara yapmayalı. uzun süre ilk defa devre arasında tuvalette küfürler havada uçuşmuyordu. 3-0 önde girdik devreye yahu.

    hagi, gaziantep maçıyla aynı takımı sahaya sürdü. kaybeden takım değiştirilmez değildi bu, doğru okuyana. nitekim g.antep maçında takım birbirini çok iyi tanımayan bir kadro vardı ve hiç de kötü bir futbol oynamamıştı.

    galatasaray’ın içerde ve dışarıdaki en büyük farkı iştahlı oynaması, ersun yanal’ın deyimiyle coşku. içerdeki maçlarda taraftarın itici gücü takımın daha coşkulu oynamasını sağlıyor. hagi’nin teknik-taktik isteklerinin dışında istediği şeylerden biri. takımını buna göre kurdu. bunu anlamak zor değil. culio, stancu ve o gamsız diye bildiğimiz kazım’ın bile büyük bir istekle oynadıklarını gördük. ve hatta hakan balta’nın bile. mustafa sarp’ta böyle bir fark yine göremedik. halbuki geçen sezon en coşkulu oynayan adamımızdı.

    yine baskılı başladık. yine topa ve adama sert, rakibe pas imkanı vermeyen bir baskıyla oynadık.
    erken sayılacak bir dakikada ilk golü buldu galatasaray ve rahatladı. sonrasında gelen 2 golde hani “tam zamanı şimdi” golleriydi. 4 gol de tam zamanında geldi.
    takım hagi’nin istediği kıvama gelmeye başladı. savaşan, maçı bırakmayan, inatçı, ısıran bir takım istiyor hagi ve takım bu yolda gidiyor. iyi de nasıl?
    çok acayip transferler de yapılmadı, fena durumdaki sakatlarda da hemen düzelme yok. şöyle oldu: hagi orta saha oynamayan orta saha oyuncularıyla sağladı bunu. neill ve sabri. her ikisi de bilindiği kadarıyla orta saha değiller ve kaldı ki ikisi de aslında sağ bek. bak bu enteresan işte. hagi iki sağ bekten iki sağlam orta saha yarattı. ama bu hagi büyük hoca falan değil. hem zaten yaratmak allah’a mahsus. tövbe yarabbim.
    neill’in önemli bir görevi var veya takımdaki oyuncuların kendisini izleyerek öğrenmesi gereken önemli dersler var. rakibe kalçayı, baldırı, dirseği dayamak. şaka mı zannediyorsunuz, asla değil. önemsiz mi sanıyorsunuz, size öyle geliyor. çok önemli çok, öyle böyle değil. faul yapmadan şarj yapma sanatıdır, kalça, baldır, dirsek kullanmak. ulan ne hale geldi futbol yahu. bunları ‘80lerin başında öğrettiler, 30 sene sonra sanki büyük buluşmuş gibi anlatmak zorunda kalıyorum. çünkü bu devirde büyük buluş bu anlattıklarım.
    neyse, hagi’nin ikinci mucizesi sabri. sabri, rijkaard’la birlikte büyük bir gelişim göstermişti, topu daha iyi kullanmaya, oyuna daha efektif katılmaya başlamıştı. ama sezon başındaki sakatlığından sonra eski sabri’yi pek göremedik. hatta ali turan’a mecbur kalmıştık. bu elbette sabri’nin kabahati değil, ama ben iyileştikten sonrasından bahsediyorum, geçen sezonki sabri yoktu. ama hagi ile bu defa orta sahada gücünü göstermeye başladı. civa gibi olduğu için, müthiş gücü, hızı ve özverisiyle rakipler için orta sahayı cehenneme çeviriyor. topları yine çok iyi kullanamıyor belki ama bastığı her topu alıyor. kısa sürelerle sağ bek de görüyoruz, sağ açık da. hagi kendisinden çok verim alacak.

    maçın sonlarına doğru 2 gol yedik. eskişehirspor’un ilk golü çok tuhaf. hakikaten tuhaf. balta ofsayt olsun diye çıkıyor, top 2 metre arkadan çıkan diğer es-esliye geliyor. balta’nın kabahati var mı, illa var. arkadaki adamı da görüp ofsayt kurmayabilirdi. e, o zaman zaten pas kime gelse gol olurdu. bu biaz satranç gibi. öyle de yapsa, böyle de yapsa olmuyor, tuzağa düşmüş bir kere. anladınız di mi?
    ikinci gol ise tam efsane. ümit karan, firkikte topu çatala taktı yahu. ama maçtaki efsaneler bitmeyecekmiş meğerse. milan baros ! kral mı? işte budur kral. girer golünü atar, vıdı vıdıya gerek yok.
    işi goldür golcünün, lafa bakılmaz.

    bu takım birlikte oynama alışkanlığını kazandığında, önünde durabilecek çok az takım var. tribündekiler uyuz uyuz pas yapan değil, direkt kaleye giden bir takım izliyoruz ve heyecanlanıyoruz. bak heyecanlanıyoruz dedim, keyif alıyoruz demedim. nitekim keyif eşekte olur demiş atalar:)
App Store'dan indirin Google Play'den alın