1005
hiçbir zaman sevemediğim oyuncu. şu açıktır bir kere; evet hakan şükür'ün kariyerinde attığı goller, yaptığı hizmetler onu galatasaray efsanesi yapmaya yeter de artar bile. kaç sayfa okudum şurada, hakan şükür hakkında benimle aynı şeyleri hisseden çoğu kişi bu parelelde düşünüyor. ama hakan şükür'ün insanlığı konusunda ciddi problemler var bence.
orhan uluca'nın da yazısında belirttiği gibi hakan şükür medyatik bir adamdır. medya sürekli böyle adamların peşinden koşar, sürekli söyleyecekleri bir lafı nereye çekebilirim mantığıyla yaşar. hakan şükür konusunda ise medya çok rahattır. hakan şükür çünkü gizli özne vermek dışında direk hedef gösterir. gönderme yapmaz. gerets yedek bıraktığında direk kırıldığını belirtir. juventus'a gidemediğinden direk bazı davranışlara üzüldüğünü belirtir. hagi onu çıkarıp cafercan'ı oyuna soktuğunda direk söyler yada kalli onu yedek bıraktığında "bir insanın üstüne bu kadar gelinmez" diye çıkıp rahatsızlığını belirtir vs. bu konuşmaları yaparak galatasaray'ı karıştırmaktan başka bir şey yapmadığını hiçbir zaman anlayamadı hakan şükür.
18 mayıs 2000 gününü en az 17 mayıs kadar net hatırlıyorum. okuldan gelmiş kupanın tadını çıkarmak için dışarı çıkacakken hakan şükür'ün uçaktaki açıklamalarını izlemiştim. "hepimiz profesyoneliz ,yakında ayrılabilirim" diye. bırakta insanlar kupanın tadını çıkarsın değil mi? yok, hayır illaki ön plana çıkmalıdır hakan şükür. işte bu yüzden inter taraftarının bayern münih maçı sonrası buruk bir sevinç yaşamasını çok iyi anlarım. aynısını biz de yaşamıştık çünkü.
adnan polat yönetimi bir çok hata yapmıştır, kulübün içine etmiştir ama hakan şükür konusunda belki yönetimleri döneminde ilk defa hata yapmamışlardır. hakan şükür bir sezon daha oynamak istemiştir, tamam eyvallah saygı duyuyorum. ama 37 yaşına gelmişken yönetimin onunla devam etmek istememesine de saygı duyuyorum. dahası yönetim bir çok örneğin aksine, kötü ayrılmak istememiş ve hakan şükür'e hiç kimseye tanınmamış ayrıcalıklar verilerek yollanması konusunda teklif yapmıştır. hakan şükür bunu istemedi, memlekette başbakan, cumhurbaşkanı, çağlayancerit ihtiyar heyeti başkanı dahil herkesle konuştu ve oynamaya devam etme kararı aldı. katar'dan dahi teklif alamadı yada teklifi kabul etmedi ki ve kariyerine başbakanın peşinden koşarak, trt'de galatasaray'a ve yabancı futbolculara laf atarak devam etme kararı aldı. bu noktada sürekli söylenen" abi maldini yeaa, milan onunla kaç yaşına kadar devam etti yea" argümanı vardır. milan güzel bir iş yapmıştır ama bu mudur bu işin baremi, bu mudur bunun genel geçer kuralı orada emin değilim. zira insanların aklına bu konuda sadece maldini örneği gelirken, aksi yönde verilebilecek hyypia, raul, guti, guardiola tarzı örnekler de mevcuttur. yani demek istediğim galatasaray yönetimi bu konuda hata yapmamıştır, doğru yolları takip etmiştir.
hakan şükür galatasaray'ın içinde olmak yerine, çok güçlü bağlantıları sayesinde trt'de yorumculuğa başlamış ve her hafta galatasaray'a ve yabancı oyunculara salyalarla saldırmaya başlamıştır. hakan şükür'ün sahip olduğu güçlü cemaat bağlantıları ona yolları sonuna kadar açmıştır. hakan şükür'ün bağlı olduğu cemaatten ben nefret ederim. yaşadığım şehirde bu insanların sayısı çoktur ve nasıl insanlar olduklarını az çok biliyorum. ama hakan şükür'ün bu cemaate bağlılığı kalpten mi ona emin değilim. goygoyculuk yapmayı sevmem ve birinin hakkında "şundan duydum" tarzı bir laf etmekte genelde tarzım değildir ama hakan şükür'ün de bahsi geçen cemaatin finansal konularda bir çok kapıyı açtığından o cemaate bu kadar bağlı olduğunu bizzat hakan şükür'ün o dönemki takım arkadaşlarının birinden biliyorum. yoksa boş yere mi siyasilerin peşinden bu kadar koşuyor, boş yere mi iktidar partisinin yemeklerinde başbakanın hemen arkasında yürüyor?
bu pazar günü yaklaşık 93 dakika süren galatasaray sivasspor maçıyla ilgili bir saate yakın yorum yaptılar. aynı şeyleri tekrarladılar. "bana sportif direktörlük teklif ettiler, iki gün sonra farklı bir yola girdiler" den başladı, geldiği günden beri tekmeye kafa uzatmayı kendine misyon edinmiş baros'un istemediği için oynamadığıyla devam etti. yabancı oyuncular hakkında konuşurken yüzünden, gözünden okunuyor nefreti. görürdüm o yabancılar olmasa, yabancı ülkenin takımına gider miydin, görürdüm hagi meksika'dan gelen teklifi kabul edip oraya gitseydi dünyada tanınır mıydın? görürdüm popescu olmasa, o penaltıyı atamasa ertesi gün göğsünü çıkarta çıkarta "yurtdışından teklifler var, gideceğim" diye hevesimizi kursağımızda bırakabilir miydin?
sen baros'un ankaragücü maçında 2. golü attıktan sonra arkadaşlarına bağırmasını, hırslandırmaya çalışmasını görmek istemeyebilirsin. biz gayet görüyoruz. tıpkı senin bugün yaptığın mide bulandırıcı hareketleri gördüğümüz gibi. ha bir de, o kadar mutluyum ki seni sportif direktör olarak görmediğime. iyi ki yönetimin alt yapının başına geç teklifini kabul etmedin, iyi ki sportif direktör olarak başımıza geçmedin.
demiştin ya hani gol rekoru kırdığım hafta metin oktay forması dağıttılar diye; sen kralcı olmaktan öteye geçemedin ki benim için.
orhan uluca'nın da yazısında belirttiği gibi hakan şükür medyatik bir adamdır. medya sürekli böyle adamların peşinden koşar, sürekli söyleyecekleri bir lafı nereye çekebilirim mantığıyla yaşar. hakan şükür konusunda ise medya çok rahattır. hakan şükür çünkü gizli özne vermek dışında direk hedef gösterir. gönderme yapmaz. gerets yedek bıraktığında direk kırıldığını belirtir. juventus'a gidemediğinden direk bazı davranışlara üzüldüğünü belirtir. hagi onu çıkarıp cafercan'ı oyuna soktuğunda direk söyler yada kalli onu yedek bıraktığında "bir insanın üstüne bu kadar gelinmez" diye çıkıp rahatsızlığını belirtir vs. bu konuşmaları yaparak galatasaray'ı karıştırmaktan başka bir şey yapmadığını hiçbir zaman anlayamadı hakan şükür.
18 mayıs 2000 gününü en az 17 mayıs kadar net hatırlıyorum. okuldan gelmiş kupanın tadını çıkarmak için dışarı çıkacakken hakan şükür'ün uçaktaki açıklamalarını izlemiştim. "hepimiz profesyoneliz ,yakında ayrılabilirim" diye. bırakta insanlar kupanın tadını çıkarsın değil mi? yok, hayır illaki ön plana çıkmalıdır hakan şükür. işte bu yüzden inter taraftarının bayern münih maçı sonrası buruk bir sevinç yaşamasını çok iyi anlarım. aynısını biz de yaşamıştık çünkü.
adnan polat yönetimi bir çok hata yapmıştır, kulübün içine etmiştir ama hakan şükür konusunda belki yönetimleri döneminde ilk defa hata yapmamışlardır. hakan şükür bir sezon daha oynamak istemiştir, tamam eyvallah saygı duyuyorum. ama 37 yaşına gelmişken yönetimin onunla devam etmek istememesine de saygı duyuyorum. dahası yönetim bir çok örneğin aksine, kötü ayrılmak istememiş ve hakan şükür'e hiç kimseye tanınmamış ayrıcalıklar verilerek yollanması konusunda teklif yapmıştır. hakan şükür bunu istemedi, memlekette başbakan, cumhurbaşkanı, çağlayancerit ihtiyar heyeti başkanı dahil herkesle konuştu ve oynamaya devam etme kararı aldı. katar'dan dahi teklif alamadı yada teklifi kabul etmedi ki ve kariyerine başbakanın peşinden koşarak, trt'de galatasaray'a ve yabancı futbolculara laf atarak devam etme kararı aldı. bu noktada sürekli söylenen" abi maldini yeaa, milan onunla kaç yaşına kadar devam etti yea" argümanı vardır. milan güzel bir iş yapmıştır ama bu mudur bu işin baremi, bu mudur bunun genel geçer kuralı orada emin değilim. zira insanların aklına bu konuda sadece maldini örneği gelirken, aksi yönde verilebilecek hyypia, raul, guti, guardiola tarzı örnekler de mevcuttur. yani demek istediğim galatasaray yönetimi bu konuda hata yapmamıştır, doğru yolları takip etmiştir.
hakan şükür galatasaray'ın içinde olmak yerine, çok güçlü bağlantıları sayesinde trt'de yorumculuğa başlamış ve her hafta galatasaray'a ve yabancı oyunculara salyalarla saldırmaya başlamıştır. hakan şükür'ün sahip olduğu güçlü cemaat bağlantıları ona yolları sonuna kadar açmıştır. hakan şükür'ün bağlı olduğu cemaatten ben nefret ederim. yaşadığım şehirde bu insanların sayısı çoktur ve nasıl insanlar olduklarını az çok biliyorum. ama hakan şükür'ün bu cemaate bağlılığı kalpten mi ona emin değilim. goygoyculuk yapmayı sevmem ve birinin hakkında "şundan duydum" tarzı bir laf etmekte genelde tarzım değildir ama hakan şükür'ün de bahsi geçen cemaatin finansal konularda bir çok kapıyı açtığından o cemaate bu kadar bağlı olduğunu bizzat hakan şükür'ün o dönemki takım arkadaşlarının birinden biliyorum. yoksa boş yere mi siyasilerin peşinden bu kadar koşuyor, boş yere mi iktidar partisinin yemeklerinde başbakanın hemen arkasında yürüyor?
bu pazar günü yaklaşık 93 dakika süren galatasaray sivasspor maçıyla ilgili bir saate yakın yorum yaptılar. aynı şeyleri tekrarladılar. "bana sportif direktörlük teklif ettiler, iki gün sonra farklı bir yola girdiler" den başladı, geldiği günden beri tekmeye kafa uzatmayı kendine misyon edinmiş baros'un istemediği için oynamadığıyla devam etti. yabancı oyuncular hakkında konuşurken yüzünden, gözünden okunuyor nefreti. görürdüm o yabancılar olmasa, yabancı ülkenin takımına gider miydin, görürdüm hagi meksika'dan gelen teklifi kabul edip oraya gitseydi dünyada tanınır mıydın? görürdüm popescu olmasa, o penaltıyı atamasa ertesi gün göğsünü çıkarta çıkarta "yurtdışından teklifler var, gideceğim" diye hevesimizi kursağımızda bırakabilir miydin?
sen baros'un ankaragücü maçında 2. golü attıktan sonra arkadaşlarına bağırmasını, hırslandırmaya çalışmasını görmek istemeyebilirsin. biz gayet görüyoruz. tıpkı senin bugün yaptığın mide bulandırıcı hareketleri gördüğümüz gibi. ha bir de, o kadar mutluyum ki seni sportif direktör olarak görmediğime. iyi ki yönetimin alt yapının başına geç teklifini kabul etmedin, iyi ki sportif direktör olarak başımıza geçmedin.
demiştin ya hani gol rekoru kırdığım hafta metin oktay forması dağıttılar diye; sen kralcı olmaktan öteye geçemedin ki benim için.