49
sarı ve kırmızının ahengidir. 1905 ekim ayının 16'sıydı.ali sami yen ve arkadaşları bir hayal kurdular.olur mu,olmaz mı diye çok düşündüler.en sonunda bir takım kurmaya karar verdiler cesaretle ve azimle mekteb-i sultani aslanları.kurdukları takımın adını çok düşündüler ve en sonunda galatasaray efendileri adını buldular bu güzide takıma.maçları papazın çayırında oynuyorlardı.kuruluş amacı ve ülküsü kurucusunun söylediği şekilde,”ingilizler gibi toplu halde oynamak,bir renge ve isme sahip olmak.türk olmayan takımları yenmek.”idi. sıradaki sorun renkler ve amblemdi.takım için önce kırmızı beyaz,sonra da kırmızı siyah seçildi.sonra bir gün renklerimizi ararken terzide gördükleri iki kumaş akıllarını başlarından aldı.hele yan yanayken dans eder gibi durmaları yok muydu,tam da istedikleri oldu.takımın renkleri asil,güzel ve muhteşem olan iki renkten oluşuyordu:”vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı,turuncudan iz taşıyan tok bir sarı! “ ikisini yan yana getirdiklerinde kumaşlar sanki alev gibi parlayarak dans etmekteydi.bu dans sarı ve kırmızının dansı, “galatasaray aşkı”ydı.amblem,her ne kadar önceleri kartal olarak seçilse de;tıpkı renklerin bulunuşu gibi bir hikayeyle bulunmuştu.galatasaray’ın amblemi ,bundan sonra tıpkı renklerdeki gibi birbiriyle dans eden “gayin içindeki sin “olacaktı.bu renk ve amblem parçalının ruhunu oluşturacak,yüzyıllar boyu peşinde arma sevdalıları koşacaktı.ülküsünü gerçekleştirmek için yabancı takımlarla onayan galatasaray emelini gerçekleştirmek için adım adım ilerlemekteydi.tarih galatasaray’a kötü bir oyun oynayacak 1988’de,neuchatel xamax’a önce 3-0 yenilecek,dönmez denilen skoru diğer maçta 5-0 olarak döndürecek,türk seyircisinin taşkınlık yaptığı söylenerek iptal edilecek ve daha sonra yapılan itirazlarla bu muhteşem zaferi tescillemiş olacaktı.burada başlayan yükseliş “96 ruhu” ile sürecek,4 yıl üst üste alınan şampiyonluklar ve en nihayetinde özlemle gelen uefa kupası ve süper kupa’yı önüne gelen her rakibi devirerek yenilgisiz alacaktı.iki kupada dünya devleri denen arsenal ve real madrid’i dize getirecekti.bu şanlı tarihle gelen ilkler hiç unutulmayacaktı.gelen 17 şampiyonluk,1 uefa kupası , 1 avrupa süper kupası,şampiyon kulüpler kupasında çeyrek final ve yaşanan tüm ilkler taraftarları gururlandıracak ve türkiye’ hiçbir emsalinin bulunmadığı bu duygu diğerlerinden onları ayıracaktı.bugüne kadar gelmiş geçmiş en iyi futbolcuları bağrına basacak,başarılarını alkışlayacaklardı.nice futbolcu geldi geçti,nice yönetim,nice teknik direktör ve hatta nice nesil taraftar bu takımdan.oyuncular değişse de amblem,renkler ve sahne hiç değişmiyordu yenilmez armadada.işte bu baki kalan sahne mabedimiz,rakibe cehennem bize ise cennet olan yuvamız ali sami yen idi.bugün 11 ocak 2011 , hayatımın en kötü günlerinden biri.kapısından giremeden terkedecek bizi sami yen.çimlerine bir kez bakamadan , havasını içime çekemeden yitip gidecek.biliyorum diğer stadlar dolduramayacak yerini.ilklerin yeri ne zaman doldurulabildi ki? şanlı zaferler tattığımız,her başarısızlığında sırt çevirmediğimiz,ilklerin en şahanelerini yaşadığımız o güzel mabet olmayacak artık.tıpkı aynı ülküde onun için savaşan ve artık aramızda olmayanlar gibi .ankara’da oturan bir galatasaray’lı olarak istanbul’da olmamak bir yandan hüzünlendiriyor, bir yandan ise iyiki orada değilim bu günde dedirtiyor.hüznüm sana ulaşamayacak olmamdan,diğeri ise yıkılışını görmeyecek ve her önünden geçtiğimde yıkıntına hüsranla bakmayacak olmamdandır.47 sene bize evsahipliği yaptığın için,koltuklarını söktüklerinde gözyaşlarını içine akıttığın için,bizi daima sevgiyle kucakladığın için, galatasaray nağmeleri ile inleyen duvarlarından öpüyorum.beni kimi zaman hüzne kimi zamansa sevince ve neşeye gark eden mabedimiz hoşçakal,sisli ve yağmurlu bir ocak ayında!