283
bir futbol maçının insanın ruhuna ve bedenine nasıl etki yapabileceğini gösteren bir maçtı bu. o gün kendimi iyi hissetmeme rağmen (hastalık belirtileri yok, kendimi gayet iyi hissediyordum), maç bittikten sonra hemen ateşimin yükseldiğini hiç unutamam. hayır her yenilgiden sonra ağlayan, yazıklar olsun diyen kişilerden değilim. üzülürüm, kafama takarım ama dışa çok vurmam. sonuçta bir yenilgi veya bir hezimet takımıma duyduğum sevdanın azalmasına neden olamaz benim için. neyse efendim, maç bitti ben koltuğa kendimi attım. annem başımda, ki kendisi fenerbahçelidir, beni tesseli etmeye çalışıyor. fenerbahçeli olmasına rağmen ne zaman önemli bir maç öncesi kendisinden rica etsem kendisi galatasaray için dua eder. dünyadaki hiçbir türk futbolseverin duası tutmadı o akşam maalesef.
maç bitti ben olayın hala farkında değilim. hüzüntü duymuyordum, duyamıyordum. şoktaydım, ne hissedeceğimi bilmiyordum. şimdi düşünüyorumda galiba duygularımı bastırdığım için birden ateşim yükseldi. o bastırılmış duygular (hüzüntü, keder ve hırs) bir yerden çıkacaktı elbette. neyse annem olaya direk el koydu ve ateşin düşmesi için gerekli hamleleri yapmaya başlamıştı. bende yavaş yavaş ne olup bittiğini anlamaya başlamıştım.
kendime geldikçe anne ve baba tarafından yapılan nasihatlar da çoğalmaya başlamıştı. babam ''bir maç için insan bu kadar üzer mi oğlum'' demişti. yalan söylediğini biliyordum, çünkü galatasaraylı olan babam bunları söylerken kendisin en az benim kadar üzüldüğünü biliyordum.
annem ''futbolcular bile senin kadar üzülmüyordur'' demişti. birkaç dakika sonra arda turanın o röportajı ekrana geldi. annemde yalan söylemişti. ben ise ertesi gün okula gitmedim. ateşim inmişti o gece, ama galatasaray'a duyduğum aşk bir kat daha artmıştı. böyle tuhaf bir aşk işte. zaten sevinmek için sevmedik değilmi dostlar?
maç bitti ben olayın hala farkında değilim. hüzüntü duymuyordum, duyamıyordum. şoktaydım, ne hissedeceğimi bilmiyordum. şimdi düşünüyorumda galiba duygularımı bastırdığım için birden ateşim yükseldi. o bastırılmış duygular (hüzüntü, keder ve hırs) bir yerden çıkacaktı elbette. neyse annem olaya direk el koydu ve ateşin düşmesi için gerekli hamleleri yapmaya başlamıştı. bende yavaş yavaş ne olup bittiğini anlamaya başlamıştım.
kendime geldikçe anne ve baba tarafından yapılan nasihatlar da çoğalmaya başlamıştı. babam ''bir maç için insan bu kadar üzer mi oğlum'' demişti. yalan söylediğini biliyordum, çünkü galatasaraylı olan babam bunları söylerken kendisin en az benim kadar üzüldüğünü biliyordum.
annem ''futbolcular bile senin kadar üzülmüyordur'' demişti. birkaç dakika sonra arda turanın o röportajı ekrana geldi. annemde yalan söylemişti. ben ise ertesi gün okula gitmedim. ateşim inmişti o gece, ama galatasaray'a duyduğum aşk bir kat daha artmıştı. böyle tuhaf bir aşk işte. zaten sevinmek için sevmedik değilmi dostlar?