resim
Abdul Kader Keita
Takım:Kariyer Sonu
Mevki:Sağ Kanat
Yaş:43
Boy:1.84
Uyruk:Fildişi Sahili
  • 1592
    evet, bir günün daha sonuna geldik. günün bu saatlerinde buraları hep geride kalan sadece 10-15 kişisiyle hani şu eski türk filmlerinde gördüğümüz, sadri alışık'ın filan duygusal filmlerinde olan, sadece birkaç kişinin kaldığı, sigara dumanlarının bulut halini aldığı meyhanelere benzetirim. herkesin kendi halinde olduğu bir meyhane... sesini sadece sen duyuyorsun, şaka yapsan sadece sen gülüyorsun. meyhane biraz kaba bir tabir olarak algılanabilir, değil mi? o zaman burayı bu saatlerde bir lunaparkın boş anlarına benzetebiliriz. herkes eğlencesini bitirmiş, birkaç saat önceki o büyük gürültüden geriye sadece sessizlik kalmış. çernobil'de en çok radyasyonun bölgenin çocuklarının oynadığı lunaparkta olduğunu biliyor musunuz? cod 4 oynayanlar gözlerinde canlandıracaklardır o lunaparkı. dönme dolaplar filan vardı hani. nükleer reaktörün en yakınında o lunapark varmış. en çok sesin olması gereken yer, patlamada sonsuz sessizliğe ilk gömülen yer olmuş.

    en çok sesin, en yoğun tartışmaların olması gereken başlıklardan biri olması gereken bu başlıktaki bu sessizlik insanın içini bir tuhaf ediyor. benim de canım son zamanlarda -hepimizin olduğu gibi- sıkkın. bazen bu başlığa uğruyorum, "nereden nereye" nidalarıyla ilk entry'leri okumaya dalıyorum. ne günmüş keita'nın transferinin açıklandığı gün yahu! hepiniz hatırlarsınız herhalde o günü. heyecandan halaya duranlar, yaz tatili olduğu için yatakta olanların keita transferiyle yataktan heyecanla uyanması, ilk şokun atlatılmasının üstüne ismiyle ilgili "ehehe abdul kader lan kamaşullah gibi" demeler... "lyon'da iyi olmasa bile lille'de ortalığın tozunu attırmıştı keita" diye kendimizi büsbütün güvende hissetmiştik. sonra hayal kurmalar; takımın başında rijkaard, forvet baros, solda kewell, sağda keita, e arda? onu da ortaya çekecektik. bir zaman sonra elano geldi, herkesin içinde sevinçle burukluk bir arada. hesaplarımıza göre kewell'ı yedek bırakmamız gerekiyordu. ilk önce hayaller kurulur zaten, kafada oynanır maçlar. eskinin hayali bile güzeldi. şimdi "yine mi bamya?" diyenler olacaktır da; sen bana kafamda kurduğum hayallerin hepsini yaşattın keita. daha fazlasını yaşatacaktın, ahlakın yetmedi sözüm ona.

    zor bir gün geçirdik. ben 2 gündür zor günler geçiriyorum. pazartesi okuldan geliyorum, internete bakınca ilk gördüğüm şey "necati ve kazım kazım galatasaray yolunda" oluyor. salı okuldan geliyorum, bu sefer "kazım kazım galatasaray'la anlaştı" deniyor. gel de aklını kaçırma. transfere endeksli taraftar deniyor, neye endeksli olayım kardeşim? takım patır patır sıçıyor, galibiyet görmek için lig sonuncusuyla oynamayı iple çekiyoruz, en iyi oyuncumuzun ne halde olduğunu tartıştırtmayın bana şimdi... deli gibi transfer sezonunun açılmasını bekliyorum, son umut yerli-yabancı transferine bel bağlıyorum. bana açıklanan iki isim necati ve kazım kazım oluyor. niye kızmayım arkadaşım? bu taraftar da insan değil mi? "ultraslan niye bağırmıyor?" e bağırmaz tabii. onlar da senelerdir ellerinden geleni yapıyor, gördükleri sadece başarısızlık. yeter bu kadar bağırdıkları.

    osmanlı'nın son zamanlarından bir anı vardı hani. osmanlı subayı erine soruyor "sen kimsin?" sorusunu. er "müslümanım" diyor, olmuyor. "askerim" diyor, olmuyor. en sonunda komutan cevabı veriyor: "sen her şeyden önce türk'sün" diyor. ben her şeyden önce insanım arkadaş. sonra da öğrenciyim. ben okuldan gelince cod atmak isterim, stresimi ve yorgunluğumu üzerimden atmak isterim, bir film izlemek isterim, haftasonu maç varken elime kolamı cipsimi alıp huzurla o maçı seyretmek ve sonrasında gündelik uğraşlarımı düşünmek isterim. sürekli mağlup olan bir takımın acayip kadrosuyla nereye kadar idare edebileceğini düşünmek istemem. ben takımımın sağ kanadında "karaktersiz" denen keita'yı görmek isterim arkadaş, kazım kazım'ı değil. ben takımımın parası neyse verip giovani dos santos'u almasını isterim, aynı parayı 5 farklı oyuncuya harcayıp beşinden de verim alamamasını değil. ben sahaya su şişesi atılan bir ülkede bu durumun anormalliğine bakmayıp da yere yatan keita'ya saydıranlarla tartışmak istiyorum. son 10 senede kadıköy'de kafasına yumurtalar, ses bombaları, taşlar, sidik torbaları atılan bir camiada bu duruma tepkisini kendince koyan keita'yı takımda isterim. bakmayın siz keita ile kazım kazım'ı bir tutanlara, onlar artık maklube ile sarhoş olmayı beceren insanlar. "siz futbolcu taraftarısınız lan, gerçek galatasaray sevgisi bizde" diyenler var bir de. ne alakası var? ne zaman bitecek bu şaklabanlık? insan sevdiği kızı çuval gibi kıyafetlerle mi görmek ister, en güzel kıyafetlerle mi görmek ister? ben galatasaray'ı seviyorum, ve ona en çok yakışan adamlarla yola devam etmesini istiyorum. galatasaray kalitesine yakışan adamların bu formayı giymesini istiyorum. kalite istiyorum. "necati kazım serdar özkan hücum hattı olsa da sesimi çıkarmam" diyenler, elinde imkan olduğu halde seni seçeneklerin en kötüsüne mahkum edenlere ses çıkarmayarak kendi galatasaray sevginize ihanet ediyorsunuz.

    keita'nın galatasaray'dan gidişi dallı budaklı, aslında abuk sabuk bir mesele. önce sandıydık ki keita kendisi katar'a gitmek istedi. sonra başkanımız ntvspor'a canlı yayına çıktı, büyük bir gururla "biz keita'yı karakterinden dolayı yolladık" dedi üç aşağı beş yukarı. ben de buradan "sayın başkanım, gerçekten çok karakterlisiniz" demiştim. şimdi karakterli başkanıma soruyorum; sayın başkan amacınız nedir? neden karaktersiz diye yolladığınız bir adamın yerine kazım kazım gibi kerameti kendinden menkul bir adamı getiriyorsunuz? nasıl taraftarın gözünün içine baka baka böyle bir tutarsızlığın altına imzanızı atıyorsunuz? özhan başkan stat projesinin de etkisiyle hastalanmıştı. allah sağlığınıza zeval vermesin, çok ciddiyim. ama bütün bu vaziyet ortadayken geceleri düşündüğüm kadar da rahat uyumuyorsunuz, değil mi? en azından benim kadar bari sizi rahatsız eden bir şey var, değil mi?

    keita kardeşim, ufacık bir hakkım varsa sana helal olsun.
App Store'dan indirin Google Play'den alın