2
--- alıntı ---
20 kasım 2004 cumartesi. yer ali sami yen stadı. ligin 13. haftasında malatyaspor ile oynuyoruz. ilk yarıyı 1-0 mağlup kapatmışız. devre arasında teknik direktör hagi; baliç ve h. ünsal'ı kenara alıp 17 yaşındaki cafercan ile volkan'ı (arslan) oyuna sürüyor.
19 aralık 2010 pazar. yer konya atatürk stadı. ligin 17. haftasına ligin en çok mağlup olan 5. takımı olarak giriyoruz.
düne kadar milli takımın vazgeçilmesi olan solbekimizin rakibe göğsü ile verdiği paslardan dolayı ön elemeleri geçemediğimiz avrupa arenasına önümüzdeki sene "kupa şampiyonu" olarak katılabilmek için yine dün vazgeçtiğimiz elano ve misimoviç'sizliğe hiç aldırış etmeden arda'sızlığa hüküm ettirerek kendimizi. neymiş efendim; hafta arası (ve devre arası öncesi) gaziantep maçı varmış kupada. gören de kupa yarı finali zanneder. altı üstü grubun 2. maçı.
ama vizyon küçülmüş bir kere; hagi'ye biçilen paye sadece "kupayı aldırmak." "nostaljisarayseverlere" 5-1 pompalanacak yılsonunda. hele hele finalde bir de fener çıkarsa; hele hele golümüzü de fatih'in (terim değil tekke) ara pası ile ceza sahasına giren kazım "ezelirakibimdenrevivogibialmamvehemensonrasındapişmanolmamlazım" atarsa bizim başkanın keyfine doyum olmaz.
seneye tt arena'daki kırmızı koltukları bu kez sarıya boyarız; turuncudan izler taşıyan sarı koltuklarda uefa ön eleme'sinde kususi lahti'yi, kupada soma linyitspor'u yenip zirve yürüyüşümüze devam ederiz değil mi sayın başkan?
lafı dağıttık yine. dağılmaması mümkün değil ki; 2 yılda o kadar geriye gittik ki, bende de akıl kalmadı. evet, ne diyorduk; daha doğrusu ne demek istiyorduk?
diyeceğimiz şu idi; 6 sezon önce zorunlulukltan cafercan'ı malatya karşısında süren hagi, dün de (yine zorunluluktan) anıl'a sarıldı.
iyi de yaptı.
peki ya bu hagi'nin kaderi dün 17, bugün 20 yaşındaki sezon başındaki hazırlık kampında saçı abileri tarafından kazınan oyuncuları kurtarıcı olarak sahaya sürmek üzerine mi kurulmuş?
koskoca galatasaray 6 yılda aynı durumdan kurtulamaz mı?
yine 6 sene öncesinde olduğu gibi devre arası bir ribery mucizesi daha mı beklemek zorundayız sevgili okurlar?
takımda sezonun ilk yarısında 29 oyuncu görev aldı. biri (elano) satıldı; bir diğeri (misimoviç) haftalardır kadro dışı. geriye kalan 27 oyuncumuzun hemen hemen yarısı bu takımda oynayacak kapasiteye sahipler ama sorun oynayarak kapasitesini düşürdükleri takım galatasaray değil, olamaz da, olmamalı da!
konya maçı görmekten artık keyif almadığımız görüntüleri bir kez daha sundu bize; bank asya'ya layık bir yedek kulubesi, sahada yürüyen 3-4 oyuncu, yürüyenleri izleyen 3-4 oyuncu ve oynayan 2-3 aslan yürek.
kenarda ve ekran başında da oynayanlara kulp takmaya çalışan milyonlar.
bunca sorunumuz varken ve dün takımın en dirisi kewell iken; "hasta bu adam; iğne yapmazsa ölecek" diyenler uyanın artık. kewell da olmasa küme düşme hattına daha da yakındık ve bazıları yürümeyeceklerdi bile sahada!
konya karşısında bizim adımıza belki de olmulu sayılabilecek tek şey; 20'lik anıl'ın golü atar atmaz verdiği tepki idi! zaten zor ve kısıtlı gol atabiliyoruz ama attığımızda sevinç yine oyunun geneli gibi ruhsuz oluyor. anıl'ın golden sonraki enerjisine bakın; hakan şükür'den beri golü attığımızda (naçizane 1-2 örnek hariç) hiç bir oyuncumuzun böyle sevinmediğini / sevinemediğini kolaylıkla anlarsınız.
başkan'ın ilk olarak düzeltmesi gereken şey bu ama kendisi bunu görmezden gelip hala oyuncular ve teknik adamlar üzerinden siyaset yapmaya devam ediyor. konu kimin gelip; kimin gittiği değil, sahada ortaya konan "asil mücadele".
bunun farkına varması gerek sayın polat'ın. eğer varırsa da başarısızlığının.
faruk süren'in dediği gibi "hiçbirimiz bir diğerimizden daha çok galatasaraylı değiliz".
ama yeni rüyalar kurmak, ümitleri tazelemek için, anıl'ın kariyerinin 4 sene önce konya'da gol atıp bizi ipten alıp everest'in tepesine koyan aydın gibi olmaması lazım. bunu düzeltmek için de yürek lazım.
ne olursa olsun yeri gelince rambo yusuf gibi kendine posta koyan rakibe haddini bildirip; "hepimiz birimiz, birimiz hepimiz" için bedeli ödemeye hazır olmak lazım. tt arena'daki ilk maçımızda cezalı duruma düşen cana'nın çıtkırıldımlardan formayı alıp kendisine veren hocası hagi gibi sisteme isyan etmeye devam etmesi; bazılarının da kendisine eşlik etmesi lazım. alınacak 1-2 maçlık cezanın hiçbirimizi yolumuzdan çeviremeyeceğini cümle aleme duyurmak lazım. bu ülkede adı "emre" olan "orta saha menşeli futbol kasaplarının" senelerdir hak ettikleri kartın daha koyu renkli olanını maçın 96. dakikasında değil; 96. saniyesinde görebilmelerini sağlayabilmek için artık bazı şeyleri kabullenmemek, isyan etmek lazım.
bileğinin hakkı ile ilk yarıyı lider tamamlayan trabzonspor'u destekleyen taraftar gruplarından birinin dediği gibi "huzur isyanda" sevgili okurlar. huzuru bulmak için ise "işler düzelenen kadar isyana devam etmek lazım".
bir sonraki sefer; huzura ulaşmak için naçizane ne yapmamız / yapmamamız gerektiğini ele alacağımız yazımda buluşmak üzere.
saygı ve sevgilerimle.
ant ipek
--- alıntı ---
20 kasım 2004 cumartesi. yer ali sami yen stadı. ligin 13. haftasında malatyaspor ile oynuyoruz. ilk yarıyı 1-0 mağlup kapatmışız. devre arasında teknik direktör hagi; baliç ve h. ünsal'ı kenara alıp 17 yaşındaki cafercan ile volkan'ı (arslan) oyuna sürüyor.
19 aralık 2010 pazar. yer konya atatürk stadı. ligin 17. haftasına ligin en çok mağlup olan 5. takımı olarak giriyoruz.
düne kadar milli takımın vazgeçilmesi olan solbekimizin rakibe göğsü ile verdiği paslardan dolayı ön elemeleri geçemediğimiz avrupa arenasına önümüzdeki sene "kupa şampiyonu" olarak katılabilmek için yine dün vazgeçtiğimiz elano ve misimoviç'sizliğe hiç aldırış etmeden arda'sızlığa hüküm ettirerek kendimizi. neymiş efendim; hafta arası (ve devre arası öncesi) gaziantep maçı varmış kupada. gören de kupa yarı finali zanneder. altı üstü grubun 2. maçı.
ama vizyon küçülmüş bir kere; hagi'ye biçilen paye sadece "kupayı aldırmak." "nostaljisarayseverlere" 5-1 pompalanacak yılsonunda. hele hele finalde bir de fener çıkarsa; hele hele golümüzü de fatih'in (terim değil tekke) ara pası ile ceza sahasına giren kazım "ezelirakibimdenrevivogibialmamvehemensonrasındapişmanolmamlazım" atarsa bizim başkanın keyfine doyum olmaz.
seneye tt arena'daki kırmızı koltukları bu kez sarıya boyarız; turuncudan izler taşıyan sarı koltuklarda uefa ön eleme'sinde kususi lahti'yi, kupada soma linyitspor'u yenip zirve yürüyüşümüze devam ederiz değil mi sayın başkan?
lafı dağıttık yine. dağılmaması mümkün değil ki; 2 yılda o kadar geriye gittik ki, bende de akıl kalmadı. evet, ne diyorduk; daha doğrusu ne demek istiyorduk?
diyeceğimiz şu idi; 6 sezon önce zorunlulukltan cafercan'ı malatya karşısında süren hagi, dün de (yine zorunluluktan) anıl'a sarıldı.
iyi de yaptı.
peki ya bu hagi'nin kaderi dün 17, bugün 20 yaşındaki sezon başındaki hazırlık kampında saçı abileri tarafından kazınan oyuncuları kurtarıcı olarak sahaya sürmek üzerine mi kurulmuş?
koskoca galatasaray 6 yılda aynı durumdan kurtulamaz mı?
yine 6 sene öncesinde olduğu gibi devre arası bir ribery mucizesi daha mı beklemek zorundayız sevgili okurlar?
takımda sezonun ilk yarısında 29 oyuncu görev aldı. biri (elano) satıldı; bir diğeri (misimoviç) haftalardır kadro dışı. geriye kalan 27 oyuncumuzun hemen hemen yarısı bu takımda oynayacak kapasiteye sahipler ama sorun oynayarak kapasitesini düşürdükleri takım galatasaray değil, olamaz da, olmamalı da!
konya maçı görmekten artık keyif almadığımız görüntüleri bir kez daha sundu bize; bank asya'ya layık bir yedek kulubesi, sahada yürüyen 3-4 oyuncu, yürüyenleri izleyen 3-4 oyuncu ve oynayan 2-3 aslan yürek.
kenarda ve ekran başında da oynayanlara kulp takmaya çalışan milyonlar.
bunca sorunumuz varken ve dün takımın en dirisi kewell iken; "hasta bu adam; iğne yapmazsa ölecek" diyenler uyanın artık. kewell da olmasa küme düşme hattına daha da yakındık ve bazıları yürümeyeceklerdi bile sahada!
konya karşısında bizim adımıza belki de olmulu sayılabilecek tek şey; 20'lik anıl'ın golü atar atmaz verdiği tepki idi! zaten zor ve kısıtlı gol atabiliyoruz ama attığımızda sevinç yine oyunun geneli gibi ruhsuz oluyor. anıl'ın golden sonraki enerjisine bakın; hakan şükür'den beri golü attığımızda (naçizane 1-2 örnek hariç) hiç bir oyuncumuzun böyle sevinmediğini / sevinemediğini kolaylıkla anlarsınız.
başkan'ın ilk olarak düzeltmesi gereken şey bu ama kendisi bunu görmezden gelip hala oyuncular ve teknik adamlar üzerinden siyaset yapmaya devam ediyor. konu kimin gelip; kimin gittiği değil, sahada ortaya konan "asil mücadele".
bunun farkına varması gerek sayın polat'ın. eğer varırsa da başarısızlığının.
faruk süren'in dediği gibi "hiçbirimiz bir diğerimizden daha çok galatasaraylı değiliz".
ama yeni rüyalar kurmak, ümitleri tazelemek için, anıl'ın kariyerinin 4 sene önce konya'da gol atıp bizi ipten alıp everest'in tepesine koyan aydın gibi olmaması lazım. bunu düzeltmek için de yürek lazım.
ne olursa olsun yeri gelince rambo yusuf gibi kendine posta koyan rakibe haddini bildirip; "hepimiz birimiz, birimiz hepimiz" için bedeli ödemeye hazır olmak lazım. tt arena'daki ilk maçımızda cezalı duruma düşen cana'nın çıtkırıldımlardan formayı alıp kendisine veren hocası hagi gibi sisteme isyan etmeye devam etmesi; bazılarının da kendisine eşlik etmesi lazım. alınacak 1-2 maçlık cezanın hiçbirimizi yolumuzdan çeviremeyeceğini cümle aleme duyurmak lazım. bu ülkede adı "emre" olan "orta saha menşeli futbol kasaplarının" senelerdir hak ettikleri kartın daha koyu renkli olanını maçın 96. dakikasında değil; 96. saniyesinde görebilmelerini sağlayabilmek için artık bazı şeyleri kabullenmemek, isyan etmek lazım.
bileğinin hakkı ile ilk yarıyı lider tamamlayan trabzonspor'u destekleyen taraftar gruplarından birinin dediği gibi "huzur isyanda" sevgili okurlar. huzuru bulmak için ise "işler düzelenen kadar isyana devam etmek lazım".
bir sonraki sefer; huzura ulaşmak için naçizane ne yapmamız / yapmamamız gerektiğini ele alacağımız yazımda buluşmak üzere.
saygı ve sevgilerimle.
ant ipek
--- alıntı ---