968
kendisi defansın önünde falan oynamamaktadır. hani izlemeyen vardır belki, söyleyeyim. 24 ekim 2010 fenerbahçe galatasaray maçının ilk yarısında orta sahanın gerisinde oynayan lorik cana'ydı. daha önde oynayıp baskı yapmaya çalışanlar ayhan akman ve mustafa sarp'tı.
defansın önünde oynayan mustafa sarp geçen sene bir süre gözüktü, sonra ortadan kayboldu. bir daha da göremedim onu.
lorik cana ve ayhan akman ile birlikte oynadığı maçlarda orta sahada onlara göre daha ilerde kalan, ileri gitme özgürlüğünü hisseden bir oyun tarzını gördüm onda. orta sahada sadece ayhan akman ile birlikte oynadığı maçlarda ise hem genelde defansif görevlerini aksatıyordu, hem de takım geriden oyun kuramazken geriye gelip top alma ihtiyacı hissetmiyordu.
üç orta saha ile oynarken serbestlik kazanması neyse de, bir adam iki ön libero oynarken rakip takımın kontraataklarında "nihat kahveci'nin topsuz alanda hafif zıplayarak yaptığı kendine has koşusu" gibi geriye salına salına geliyorsa; ayhan akman topu almak için geriye geldiğinde orta saha çemberinin bizim kalemize bakan yayından diğer kaleye bakan yayına doğru gidiyorsa galatasaray'da oynamasını istemem.
mustafa sarp, galatasaray'a geldiğinde ilk aylarında galatasaray'ın yeni temposuna ayak uydurmasıyla sevdirdi kendini. servet çetin, gökhan zan ve diğer oyuncularla ellerinden geldikleri kadar paslaşıyorlardı. orta sahanın gerisinde topla oynamayı seviyordu. topu alıp 5 metre sürdükten sonra sol beke veriyordu, sonra ondan alıp sağ stopere veriyordu. takım topu ileri taşıyamayınca, defans hattı geri çekilince o da geri gelip rahatlatmaya çalışıyordu orayı. fena top sürmüyordu bir de. ustaca olmasa da yapıyordu bunları, çalışıyordu. o eski halinden eser yok şimdi. ızdırap içinde mi bilmem ama yorgun diyemeyiz. adam her maç 90 dakika oynuyor. yani sevgili ercan taner, inanılır gibi değil.
defansın önünde oynayan mustafa sarp geçen sene bir süre gözüktü, sonra ortadan kayboldu. bir daha da göremedim onu.
lorik cana ve ayhan akman ile birlikte oynadığı maçlarda orta sahada onlara göre daha ilerde kalan, ileri gitme özgürlüğünü hisseden bir oyun tarzını gördüm onda. orta sahada sadece ayhan akman ile birlikte oynadığı maçlarda ise hem genelde defansif görevlerini aksatıyordu, hem de takım geriden oyun kuramazken geriye gelip top alma ihtiyacı hissetmiyordu.
üç orta saha ile oynarken serbestlik kazanması neyse de, bir adam iki ön libero oynarken rakip takımın kontraataklarında "nihat kahveci'nin topsuz alanda hafif zıplayarak yaptığı kendine has koşusu" gibi geriye salına salına geliyorsa; ayhan akman topu almak için geriye geldiğinde orta saha çemberinin bizim kalemize bakan yayından diğer kaleye bakan yayına doğru gidiyorsa galatasaray'da oynamasını istemem.
mustafa sarp, galatasaray'a geldiğinde ilk aylarında galatasaray'ın yeni temposuna ayak uydurmasıyla sevdirdi kendini. servet çetin, gökhan zan ve diğer oyuncularla ellerinden geldikleri kadar paslaşıyorlardı. orta sahanın gerisinde topla oynamayı seviyordu. topu alıp 5 metre sürdükten sonra sol beke veriyordu, sonra ondan alıp sağ stopere veriyordu. takım topu ileri taşıyamayınca, defans hattı geri çekilince o da geri gelip rahatlatmaya çalışıyordu orayı. fena top sürmüyordu bir de. ustaca olmasa da yapıyordu bunları, çalışıyordu. o eski halinden eser yok şimdi. ızdırap içinde mi bilmem ama yorgun diyemeyiz. adam her maç 90 dakika oynuyor. yani sevgili ercan taner, inanılır gibi değil.