32
çocuğum ben daha. 25 yaşında olmam hiçbir şeye kıstas değil, ben daha çocuğum.
5 yaşında elimden alsaydınız oyuncağımı ağlardım,
10 yaşında televizyonun başından yatağa gönderseniz küserdim,
15 yaşında 23.00'dan sonra eve girmemi yasaklasanız bağırırdım,
20 yaşında para vermezseniz küfrederdim.
25 yaşındayım ve sevdiğim bir şey ile ilgili bir hayal kurdum. gencim ya hesapta inatçıyım. sebat etmeyi, sabretmeyi yeni yeni keşfediyorum. sabretmek için ant içtim ben. ve biliyordum nasıl sabredileceğini...
umutlu olacak ve hayal kuracaktım. en ufak bir ışık görsem abartacak, olumsuzlukların üstünü kapayacaktım. doğrudan vazgeçmeyecektim. bana hep ''bir şey çok istersen ve olması için çalışırsan o şey olur'' diye öğrettiler. bana öğütleri dinlemeyi, yaşanmışlığı baştan yaşayarak değil, dinleyerek tecrübe etmem gerektiğini öğrettiler. bana öyle öğütler verdiler ki;
-sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır.
-sen elinden geleni yap sonrası için şansını bekle.
-bir şeyin olması için düşüncelere girersen adı hayal, olması için çalışırsan adı hedef olur.
ve daha niceleri. ben öğüt dinlemeyi severim. bazen sadece dinler, bazen öğütleri uygularım. bana sabrı öğretenlere vefa borcumdu sabretmek ve ben yaptım daha doğrusu yapmaya çalıştım.
siz sabrımı bitirmeden, öğütümü yerine getirmeden benim elimden hayalimi, hedefimi aldınız. ses etmedim. bana fatih terim hayalini kurdurdunuz, heyecanlandım yine ama ses etmedim. hagi dediniz hagi. hagi geliyor diyorsunuz ve ben yine hayallere dalıyorum. hedef tutuyorum şimdiden kendime.
ama siz daha önce de birçok söz verdiniz. bu adam* ne olursa olsun sene sonuna dek bizimle dediniz. siz beni çok kere hayallere, hedeflere ve gece yatmadan önce düşüncelere gark ettiniz. sizin için kurduğunuz yönetim ve yönetme şekli hep başarılara gebeydi. bana hayal kurdurtmadınız siz.
siz benim yerime hayal kurup, kendi hayalinizi bana sattınız.
ben sizin hayallerinize kandım. ben sabretmenin hayalini kurunca gerçekleştirmiştim onu ama siz hayalinizi gerçekleştiremediniz. şimdi ortada durumlar. her şey aşikar.
yönettiğiniz şeyin adı galatasaray...
siz milyonların üstünden hayal kurduğu bir kulübün başındasınız. neyin bayrağı altındasınız ve ne hayaller satıyorsunuz, farkında mısınız? ve siz 25 yaşımda benim hayalimi elimden aldınız.
5 yaşında elimden alsaydınız oyuncağımı ağlardım,
10 yaşında televizyonun başından yatağa gönderseniz küserdim,
15 yaşında 23.00'dan sonra eve girmemi yasaklasanız bağırırdım,
20 yaşında para vermezseniz küfrederdim.
25 yaşında hayalimi elimden alsaydınız geri almak için savaşırdım.
ama çocuğum daha ben. o gönderdiğiniz adamla birlikte benim hayallerim de gidiyor. aynı uçakta, aynı koltukta.
ben onun için ağlıyorum 5 yaşımdaki gibi,
ben onun için küsüyorum 10 yaşımdaki gibi,
ben onun için bağırıyorum 15 yaşımdaki gibi,
ben onun için küfrediyrum 20 yaşımdaki gibi,
ama ben onun için savaşamıyorum 25 yaşımda olduğu gibi, çünkü ben hala çocuğum...
5 yaşında elimden alsaydınız oyuncağımı ağlardım,
10 yaşında televizyonun başından yatağa gönderseniz küserdim,
15 yaşında 23.00'dan sonra eve girmemi yasaklasanız bağırırdım,
20 yaşında para vermezseniz küfrederdim.
25 yaşındayım ve sevdiğim bir şey ile ilgili bir hayal kurdum. gencim ya hesapta inatçıyım. sebat etmeyi, sabretmeyi yeni yeni keşfediyorum. sabretmek için ant içtim ben. ve biliyordum nasıl sabredileceğini...
umutlu olacak ve hayal kuracaktım. en ufak bir ışık görsem abartacak, olumsuzlukların üstünü kapayacaktım. doğrudan vazgeçmeyecektim. bana hep ''bir şey çok istersen ve olması için çalışırsan o şey olur'' diye öğrettiler. bana öğütleri dinlemeyi, yaşanmışlığı baştan yaşayarak değil, dinleyerek tecrübe etmem gerektiğini öğrettiler. bana öyle öğütler verdiler ki;
-sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır.
-sen elinden geleni yap sonrası için şansını bekle.
-bir şeyin olması için düşüncelere girersen adı hayal, olması için çalışırsan adı hedef olur.
ve daha niceleri. ben öğüt dinlemeyi severim. bazen sadece dinler, bazen öğütleri uygularım. bana sabrı öğretenlere vefa borcumdu sabretmek ve ben yaptım daha doğrusu yapmaya çalıştım.
siz sabrımı bitirmeden, öğütümü yerine getirmeden benim elimden hayalimi, hedefimi aldınız. ses etmedim. bana fatih terim hayalini kurdurdunuz, heyecanlandım yine ama ses etmedim. hagi dediniz hagi. hagi geliyor diyorsunuz ve ben yine hayallere dalıyorum. hedef tutuyorum şimdiden kendime.
ama siz daha önce de birçok söz verdiniz. bu adam* ne olursa olsun sene sonuna dek bizimle dediniz. siz beni çok kere hayallere, hedeflere ve gece yatmadan önce düşüncelere gark ettiniz. sizin için kurduğunuz yönetim ve yönetme şekli hep başarılara gebeydi. bana hayal kurdurtmadınız siz.
siz benim yerime hayal kurup, kendi hayalinizi bana sattınız.
ben sizin hayallerinize kandım. ben sabretmenin hayalini kurunca gerçekleştirmiştim onu ama siz hayalinizi gerçekleştiremediniz. şimdi ortada durumlar. her şey aşikar.
yönettiğiniz şeyin adı galatasaray...
siz milyonların üstünden hayal kurduğu bir kulübün başındasınız. neyin bayrağı altındasınız ve ne hayaller satıyorsunuz, farkında mısınız? ve siz 25 yaşımda benim hayalimi elimden aldınız.
5 yaşında elimden alsaydınız oyuncağımı ağlardım,
10 yaşında televizyonun başından yatağa gönderseniz küserdim,
15 yaşında 23.00'dan sonra eve girmemi yasaklasanız bağırırdım,
20 yaşında para vermezseniz küfrederdim.
25 yaşında hayalimi elimden alsaydınız geri almak için savaşırdım.
ama çocuğum daha ben. o gönderdiğiniz adamla birlikte benim hayallerim de gidiyor. aynı uçakta, aynı koltukta.
ben onun için ağlıyorum 5 yaşımdaki gibi,
ben onun için küsüyorum 10 yaşımdaki gibi,
ben onun için bağırıyorum 15 yaşımdaki gibi,
ben onun için küfrediyrum 20 yaşımdaki gibi,
ama ben onun için savaşamıyorum 25 yaşımda olduğu gibi, çünkü ben hala çocuğum...