84
lig maçları bittiğinden beri bu maça kilitlenmiştik. çoğul konuşmam sadece türkler için değil asıl kilitlenenler galatasaraylılardı. arda’nın belçika maçında sakatlanmasından beri rijkaard hiddink’e ayar verip duruyordu. bu maçtan önce de arda sakat olmasına, takımla birlikte idmana çıkmamasına rağmen milli takım kadrosuna çağrılmıştı. ve ikinci idmanda sakatlanınca çarşı yine karıştı. günlerdir galatasaraylılar bunlarla uğraşıyor. maçın havasına bir türlü giremedik.
gerçi milli maçların havasına pek girilemiyor artık .eski karanlık ve başarısız günlerde daha çok destek bulurdu, daha çok heyecan yaratırdı milli takım. artık yok. kimi takımın başına fatih terim varsa yenilsin isterim diyor, kimi ersun yanal, kimi oğuz çetin. benim gibi bir dinazor bunu anlamakta zorlanıyor tabii ki. milli takım yahu, göğsünde ay-yıldız var, farkında mısınız demek istiyorum. ama sonra, dünya değişti, sen de ayak uydur captano diyorum kendi kendime. ama ikna edemiyorum yine de kendimi.
neyse, maça dönsem iyi olacak. gündüz vakti sabri sol bek oynayacak haberi geldi. şaka sandım önce ama baktım herkes çok ciddi. konuyla ilgili ilk yorumum : bu maçtan önce çok içmek gerekiyor. öyle de oldu ne yazık ki.
maçın başından sonuna kadar almanya’nın istediği gibi oynadığını gördüm ben. başka bir şey gören var mı?
sanki türkiye kupası’nda süper lig takımı kendi sahasında bank asya’dan bir takımla karşılaşıyordu. klasiktir ya, hocalar takıma gaz vermek için kullanır, sizin de iki gözünüz var onlarında diye başlar en alakasız organlara kadar giderek örnekler verilir. hiçbir topçu bunu yemez, baştan söyleyeyim de kavga çıkmasın. topçu der ki, ulan ben ayda 5 bin alıyorum bunlar 250 bin alıyor, gelir miyim bu gaza. pendiksporlular hala evlerini alamadı, benden hatırlatması.
almanya bir dünya klasiği olarak oyunun kontrolünü eline aldı ve maçı öyle bitirdi. maçın bazı bölümlerinde, daha doğrusu sadece 15 dakikalık bir bölümde biz de almanya’nın üstüne gittik. dikkatinizi çekerim almanların değil, almanya’nın. almanya’da türk çocuğu da var, tunus çocuğu da, polonya çocuğu da, brezilya çocuğu da. çocuğu kelimesinden kafiyeyle edilecek küfüre karşıyım, bunu bilin.
bank asya takımı gibi süper lig takımına karşı pozisyonlar da girdik. gol atabilirdik bile. ama herhalde maçı izleyen herkes gol atsaydık bile maçı alamayacağımızı anlamıştır. dünya kupasındaki almanya-ingiltere maçında lampard’ın çizgiyi geçen topu gol sayılsaydı bile maçı almanya’nın kazanacağını bildiğimiz gibi.
sabri sol bek. yahu sabri sağ bek oynamayı daha yeni öğrendi, solda ne işi var. koca ülkede sol bek oynayacak kimse yok mu? yok demek ki. bazılarının dediği gibi “hiddink’ten iyi mi bileceğim?” demek ki bu işler, o bilmem kim, ondan iyi mi bileceksiniz diyerek olmuyor. haftalardır hiddink türkiye’de maç izlemiyor, takımı oğuz seçiyor deniyor. el cevap : hiddink’ten iyi mi biliyorsunuz? bunu söyleyen adamlardan biri de toz kondurmadığım arda. aferin. etiketler üzerinden gitmeyelim, icraatlar üzerinden gidelim, lütfen.
ulan bir türlü maça gelemedik. almanya sakince pas yaptı stoperlerinden başlayarak. üzerlerinde hiç baskı olmamasına rağmen ille de kaleciyi de oyuna sokacağım, onu da pas trafiğine alacağım tavrını gördünüz mü? sadece sıkıştıklarında kalecilerine oynadılar. oyunu bazen kanatlara açtılar, bazen ortadan gitmeye çalıştılar. mesut’un söylediği “benden binde bir ile iyi durumda olan arkadaşıma pas atarım, bu şekilde eğitildim” sözünün anlamı bu işte. yoksa bazılarının türk topçularına çakmak için kullanmaya çalıştıklarıyla aynı şey değil. hiçbir hoca, siktir et kendini iyi hissettiğin şeyi yap demez, en uygun adama pası ver der. bu bütün dünyada olduğu gibi türkiye’de de böyledir. yoksa müller’in sol tarafında uygun durumda iki arkadaşı varken 18 dışından kaleye şut atmasını açıklayamayız.
sol bek sabri olmakla birlikte onun önünde hamit oynadı. çok oynadığı, en azından en iyi oynadığı yer değil. hele ki milli takımda sol önde oynadığını hiç görmedim. topu taşıyıp, çekip vuran bir adam da değil. aksine, göbekten geldiğinde mesafe ne olursa olsun iyi vuran bir adam. ters ayaklı olduğu için sabri de forvette hiç yardımcı olamadı ona. zaten sabri birkaç kez bindirme yaptı ama o kadar inançsız ve “ulan bana atmasalar topu” diye koşuyordu ki.
orta sahanı sağında özer. oğuz çetin için üzgünüm. fatih terim’in yanında öğrene öğrene takımında oynamayan adamı kadroya alıp ilk onbir oynatmayı öğrenmiş. ah be oğuz hocam, fatih hocanın adamları çıkar aslanlar gibi iş yapardı sahada. güvenmediği adamı almazdı.
nuri şahin’i ilk onbir oynattık ama orta sahada mesut’u tutmakla görevlendirdik. şaka mı bu? bundesliga’da karşılaşsalar acaba hangisi hangisini tutar? peki, tamam marco çıktıktan sonra diye ekleyeyim. gerçi marco 3. stoper oynuyordu ama dediğiniz gibi olsun. son zamanlarda uzaktan şahane gollerini zlediğimiz nuri acaba kaleyi görebildi mi?
süper ligde rakiplerine tekmeler, tokatlar atan emre neredeydi? rakibine faul yapacak kadar bile yaklaşamadı yahu. ki, emre şu anda türkiye’nin en iyi orta saha adamı.
sabri’nin yokluğunda gökhan ataklara katılmaya çalıştı. ama özer’le bir türlü anlaşamadı. nasıl anlaşsınlar, fenerbahçe’nin idmanlarında bile aynı takımda oynamıyorlar.
maçın en ilginç noktalarından biri de türkiye’nin en iyisinin servet çetin olmasıydı. çok acayip değil mi? değil. o kadar çok üstümüze geldiler ki, servet çok pozisyonun içinde olmak zorunda kaldı. ama ilk devre khedira’ydı sanırım ceza sahası çizgisi üzerinde topa basışı şahaneydi. bütün maç oyunun içinde olan iki futbolcumuzdan biriydi. diğeri de ömer. ne tesadüf !
volkan demirel. çuval volkan diyorum fenerbahçeli arkadaşlarım bile gülüyor, itiraz etmiyor. yarın youtube.com da en çok izlenen video yediği 3. gol olabilir. hem topu rakibe kaptır, hem bacak arasından golü ye, aferin.
mesut özil. tam bir profesyonel olarak sahaya çıktı, işini yaptı. tek paslarına bayılıyorum. o kadar zeki bir adam ki. ne topuk pası, ne röveşata, ne bacak arası, ne no look pas deniyor. dümdüz oynuyor. ama muhteşem oynuyor. hücumdayken takımının zeka seviyesini minimum %30 arttırıyor. almanya’yı seçmiş. olabilir. değişseydik, mesut bizde oynasaydı, maçın sonucu değişir miydi sizce?
bir de o çocuğa bok atmadan önce biraz araştırma yapın. günlerdir yayın yapan nontvspor ancak bugün twitter’dan mesaj atınca “ya tabi aslında almanya pasaport kurallarını da değiştirdi” dedi. unutmamak lazım, almanya eğer bizim milli takıma çağırılmana rağmen gider başka ülke için oynarsan alman pasaportunu iptal ederim dedi. ya da buna benzer bir şey işte. detayları bilenler yazar nasılsa captano’ya ayar vermek için, ben de tam olarak öğrenirim sayelerinde. artık yeter bence, her şeyi fatih terim’e çakmak için kullanmaya gerek yok, hele ki bilmeden, lütfen. golden sonra sevinmedi. ne fark eder ki.
arda turan, ne büyük bir eksiklikmiş meğer değil mi? bilmeyenlere soruyorum, yanlış anlaşılmasın. yokluğu milli takım'ın bütün düzenini bozdu. ne atağa çıkabildik, ne ileride top tutabildik. almanya'ya karşı duvar tenisi oynadık, vurduğumuz her top duvara çarpıp geri geldi. ne deniyor bu oyuna, squash.
özetle, türk futbolunun standardı devam etti bu gece. rakip güçlüyse, en azından tarihi başarılarla doluysa bizi yener. bu iş böyle. ancak 40 yılda bir denk getirip almanya, hollanda gibi takımları yeneriz. ama hala ingiltere’ye gol atmış değiliz.
gerçi milli maçların havasına pek girilemiyor artık .eski karanlık ve başarısız günlerde daha çok destek bulurdu, daha çok heyecan yaratırdı milli takım. artık yok. kimi takımın başına fatih terim varsa yenilsin isterim diyor, kimi ersun yanal, kimi oğuz çetin. benim gibi bir dinazor bunu anlamakta zorlanıyor tabii ki. milli takım yahu, göğsünde ay-yıldız var, farkında mısınız demek istiyorum. ama sonra, dünya değişti, sen de ayak uydur captano diyorum kendi kendime. ama ikna edemiyorum yine de kendimi.
neyse, maça dönsem iyi olacak. gündüz vakti sabri sol bek oynayacak haberi geldi. şaka sandım önce ama baktım herkes çok ciddi. konuyla ilgili ilk yorumum : bu maçtan önce çok içmek gerekiyor. öyle de oldu ne yazık ki.
maçın başından sonuna kadar almanya’nın istediği gibi oynadığını gördüm ben. başka bir şey gören var mı?
sanki türkiye kupası’nda süper lig takımı kendi sahasında bank asya’dan bir takımla karşılaşıyordu. klasiktir ya, hocalar takıma gaz vermek için kullanır, sizin de iki gözünüz var onlarında diye başlar en alakasız organlara kadar giderek örnekler verilir. hiçbir topçu bunu yemez, baştan söyleyeyim de kavga çıkmasın. topçu der ki, ulan ben ayda 5 bin alıyorum bunlar 250 bin alıyor, gelir miyim bu gaza. pendiksporlular hala evlerini alamadı, benden hatırlatması.
almanya bir dünya klasiği olarak oyunun kontrolünü eline aldı ve maçı öyle bitirdi. maçın bazı bölümlerinde, daha doğrusu sadece 15 dakikalık bir bölümde biz de almanya’nın üstüne gittik. dikkatinizi çekerim almanların değil, almanya’nın. almanya’da türk çocuğu da var, tunus çocuğu da, polonya çocuğu da, brezilya çocuğu da. çocuğu kelimesinden kafiyeyle edilecek küfüre karşıyım, bunu bilin.
bank asya takımı gibi süper lig takımına karşı pozisyonlar da girdik. gol atabilirdik bile. ama herhalde maçı izleyen herkes gol atsaydık bile maçı alamayacağımızı anlamıştır. dünya kupasındaki almanya-ingiltere maçında lampard’ın çizgiyi geçen topu gol sayılsaydı bile maçı almanya’nın kazanacağını bildiğimiz gibi.
sabri sol bek. yahu sabri sağ bek oynamayı daha yeni öğrendi, solda ne işi var. koca ülkede sol bek oynayacak kimse yok mu? yok demek ki. bazılarının dediği gibi “hiddink’ten iyi mi bileceğim?” demek ki bu işler, o bilmem kim, ondan iyi mi bileceksiniz diyerek olmuyor. haftalardır hiddink türkiye’de maç izlemiyor, takımı oğuz seçiyor deniyor. el cevap : hiddink’ten iyi mi biliyorsunuz? bunu söyleyen adamlardan biri de toz kondurmadığım arda. aferin. etiketler üzerinden gitmeyelim, icraatlar üzerinden gidelim, lütfen.
ulan bir türlü maça gelemedik. almanya sakince pas yaptı stoperlerinden başlayarak. üzerlerinde hiç baskı olmamasına rağmen ille de kaleciyi de oyuna sokacağım, onu da pas trafiğine alacağım tavrını gördünüz mü? sadece sıkıştıklarında kalecilerine oynadılar. oyunu bazen kanatlara açtılar, bazen ortadan gitmeye çalıştılar. mesut’un söylediği “benden binde bir ile iyi durumda olan arkadaşıma pas atarım, bu şekilde eğitildim” sözünün anlamı bu işte. yoksa bazılarının türk topçularına çakmak için kullanmaya çalıştıklarıyla aynı şey değil. hiçbir hoca, siktir et kendini iyi hissettiğin şeyi yap demez, en uygun adama pası ver der. bu bütün dünyada olduğu gibi türkiye’de de böyledir. yoksa müller’in sol tarafında uygun durumda iki arkadaşı varken 18 dışından kaleye şut atmasını açıklayamayız.
sol bek sabri olmakla birlikte onun önünde hamit oynadı. çok oynadığı, en azından en iyi oynadığı yer değil. hele ki milli takımda sol önde oynadığını hiç görmedim. topu taşıyıp, çekip vuran bir adam da değil. aksine, göbekten geldiğinde mesafe ne olursa olsun iyi vuran bir adam. ters ayaklı olduğu için sabri de forvette hiç yardımcı olamadı ona. zaten sabri birkaç kez bindirme yaptı ama o kadar inançsız ve “ulan bana atmasalar topu” diye koşuyordu ki.
orta sahanı sağında özer. oğuz çetin için üzgünüm. fatih terim’in yanında öğrene öğrene takımında oynamayan adamı kadroya alıp ilk onbir oynatmayı öğrenmiş. ah be oğuz hocam, fatih hocanın adamları çıkar aslanlar gibi iş yapardı sahada. güvenmediği adamı almazdı.
nuri şahin’i ilk onbir oynattık ama orta sahada mesut’u tutmakla görevlendirdik. şaka mı bu? bundesliga’da karşılaşsalar acaba hangisi hangisini tutar? peki, tamam marco çıktıktan sonra diye ekleyeyim. gerçi marco 3. stoper oynuyordu ama dediğiniz gibi olsun. son zamanlarda uzaktan şahane gollerini zlediğimiz nuri acaba kaleyi görebildi mi?
süper ligde rakiplerine tekmeler, tokatlar atan emre neredeydi? rakibine faul yapacak kadar bile yaklaşamadı yahu. ki, emre şu anda türkiye’nin en iyi orta saha adamı.
sabri’nin yokluğunda gökhan ataklara katılmaya çalıştı. ama özer’le bir türlü anlaşamadı. nasıl anlaşsınlar, fenerbahçe’nin idmanlarında bile aynı takımda oynamıyorlar.
maçın en ilginç noktalarından biri de türkiye’nin en iyisinin servet çetin olmasıydı. çok acayip değil mi? değil. o kadar çok üstümüze geldiler ki, servet çok pozisyonun içinde olmak zorunda kaldı. ama ilk devre khedira’ydı sanırım ceza sahası çizgisi üzerinde topa basışı şahaneydi. bütün maç oyunun içinde olan iki futbolcumuzdan biriydi. diğeri de ömer. ne tesadüf !
volkan demirel. çuval volkan diyorum fenerbahçeli arkadaşlarım bile gülüyor, itiraz etmiyor. yarın youtube.com da en çok izlenen video yediği 3. gol olabilir. hem topu rakibe kaptır, hem bacak arasından golü ye, aferin.
mesut özil. tam bir profesyonel olarak sahaya çıktı, işini yaptı. tek paslarına bayılıyorum. o kadar zeki bir adam ki. ne topuk pası, ne röveşata, ne bacak arası, ne no look pas deniyor. dümdüz oynuyor. ama muhteşem oynuyor. hücumdayken takımının zeka seviyesini minimum %30 arttırıyor. almanya’yı seçmiş. olabilir. değişseydik, mesut bizde oynasaydı, maçın sonucu değişir miydi sizce?
bir de o çocuğa bok atmadan önce biraz araştırma yapın. günlerdir yayın yapan nontvspor ancak bugün twitter’dan mesaj atınca “ya tabi aslında almanya pasaport kurallarını da değiştirdi” dedi. unutmamak lazım, almanya eğer bizim milli takıma çağırılmana rağmen gider başka ülke için oynarsan alman pasaportunu iptal ederim dedi. ya da buna benzer bir şey işte. detayları bilenler yazar nasılsa captano’ya ayar vermek için, ben de tam olarak öğrenirim sayelerinde. artık yeter bence, her şeyi fatih terim’e çakmak için kullanmaya gerek yok, hele ki bilmeden, lütfen. golden sonra sevinmedi. ne fark eder ki.
arda turan, ne büyük bir eksiklikmiş meğer değil mi? bilmeyenlere soruyorum, yanlış anlaşılmasın. yokluğu milli takım'ın bütün düzenini bozdu. ne atağa çıkabildik, ne ileride top tutabildik. almanya'ya karşı duvar tenisi oynadık, vurduğumuz her top duvara çarpıp geri geldi. ne deniyor bu oyuna, squash.
özetle, türk futbolunun standardı devam etti bu gece. rakip güçlüyse, en azından tarihi başarılarla doluysa bizi yener. bu iş böyle. ancak 40 yılda bir denk getirip almanya, hollanda gibi takımları yeneriz. ama hala ingiltere’ye gol atmış değiliz.