2128
bana kendimi hatırlatıyor. nişanlanmamın ilk haftalarında, malum nişanlımın akrabalarının düğünleri olurdu. düğün dediğin olaya en başından karşıyımdır. bundaki en büyük sebeplerden biri oynamak. bir kere erkek adam oynar mı yahu... kıvırtmak, sallamak, göbek atmak falan erkeğin doğasına aykırı bence. erkek adam dediğinin düğündeki rolü; sandalyede oturup oynayanları izlemek, dışarda piiiiiz yapan arkadaşlarla zıkkımlanmak tarzı erkek doğasına birebir yakışan olaylardır. he tamam maholuğun da lüzumu yok... kalkıp nişanlınla iki parça boyunca dans etmek farz. o da slow dans için geçerli yalnızca*
özet geç lan piç, ne alaka elano ile diyenler için;
ne zaman slow dansın biteceğini hissetsem içime bir korku çöker, içimdeki ağır abi daha da ağırlaşır. ne zaman hareketli müziğe geçilir, ben o anda dışarıda zıkkımlanan arkadaşların yanına ışınlanmak isterim. maalesef böyle bir teknoloji henüz icat edilmediğinden, haliyle sahadaki elano misali isteksiz bir halde el çırparım, parmak şıklatırım, kalçamı sallarım vb birçok saçmalık. şimdi elano'nun vaziyet de aynen o misal... seyirciler gelmiş, alkışlar tezahuratlar tavan yapmış, nişanlı rolünde de mücadele eden takım arkadaşları sahada fakat bizim oğlanın aklı oyunda değil, o da aynen benim gibi sittiminin düğünü bitse de eve gitsek modunda. arada iki üç pas yapıyor onu da pek beceremiyor aynı benim oynamayı beceremediğim gibi, gözü oynarken sürekli kulübede oturan arkadaşlarında ulan bi değişiklik olsa da yanlarına gitsem diyor içinden, aynı benim dışarda zıkkımlanan arkadaşları görüp, yanlarına sızmak için fırsat aramam gibi... en azından ben iki el çırpıp, kaçıyorum. elano'nun benden tek farkı kaçamaması. ha aslında küçük bi farkı daha var bana oynamam için para vermiyor kimse ama elano yılda 3 milyon euro alıyor... seni bilmem elano ama o paranın on binde birini alsam o düğünün dayısı olurdum yeminle...
özet geç lan piç, ne alaka elano ile diyenler için;
ne zaman slow dansın biteceğini hissetsem içime bir korku çöker, içimdeki ağır abi daha da ağırlaşır. ne zaman hareketli müziğe geçilir, ben o anda dışarıda zıkkımlanan arkadaşların yanına ışınlanmak isterim. maalesef böyle bir teknoloji henüz icat edilmediğinden, haliyle sahadaki elano misali isteksiz bir halde el çırparım, parmak şıklatırım, kalçamı sallarım vb birçok saçmalık. şimdi elano'nun vaziyet de aynen o misal... seyirciler gelmiş, alkışlar tezahuratlar tavan yapmış, nişanlı rolünde de mücadele eden takım arkadaşları sahada fakat bizim oğlanın aklı oyunda değil, o da aynen benim gibi sittiminin düğünü bitse de eve gitsek modunda. arada iki üç pas yapıyor onu da pek beceremiyor aynı benim oynamayı beceremediğim gibi, gözü oynarken sürekli kulübede oturan arkadaşlarında ulan bi değişiklik olsa da yanlarına gitsem diyor içinden, aynı benim dışarda zıkkımlanan arkadaşları görüp, yanlarına sızmak için fırsat aramam gibi... en azından ben iki el çırpıp, kaçıyorum. elano'nun benden tek farkı kaçamaması. ha aslında küçük bi farkı daha var bana oynamam için para vermiyor kimse ama elano yılda 3 milyon euro alıyor... seni bilmem elano ama o paranın on binde birini alsam o düğünün dayısı olurdum yeminle...
