10
futbol basit bir oyun değil. burada cruyff'un asıl maharet basit oynamaktır tadındaki sözünden bahsetmiyorum. saha içindeki oyun elbette belli bir yere kadar basite indirgenebilir. rakip takımın oyuncularını analiz edersin, kendi oyuncularını tartarsın ve ona göre bir stratejiyle maksimum verimlilik çerçevesinde oynar ve kazanmaya çalışırsın. yeri gelir, kaybetmemeye oynarsın.
ama bahsettiğim basitlik saha içindeki değil. futbolun basit olmayışı saha dışındaki ve içindeki pek çok farklı etkenden kaynaklanıyor. ufak bir nem artışı, zeminin kötü olması, beklemediğiniz şekilde rakip oyunculardan bir yada ikisinin ekstra bir performans göstermesi, tribünden bir anlık baskı hissedip onu üzerinizden atamamanız ve belki de en basiti sadece o gün gününüzde bile olmasanız işler yolunda gitmez.
bunlar sadece saha içerisinde oyuna etki edebilecek etkenler.
ama bakın, khadira ve özil üzerine mourinho'nun birkaç sözü vardı ilk hafta yaşadıkları puan kaybından sonra söylediği. as gazetesi bir röportaj yapmıştı. orada diyordu özil ve khadira niye yedek başladı sorusuna verdiği cevap elano için de aynı durumu özetliyor;
--- alıntı ---
mesut khadira'yla, khadira mesut'la yaşıyor. almanya'daki yaşam çok başka. tek kelime ispanyolca bilmiyorlar, en fazla meraba diyorlar. ayrıca takımın tamamıyla birlikte sadece 10 antrenman yaptık, bakın sadece 10. madrid'teki yaşama alışmaları, takımın içerisine iletişim anlamında yerleşebilmeleri vakit alacaktır.
--- alıntı ---
evet, belki elano bir senesini devirdi ancak hem dünya kupası için çok ciddi bir baskı altındaydı, çünkü oyuncu havuzu çok geniş ve en ufak bir sakatlık durumunda yerinden olabilirdi hem de istanbul'daki hayatı manchester'la kıyaslamamak lazım. iki üç kere boğaz'a yemeğe götürmekle takıma adapte olunmuyor. takım zaten birleşmiş milletler gibi. evet, ingilizce'de bir ortaklık sağlanıyor kuşkusuz ki ama bir defa teknik direktörün ana dili flemenkçe
ve her ne kadar arada bir asistan olsa da rijkaard'ın dilediklerini tam anlamıyla oyuncuya sunabilmesi, anlaşılır olması ancak anadille mümkün olabilir ilk etapta. tercüman aracılığıyla ise bu çok daha vakit alan bir süreç haline gelebilir.
kaldı ki mert'in "deplasman" için "vacation" yani "tatil" kelimesini kullandığını falan da biliyoruz.
ayrıca elano muhteşem oynadığı, gerek istatistik gerekse sahadaki görüntüsü anlamında çok iyi bir oyun sergilediği dünya kupasına daha üçüncü dördüncü maçtan veda etmesi.. buna salt "sakatlık" ve "antrenmansızlık" olarak bakarsak da hata ederiz.
burada çok ciddi bir psikoloji var. belki de elano bir senesini sakatlanmamak için, dünya kupası'na gidebilmek için kullandı. evet bunun için eleştirebilirim onu ama o kadar. dünya kupası 28-29 yaşına gelmiş birisi için, hele ki brezilya gibi bir takım için çok büyük bir hayaldir. bu kadar profesyonel olan birinin bile bu ihtimali riske atmasını ben düşünemiyorum.
buyrun, ballack'ı gördük.
bu kadar kafa olarak kendisini hazırladığı bir kupada, mükemmel bir performansla başladığı bir kupada bir anda sakatlıkla dışarda kalmasının yaşatacağı psikolojik çöküntüyü tahayyül edebilir misiniz?
bütün bir sene öss'ye hazırlanıyorsunuz, eğitim ve devamındaki meslekî kariyeriniz ne yazık ki bu ülkede buna bağlı, sınava çok güzel başlıyorsunuz, sınıf şartları iyi, sorular beklediğiniz gibi ama bir anda mideniz bozuluyor, dağılıyorsunuz ve sınavın daha başlarından kopuyorsunuz. bütün bir senelik beklenti, çalışma, hırs ve belki de bazı şeylerden ettiğiniz feragat, orada kalıyor.
bundan çok daha büyük bir yıkımdır bu elano için. öss'ye bir daha girersiniz. öss zaten işin sadece eğitim kısmını bir ölçüde belirler. daha önünüzde bir de meslekî kariyer vardır.
ama bu adam için meslekî kariyer zaten futbol. eğitimini yaptı ve artık 28 yaşında en olgun çağında bir futbolcu, kariyerinin en üst seviyesine çıkma fırsatı yakaladı dünya kupası'yla. bunun için belki de galatasaray'daki takım oyunundan feragat etti. tam karşılığını alıyordu ki sakatlandı.
bitti. kafa gitti. sakatlığın getirdi antrenmansızlığı ekleyin bir de üzerine.
elano yetenekleri, yapabilecekleri ortada bir adam. geçen seneki panathinaikos ve sturm graz maçlarını hatırlayın.
elano cana ve/veya mustafa'yla göbekte de oynar, arkasındaki bir sabri'yle iç forvet görevini üstlenecek şekilde sağ açık da oynar. bakın, sağ kanat demiyorum. çünkü elano bir kanat oyuncusu değil. elano açık oynayabilen bir ofansif orta saha oyuncusu, bir iç forvet.
elano'dan verim alabilmek için önce onun psikolojisini iyi tahlil etmek ondan sonra da yetenekleri ölçüsünde ona görev vermek lazım.
elano kafayı hallettiği ve yeterlilikleri ölçüsünde sorumluluklarla göbekte yada açıkta görev verildiği takdirde verimli olacaktır.
ama bahsettiğim basitlik saha içindeki değil. futbolun basit olmayışı saha dışındaki ve içindeki pek çok farklı etkenden kaynaklanıyor. ufak bir nem artışı, zeminin kötü olması, beklemediğiniz şekilde rakip oyunculardan bir yada ikisinin ekstra bir performans göstermesi, tribünden bir anlık baskı hissedip onu üzerinizden atamamanız ve belki de en basiti sadece o gün gününüzde bile olmasanız işler yolunda gitmez.
bunlar sadece saha içerisinde oyuna etki edebilecek etkenler.
ama bakın, khadira ve özil üzerine mourinho'nun birkaç sözü vardı ilk hafta yaşadıkları puan kaybından sonra söylediği. as gazetesi bir röportaj yapmıştı. orada diyordu özil ve khadira niye yedek başladı sorusuna verdiği cevap elano için de aynı durumu özetliyor;
--- alıntı ---
mesut khadira'yla, khadira mesut'la yaşıyor. almanya'daki yaşam çok başka. tek kelime ispanyolca bilmiyorlar, en fazla meraba diyorlar. ayrıca takımın tamamıyla birlikte sadece 10 antrenman yaptık, bakın sadece 10. madrid'teki yaşama alışmaları, takımın içerisine iletişim anlamında yerleşebilmeleri vakit alacaktır.
--- alıntı ---
evet, belki elano bir senesini devirdi ancak hem dünya kupası için çok ciddi bir baskı altındaydı, çünkü oyuncu havuzu çok geniş ve en ufak bir sakatlık durumunda yerinden olabilirdi hem de istanbul'daki hayatı manchester'la kıyaslamamak lazım. iki üç kere boğaz'a yemeğe götürmekle takıma adapte olunmuyor. takım zaten birleşmiş milletler gibi. evet, ingilizce'de bir ortaklık sağlanıyor kuşkusuz ki ama bir defa teknik direktörün ana dili flemenkçe
ve her ne kadar arada bir asistan olsa da rijkaard'ın dilediklerini tam anlamıyla oyuncuya sunabilmesi, anlaşılır olması ancak anadille mümkün olabilir ilk etapta. tercüman aracılığıyla ise bu çok daha vakit alan bir süreç haline gelebilir.
kaldı ki mert'in "deplasman" için "vacation" yani "tatil" kelimesini kullandığını falan da biliyoruz.
ayrıca elano muhteşem oynadığı, gerek istatistik gerekse sahadaki görüntüsü anlamında çok iyi bir oyun sergilediği dünya kupasına daha üçüncü dördüncü maçtan veda etmesi.. buna salt "sakatlık" ve "antrenmansızlık" olarak bakarsak da hata ederiz.
burada çok ciddi bir psikoloji var. belki de elano bir senesini sakatlanmamak için, dünya kupası'na gidebilmek için kullandı. evet bunun için eleştirebilirim onu ama o kadar. dünya kupası 28-29 yaşına gelmiş birisi için, hele ki brezilya gibi bir takım için çok büyük bir hayaldir. bu kadar profesyonel olan birinin bile bu ihtimali riske atmasını ben düşünemiyorum.
buyrun, ballack'ı gördük.
bu kadar kafa olarak kendisini hazırladığı bir kupada, mükemmel bir performansla başladığı bir kupada bir anda sakatlıkla dışarda kalmasının yaşatacağı psikolojik çöküntüyü tahayyül edebilir misiniz?
bütün bir sene öss'ye hazırlanıyorsunuz, eğitim ve devamındaki meslekî kariyeriniz ne yazık ki bu ülkede buna bağlı, sınava çok güzel başlıyorsunuz, sınıf şartları iyi, sorular beklediğiniz gibi ama bir anda mideniz bozuluyor, dağılıyorsunuz ve sınavın daha başlarından kopuyorsunuz. bütün bir senelik beklenti, çalışma, hırs ve belki de bazı şeylerden ettiğiniz feragat, orada kalıyor.
bundan çok daha büyük bir yıkımdır bu elano için. öss'ye bir daha girersiniz. öss zaten işin sadece eğitim kısmını bir ölçüde belirler. daha önünüzde bir de meslekî kariyer vardır.
ama bu adam için meslekî kariyer zaten futbol. eğitimini yaptı ve artık 28 yaşında en olgun çağında bir futbolcu, kariyerinin en üst seviyesine çıkma fırsatı yakaladı dünya kupası'yla. bunun için belki de galatasaray'daki takım oyunundan feragat etti. tam karşılığını alıyordu ki sakatlandı.
bitti. kafa gitti. sakatlığın getirdi antrenmansızlığı ekleyin bir de üzerine.
elano yetenekleri, yapabilecekleri ortada bir adam. geçen seneki panathinaikos ve sturm graz maçlarını hatırlayın.
elano cana ve/veya mustafa'yla göbekte de oynar, arkasındaki bir sabri'yle iç forvet görevini üstlenecek şekilde sağ açık da oynar. bakın, sağ kanat demiyorum. çünkü elano bir kanat oyuncusu değil. elano açık oynayabilen bir ofansif orta saha oyuncusu, bir iç forvet.
elano'dan verim alabilmek için önce onun psikolojisini iyi tahlil etmek ondan sonra da yetenekleri ölçüsünde ona görev vermek lazım.
elano kafayı hallettiği ve yeterlilikleri ölçüsünde sorumluluklarla göbekte yada açıkta görev verildiği takdirde verimli olacaktır.