2
an itibari ile türkiye spor yazarları derneği (tsyd) başkan vekilidir.
şimdi bu unvanı almış bir bireyin söylediği lafa bakalım; öncelikle "zengin insan profilini" nasıl tanımlıyoruz? adama sormazlar mı "neye göre, kime göre?" diye! sözgelimi stadyumda locada oturan birisi, benim gibi yeni açık abonesi olmuş birisine göre "zengin mi sayılacaktır?" bu benim tercihimle alakalı bir durum da olabilir! o zaman bu mantığa göre her yer loca mı kabul edilecektir, ya da tüm tribünler locaya mı çevrilecektir?
ikincisi; tsyd başkanvekili unvanı alabilmiş bir kimsenin "sürü psikolojisi" kavramından bihaber olduğuna da üzülerek şahit oluyoruz. fifa ve uefa gibi futbolu yönetenler, "sürü psikolojisi" üzerine tedbirler * * geliştirip, durmaktayken olayı kapitalizm seviyesinde değerlendirmek, konuyu hiç anlamadığını gösteriyor.
üçüncüsü; trafikte, pazarda, manavda hatta değerli localarından bile yarı beline kadar uzanıp küfür eden güruhu hiç görmediyse, zaten maçlara da gitmiyor, trafiğe de çıkmıyor demektir. fatih altaylı'nın, özhan canaydın'ın hemen her stadda şeref tribününde oturduğunu ve kendilerine hiç haketmedikleri halde yapılanları düşünüp varsayarsak, buradaki adamların da "zengin(!)" olduklarını söyleyebiliriz.
dördüncüsü; hepsini geçtim, kendisini iyi bir beşiktaşlı bilirim. peki biz beşiktaş'ı nasıl biliriz? protest, haksızlığa karşı duran, başı her daim dik, "bizden" yani halktan bir grup olarak biliriz değil mi? o yüzdendir ki, beşiktaş bize her zaman yakın ve sevimli gelir çünkü hümanist bir duruşu, bir efendiliği, emperyalist düzene karşı bir tavrı vardır. yarın bugün onun dediği önlemler(!) alınsa ve çarşı tribünleri "çarşı faik'e karşı" pankartı açarsa ne olacak peki?
beşincisi; yani bu fikir bile isyana, holiganizme teşvik demektir yahu! kimin takımını, kimden saklıyorsun. adamın zaten içinde varsa, gider bunu taksim meydanında da yapar!
insaf arkadaşım, bi kendine gel yiğenim. neresinden tutsam elimde kalıyor bu tuhaf "önerinin". paradoks mu desem oksimoron mu bilemedim şimdi!
bırakınız bu işleri ve ömer çavuşoğlu, aziz üstel ile keyifli sohbetinize kaldığınız yerden devam ediniz. orada hiç olmazsa arada gülüyorduk yahu!
şimdi bu unvanı almış bir bireyin söylediği lafa bakalım; öncelikle "zengin insan profilini" nasıl tanımlıyoruz? adama sormazlar mı "neye göre, kime göre?" diye! sözgelimi stadyumda locada oturan birisi, benim gibi yeni açık abonesi olmuş birisine göre "zengin mi sayılacaktır?" bu benim tercihimle alakalı bir durum da olabilir! o zaman bu mantığa göre her yer loca mı kabul edilecektir, ya da tüm tribünler locaya mı çevrilecektir?
ikincisi; tsyd başkanvekili unvanı alabilmiş bir kimsenin "sürü psikolojisi" kavramından bihaber olduğuna da üzülerek şahit oluyoruz. fifa ve uefa gibi futbolu yönetenler, "sürü psikolojisi" üzerine tedbirler * * geliştirip, durmaktayken olayı kapitalizm seviyesinde değerlendirmek, konuyu hiç anlamadığını gösteriyor.
üçüncüsü; trafikte, pazarda, manavda hatta değerli localarından bile yarı beline kadar uzanıp küfür eden güruhu hiç görmediyse, zaten maçlara da gitmiyor, trafiğe de çıkmıyor demektir. fatih altaylı'nın, özhan canaydın'ın hemen her stadda şeref tribününde oturduğunu ve kendilerine hiç haketmedikleri halde yapılanları düşünüp varsayarsak, buradaki adamların da "zengin(!)" olduklarını söyleyebiliriz.
dördüncüsü; hepsini geçtim, kendisini iyi bir beşiktaşlı bilirim. peki biz beşiktaş'ı nasıl biliriz? protest, haksızlığa karşı duran, başı her daim dik, "bizden" yani halktan bir grup olarak biliriz değil mi? o yüzdendir ki, beşiktaş bize her zaman yakın ve sevimli gelir çünkü hümanist bir duruşu, bir efendiliği, emperyalist düzene karşı bir tavrı vardır. yarın bugün onun dediği önlemler(!) alınsa ve çarşı tribünleri "çarşı faik'e karşı" pankartı açarsa ne olacak peki?
beşincisi; yani bu fikir bile isyana, holiganizme teşvik demektir yahu! kimin takımını, kimden saklıyorsun. adamın zaten içinde varsa, gider bunu taksim meydanında da yapar!
insaf arkadaşım, bi kendine gel yiğenim. neresinden tutsam elimde kalıyor bu tuhaf "önerinin". paradoks mu desem oksimoron mu bilemedim şimdi!
bırakınız bu işleri ve ömer çavuşoğlu, aziz üstel ile keyifli sohbetinize kaldığınız yerden devam ediniz. orada hiç olmazsa arada gülüyorduk yahu!