• 2424
    zaten bir takıma aşkla bağlanmanın ve hatta aşkın kendisinin mantıkla açıklanabilir bir tarafı olmadığından, felsefe yapmayı başka atmosferlere bırakıp kurallar neyi gerektiriyorsa ona göre davrandığım sözlük. yani daha da açarsak burası sarının yanına kırmızıyı koyarak sınırlarını önceden belirlemiş bir yer; hangi felsefeye yükselirsek yükselelim çıkış noktasında bir sadakat olduğu, doğasında fraktal bir bağlılık yargısı bulunduğu için bu yönde talep edilecek her özgürlüğün sonunda tıkanacağı çok açık.
    örneğin ali sami yen'i veya metin oktay'ı pervasızca eleştiren yazılar yazan bir densiz çıkıverse ona ne ölçüde tahammül edilebilir bu ortamda(dikkat ederseniz densiz diyorum; neden çünkü tutkuların esiriyim burada, bir takımı tutmak bazen ve hatta çokça bağnazlıktır) ya da rakip taraftarlar içindeki bazı akbabaların bu densizin densizliğinden spekülasyon yaratacağı kaygısıyla müdahale etmek istemez miyiz? işte bu yüzden evet özgür olalım yazarken; ama bu özgürlüğü genişletmeye çalışırken unutmayalım her aşkta olduğu gibi gönüllü köleler olduğumuzu, ta en başından kendi kendimize, bilerek ve isteyerek kısıtladığımız özgürlüğümüzün(!) sınırlarını unutmayalım.
    özet geçersek, bizler bir bütünün parçaları olduğumuzu kabullenerek yer aldığımız bu ortamda, parçanın bütüne galabesini ancak hayal edebiliriz, o da tıpkı uzaydaki kara delikleri düşünmek kadar romantik bir şey olmaktan öteye gidemez.
App Store'dan indirin Google Play'den alın