23
abdullah kavukçu ile ilgili iddialar dikkatimi çekti. yağız sabuncuoğlu’na haber mi uçuruyor yoksa yem mi atıyor bilemiyorum. yani, dybala ismini yem olsun diye mi attı yoksa kendi pr’ı için mi üfürdü? hangisi olursa olsun yanlış. kendi pr’ı içinse sonuçta ters teper ve harcanan nice başkan ve yöneticilerden biri olur. yok yem olarak atmışsa o da zarardan başka bir şey getirmez.
bu vesileyle türk spor dünyasında aptallık olarak nitelediğim üç konuyu yazmak isterim. belki birileri duyar ve bu aptallıklardan vazgeçer.
birincisi, transfer sezonunda takımların birbirlerinin oyuncularına saldırması ve transfer çalımı attım, bak onlar istedi biz aldık, hurraaaaa demek için akıl dışı paralar harcamaları. bu tür transferin öznesi olmuş oyuncuların verimli olamadığı, hatta sırf zarara yol açtığı gün gibi aşikar. her mevkide onlarca alternatifi olan oyuncular için böyle zevzeklik yapmanın, paraları çöpe atmanın, taraftardan övgü alacağım, pr kasacağım diye yırtınmanın hiçbir gerçek getirisi yok-tur. 1975 yılından beri türk futbolunu takip ediyorum hepsinin hüsranla sonuçlanmış aptallıklar olduğuna tanık oldum. çünkü aklı, mantığı ve yüreği ile değil para ile tercih yapanın verimi düşük olur. yani bu çocukluktan başka bir şey değil.
ikincisi, bir veya iki futbolcunun sakat olmadığı halde kulüp tarafından sakatlık rolüne konu edilmesi. neymiş efendim, böylece rakip takımın motivasyonu düşermiş. biraz daha açayım; bir hafta sonra oynayacağınız maçta, en iyi oyuncunuzun sakat olduğu ve oynayamayacağı haberini üfürüyorsun ve böylece rakip takımın motivasyonunu düşürdüğünü sanıyorsun. bu da aptalca bir tutum ve hiçbir faydası yoktur. çünkü o haber önce senin taraftarının enerjisini düşürüyor. üstelik rakip takıma da enerji transferine yol açıyor. sonuçta yapılan sahtekarlık ve hile ortaya çıkınca tüm taraftarlar ığğğğğh oluyor. şahsen ben öyle oluyorum ve enerjim düşüyor.
üçüncüsü, bir takıma karşı aşırı motive olup gereğinden fazla gerilmek ve sonraki beş haftada nal toplamak. şöyle; genellikle küçük takımlar, büyük takımlara karşı olağanüstü motive olurlar. bunun iki nedeni olur. ya oyuncular transfer olmak için yaparlar ya da galibiyet primi vadedilmiştir. ya da ikisi birden. bu da çok aptalca bir tutumdur. bunun ne oyunculara ne de kulübe hiçbir faydası olmaz. çünkü takım kaybettiği enerji dolayısıyla sonraki beş hafta sahada yürür ve tokat üstüne tokat yer. oyuncular da sonraki haftalardaki kötü oyunları nedeniyle iyice gözden düşer. halbuki, oyun istikrarını yakalayıp motivasyonlarını da doğal seviyelerinde tutsalar orta ve uzun vadede hep kazanacaklar.
para önemlidir ama sadece para ile saadet ve başarı olmaz. işte yaşayan örneği, ali koç. :)))
bu vesileyle türk spor dünyasında aptallık olarak nitelediğim üç konuyu yazmak isterim. belki birileri duyar ve bu aptallıklardan vazgeçer.
birincisi, transfer sezonunda takımların birbirlerinin oyuncularına saldırması ve transfer çalımı attım, bak onlar istedi biz aldık, hurraaaaa demek için akıl dışı paralar harcamaları. bu tür transferin öznesi olmuş oyuncuların verimli olamadığı, hatta sırf zarara yol açtığı gün gibi aşikar. her mevkide onlarca alternatifi olan oyuncular için böyle zevzeklik yapmanın, paraları çöpe atmanın, taraftardan övgü alacağım, pr kasacağım diye yırtınmanın hiçbir gerçek getirisi yok-tur. 1975 yılından beri türk futbolunu takip ediyorum hepsinin hüsranla sonuçlanmış aptallıklar olduğuna tanık oldum. çünkü aklı, mantığı ve yüreği ile değil para ile tercih yapanın verimi düşük olur. yani bu çocukluktan başka bir şey değil.
ikincisi, bir veya iki futbolcunun sakat olmadığı halde kulüp tarafından sakatlık rolüne konu edilmesi. neymiş efendim, böylece rakip takımın motivasyonu düşermiş. biraz daha açayım; bir hafta sonra oynayacağınız maçta, en iyi oyuncunuzun sakat olduğu ve oynayamayacağı haberini üfürüyorsun ve böylece rakip takımın motivasyonunu düşürdüğünü sanıyorsun. bu da aptalca bir tutum ve hiçbir faydası yoktur. çünkü o haber önce senin taraftarının enerjisini düşürüyor. üstelik rakip takıma da enerji transferine yol açıyor. sonuçta yapılan sahtekarlık ve hile ortaya çıkınca tüm taraftarlar ığğğğğh oluyor. şahsen ben öyle oluyorum ve enerjim düşüyor.
üçüncüsü, bir takıma karşı aşırı motive olup gereğinden fazla gerilmek ve sonraki beş haftada nal toplamak. şöyle; genellikle küçük takımlar, büyük takımlara karşı olağanüstü motive olurlar. bunun iki nedeni olur. ya oyuncular transfer olmak için yaparlar ya da galibiyet primi vadedilmiştir. ya da ikisi birden. bu da çok aptalca bir tutumdur. bunun ne oyunculara ne de kulübe hiçbir faydası olmaz. çünkü takım kaybettiği enerji dolayısıyla sonraki beş hafta sahada yürür ve tokat üstüne tokat yer. oyuncular da sonraki haftalardaki kötü oyunları nedeniyle iyice gözden düşer. halbuki, oyun istikrarını yakalayıp motivasyonlarını da doğal seviyelerinde tutsalar orta ve uzun vadede hep kazanacaklar.
para önemlidir ama sadece para ile saadet ve başarı olmaz. işte yaşayan örneği, ali koç. :)))