86
klibinde bol miktarda ali sami yen cehennemi görüntüsü barındıran başyapıt.
şimdiki nesle "ne bu kılık" dedirtse de mahsun abimiz 1990'larda şampiyonlar ligi maçı için işten çıkıp yeni açık üst'e kapağı atmış adam kombini ile boy göstermiştir.
sabah okula ya da işe diye evden çıkılıp mecidiyeköy'e gidilir, ali sami yen'in son zamanlarını görmüşlerin çadır store olarak bildiği meydanlıkta nokia 3310'ların yılan oyunu gibi uzayan kuyruklarda gün geçirilir, öğlen 1-2 civarı içeri girilip 21:45 olması beklenirdi o yıllarda. öyle şimdiki gibi galatasaray store falan yoktu. hatta kumaş pantalon-gömlek-ceket kullanımı sadece resmi kıyafet olarak sınırlanmamıştı. insanlar her yere olduğu gibi maça da böyle giderdi ağırlıklı olarak. kuyrukta da işportacıdan aldığı bayrak, atkı, ip vs. aksesuarı boynuna dolar ve ya allah diyerek içeri girerdi.
bu eziyetin tedrisatından ve manevi yolculuğundan çıkan adamlar bir ağızdan manchester ibnesi kolla kendini diye bönürdüğünde 20 sene jeneriklerde dönerdi.
biz de 30 sene sonra ali sami yen cehennemi nerede diye dövünür, agresif tribün diye sayıklar dururuz...
maça gitmek bugün de, günlük hayatın akışı içinde zor bir olay. bu kadar hızlı yaşanan bir devirde bile, sadece stada girip maçı izleyip staddan uzaklaşabilmek yarım güne yakın zaman alıyor. belki bütün bir gece ve bütün bir sabah bilet kuyruğunda beklemiyorsun ama kombine yoksa günler haftalar süren bir arayış oluyor. fiyatlar zaten pahalı. ortam ve muamele hiçbir zaman iyi değil. türk futbolunun yoruculuğu ve bayağılığı da cabası...
yani çile her dönem var aslında ama, o doksanlar ruhu yok diye sanırım bugün o eski günler gibi olmuyor...
şimdiki nesle "ne bu kılık" dedirtse de mahsun abimiz 1990'larda şampiyonlar ligi maçı için işten çıkıp yeni açık üst'e kapağı atmış adam kombini ile boy göstermiştir.
sabah okula ya da işe diye evden çıkılıp mecidiyeköy'e gidilir, ali sami yen'in son zamanlarını görmüşlerin çadır store olarak bildiği meydanlıkta nokia 3310'ların yılan oyunu gibi uzayan kuyruklarda gün geçirilir, öğlen 1-2 civarı içeri girilip 21:45 olması beklenirdi o yıllarda. öyle şimdiki gibi galatasaray store falan yoktu. hatta kumaş pantalon-gömlek-ceket kullanımı sadece resmi kıyafet olarak sınırlanmamıştı. insanlar her yere olduğu gibi maça da böyle giderdi ağırlıklı olarak. kuyrukta da işportacıdan aldığı bayrak, atkı, ip vs. aksesuarı boynuna dolar ve ya allah diyerek içeri girerdi.
bu eziyetin tedrisatından ve manevi yolculuğundan çıkan adamlar bir ağızdan manchester ibnesi kolla kendini diye bönürdüğünde 20 sene jeneriklerde dönerdi.
biz de 30 sene sonra ali sami yen cehennemi nerede diye dövünür, agresif tribün diye sayıklar dururuz...
maça gitmek bugün de, günlük hayatın akışı içinde zor bir olay. bu kadar hızlı yaşanan bir devirde bile, sadece stada girip maçı izleyip staddan uzaklaşabilmek yarım güne yakın zaman alıyor. belki bütün bir gece ve bütün bir sabah bilet kuyruğunda beklemiyorsun ama kombine yoksa günler haftalar süren bir arayış oluyor. fiyatlar zaten pahalı. ortam ve muamele hiçbir zaman iyi değil. türk futbolunun yoruculuğu ve bayağılığı da cabası...
yani çile her dönem var aslında ama, o doksanlar ruhu yok diye sanırım bugün o eski günler gibi olmuyor...