1499
bir yere yazmışım vaktiyle. değişen bir şey yok. 2009 aralık 3, elano çelişkisi. 2010 haziran 6, yine elano çelişkisi. aslında güveniyormuşum da beyefendiye. fakat ona uygun format şu diye düşünüyorum:
-------x--------
x----elano-----x
-----x---x-----
x---x---x-----x
------x----------
bu şekilde müthiş verimli olur.
--- alıntı ---
pis işlerin adamı mr.blumer
aralık 3, 2009
not: galatasaray-panathinaikos maçına ait bir değerlendirme, yorum, düşünce değildir. yüzeyseldir, iğrençtir, iç bunaltır ama sonucunda da yazılmıştır bir kere. okuyana hiçbir artı katmaz. çünkü zaten bilinen şeyleri yazmışımdır…
futbol, sadece kameraların televizyonlara gönderdiği görüntülerden ibaret değildir. kameralar tek bir noktaya odaklanırken, televizyon seyircisi de oraya odaklanır. top neredeyse kadraj da oraya çevirilir. 20 tane adam koşturur. fakat o esnada top ile oynayan bir kişi vardır. peki ya geriye kalan? işte orasını boşverin. ne de olsa top ayağındayken iki artistik patinaj yapan, üç, beş bacak arası yapan futbolcu en iyi futbolcudur.. diye düşünüyor televizyon karşısında barınan birçok futbolsever.
her neyse. yani az çok değinmek istediğim konu da buydu zaten. biraz daha oyunun içine girerek baktığımız zaman ön planda gözükmeyen fakat fotoğraf karesinde alan derinliğine yakalanmış flu ( bulanık) şekilde yer tutan bir hayli fazla futbolcu vardır. bu bahsettiğimiz futbolcuların çok büyük payı vardır alınan galibiyetlerde. takım hücuma çıkar ve ani bir top kaybı olur. kim var geride? 3′e 1 kalmış vaziyette takım. eee… hay aksi ne olacak şimdi? derken girerler araya. bir anda pozisyonun içine dahil olurlar. ya da rakip futbolcuyu oynadığı süre boyunca kandıranları da vardır. yalancı koşular, sürekli aynı bölgede durup ( misal, iki kanat arasında gidip gelirken bir anda ceza alanına koşu yapmak.) bir atak sonrasında sessiz sedasız ve rakibi ekarte ederek boş alanlara kaçmalar… gibi. ayrıca maç süresince daima koştururlar. adam tutarlar, geriden top dağıtarak hücuma destek olmaya çalışırlar. bir nevi gizli kahramandır onlar. kısacası oyunun yükünü çekerler aslında. hem de bunu hiç kimseye çaktırmadan. pislik bir iştir işte bu yaptıkları. hakkıyla yaparlarsa hakettiklerini de alırlar elbet.
tam da başlığıma uygun oldu bu yazı. pis işlerin adamı elano. stadyumda ya da tv karşısında adam akıllı izleyen seyirciler rahatlıkla seçebilir bu tip oyuncuları. takım için değerlidirler. en azından ben kendimi böyle düşünmeye zorlayarak avutuyorum. çünkü tam tersini düşünürsem bu elano çok büyük bir fiyaskodur. ne mutlu ki bana tam tersini düşünmüyorum. fakat düşüncülerimin her iki türlüsünde de bana çelişkileri yaşatan ve fiyasko ile kahraman olabilmek arasında gidip gelen elano’yu tebrik etmeden yazımı sonlandıramam. galatasaray taraftarı ikiye bölünmüş durumda. yani onların da çeliştikleri bir konu bu. kimisi, yani birinci tip taraftar: ”bu adamın hiç katkısı yok” derken, ikinci tip taraftar ise: ” sizin gibi taraftara inamotolar, ali lukunkular lazım” demekle meşgul. işin açıkcası bu ikinci tip taraftarı da anlayabilmiş değilim. şimdi ne alakası var iyi futbolcuyu takımdan gönderip yerine kötü futbolcular size uygundur demenin? tabii ki çok kaliteli futbolcular olunca güzel oluyor futbol. fakat yapılan eleştirilere cevap veremeyen bu kesim taraftar ilk olarak bu şekilde savunuyor elano’yu. hani diyeceğim o ki, birisine eleştiri yapılırken siz de o eleştirilere cevap bulun. gidip konuyu farklı yönlere saptırmanın bir anlamı yok. artısı ile, eksisi ile masaya yatırın. zaten hangisinin ağır bastığını görürseniz uzlaşmaya da varırsınız.
son olarak ali sami yen tribünlerine değinmek istiyorum. berbat… bir seyirci profili son iki yılda ancak bu kadar rezil olabilir. karaborsacısı da içeri de, hırlısı hırsızı da. sevgilisine kızan gelip beste yazıyor iki dakikada. ya da arabesk parçalardan araklamasyon yaparak tüm taraftara söyletiyorlar. eminim ki 90 dakika boyunca ” rerere rarara gassaray gassaray cimbombom!” diyerek tempo tutmak hepsinden daha olumlu sonuçlar verecektir. denemesi de bedava.
--- alıntı ---
-------x--------
x----elano-----x
-----x---x-----
x---x---x-----x
------x----------
bu şekilde müthiş verimli olur.
--- alıntı ---
pis işlerin adamı mr.blumer
aralık 3, 2009
not: galatasaray-panathinaikos maçına ait bir değerlendirme, yorum, düşünce değildir. yüzeyseldir, iğrençtir, iç bunaltır ama sonucunda da yazılmıştır bir kere. okuyana hiçbir artı katmaz. çünkü zaten bilinen şeyleri yazmışımdır…
futbol, sadece kameraların televizyonlara gönderdiği görüntülerden ibaret değildir. kameralar tek bir noktaya odaklanırken, televizyon seyircisi de oraya odaklanır. top neredeyse kadraj da oraya çevirilir. 20 tane adam koşturur. fakat o esnada top ile oynayan bir kişi vardır. peki ya geriye kalan? işte orasını boşverin. ne de olsa top ayağındayken iki artistik patinaj yapan, üç, beş bacak arası yapan futbolcu en iyi futbolcudur.. diye düşünüyor televizyon karşısında barınan birçok futbolsever.
her neyse. yani az çok değinmek istediğim konu da buydu zaten. biraz daha oyunun içine girerek baktığımız zaman ön planda gözükmeyen fakat fotoğraf karesinde alan derinliğine yakalanmış flu ( bulanık) şekilde yer tutan bir hayli fazla futbolcu vardır. bu bahsettiğimiz futbolcuların çok büyük payı vardır alınan galibiyetlerde. takım hücuma çıkar ve ani bir top kaybı olur. kim var geride? 3′e 1 kalmış vaziyette takım. eee… hay aksi ne olacak şimdi? derken girerler araya. bir anda pozisyonun içine dahil olurlar. ya da rakip futbolcuyu oynadığı süre boyunca kandıranları da vardır. yalancı koşular, sürekli aynı bölgede durup ( misal, iki kanat arasında gidip gelirken bir anda ceza alanına koşu yapmak.) bir atak sonrasında sessiz sedasız ve rakibi ekarte ederek boş alanlara kaçmalar… gibi. ayrıca maç süresince daima koştururlar. adam tutarlar, geriden top dağıtarak hücuma destek olmaya çalışırlar. bir nevi gizli kahramandır onlar. kısacası oyunun yükünü çekerler aslında. hem de bunu hiç kimseye çaktırmadan. pislik bir iştir işte bu yaptıkları. hakkıyla yaparlarsa hakettiklerini de alırlar elbet.
tam da başlığıma uygun oldu bu yazı. pis işlerin adamı elano. stadyumda ya da tv karşısında adam akıllı izleyen seyirciler rahatlıkla seçebilir bu tip oyuncuları. takım için değerlidirler. en azından ben kendimi böyle düşünmeye zorlayarak avutuyorum. çünkü tam tersini düşünürsem bu elano çok büyük bir fiyaskodur. ne mutlu ki bana tam tersini düşünmüyorum. fakat düşüncülerimin her iki türlüsünde de bana çelişkileri yaşatan ve fiyasko ile kahraman olabilmek arasında gidip gelen elano’yu tebrik etmeden yazımı sonlandıramam. galatasaray taraftarı ikiye bölünmüş durumda. yani onların da çeliştikleri bir konu bu. kimisi, yani birinci tip taraftar: ”bu adamın hiç katkısı yok” derken, ikinci tip taraftar ise: ” sizin gibi taraftara inamotolar, ali lukunkular lazım” demekle meşgul. işin açıkcası bu ikinci tip taraftarı da anlayabilmiş değilim. şimdi ne alakası var iyi futbolcuyu takımdan gönderip yerine kötü futbolcular size uygundur demenin? tabii ki çok kaliteli futbolcular olunca güzel oluyor futbol. fakat yapılan eleştirilere cevap veremeyen bu kesim taraftar ilk olarak bu şekilde savunuyor elano’yu. hani diyeceğim o ki, birisine eleştiri yapılırken siz de o eleştirilere cevap bulun. gidip konuyu farklı yönlere saptırmanın bir anlamı yok. artısı ile, eksisi ile masaya yatırın. zaten hangisinin ağır bastığını görürseniz uzlaşmaya da varırsınız.
son olarak ali sami yen tribünlerine değinmek istiyorum. berbat… bir seyirci profili son iki yılda ancak bu kadar rezil olabilir. karaborsacısı da içeri de, hırlısı hırsızı da. sevgilisine kızan gelip beste yazıyor iki dakikada. ya da arabesk parçalardan araklamasyon yaparak tüm taraftara söyletiyorlar. eminim ki 90 dakika boyunca ” rerere rarara gassaray gassaray cimbombom!” diyerek tempo tutmak hepsinden daha olumlu sonuçlar verecektir. denemesi de bedava.
--- alıntı ---