912
türk futbol seyircisiyle avrupalı takımların futbola bakış açısı birbirine tamamen zıt. zaten o yüzden de içi geçmiş adamlarla her sene avrupa'da başarı kovalıyoruz, sonra da niye gelmedi diye dövünüyoruz.
avrupanın kalbur üstü takımları iyi bir futbolcuyu şöyle tanımlıyor aslında; tempolu, dinamik, hızlı, çabuk, güçlü, teknik, oyun görüşü olan. bu tip adamları alıyorlar ve gerisini biz hallederiz diyorlar. golcü alırken de böyle adam arıyorlar, stoper alırken de.
ferdi çok iyi bir oyuncu. ederi nedir, ne kadara gider vs bilmiyorum ama hatırı sayılır bir meblağ olacaktır bu. herkes diyor ki efendim savunması çok kötüymüş. kötü de alacak adamı bu ilgilendirmiyo. bu kadar sığ bakmıyorlar mevzuya. ben savunma yapmayı öğretirim diyor, pozisyon almasını geliştiririm diyor. bunları bir oyuncuya öğretebilirsin ama bir oyuncuyu daha hızlı, daha tempolu, daha dinamik, daha teknik yapamazsınız. 20 yaşındaki zidane, 25 yaşına geldiğinde vieira'ya dönüşmez, 20 yaşındaki vieira, 30 yaşında top cambazı olamaz. günde 10 idman, haftada 100 saat da çalıştırsan olmaz. bir düşünelim; sacha boey bayern'e savunması iyi diye gitmiş olabilir mi? bayern sacha'yı izleyip onunla ile ilgili 10 tane madde çıkarmışsa, eminim ki 9. madde de savunması çok iyi, 10.madde de hücumu yetersiz yazıyordur. ilk 8 sıra sacha'nın eşsiz fiziksel özellikleriyle doludur. bütün mesele budur çünkü. hatta şöyle düşünün, barış zaman zaman bek oynadı bizde ve iyi de iş çıkardı. savunma yapmayı çok mu biliyordu barış? ama gücüyle hızıyla o açığını kapattı. futbolda artık hücumcu, savunmacı vs diye bir kavram yok. tempolu, güçlü oyuncular var. yetenek ve becerilerine göre de pozisyonları oluşuyor. ferdi de boey gibi avrupa'nın iyi takımlarda oynayacak top tekniğine, hıza, çabukluğa, dayanıklılığa ve oyun görüşüne sahip. boey'den farklı olarak top class bir takıma gidememe sebebi de yine boey'e göre fiziksel özelliklerinin 1-2 seviye aşağıda olmasıdır. ferdi bir yere transfer yapar yapmaz bilmiyorum ama her şartta ferdi çok iyi bir oyuncu, fenerden gitmesi de mutlu eder.
avrupanın kalbur üstü takımları iyi bir futbolcuyu şöyle tanımlıyor aslında; tempolu, dinamik, hızlı, çabuk, güçlü, teknik, oyun görüşü olan. bu tip adamları alıyorlar ve gerisini biz hallederiz diyorlar. golcü alırken de böyle adam arıyorlar, stoper alırken de.
ferdi çok iyi bir oyuncu. ederi nedir, ne kadara gider vs bilmiyorum ama hatırı sayılır bir meblağ olacaktır bu. herkes diyor ki efendim savunması çok kötüymüş. kötü de alacak adamı bu ilgilendirmiyo. bu kadar sığ bakmıyorlar mevzuya. ben savunma yapmayı öğretirim diyor, pozisyon almasını geliştiririm diyor. bunları bir oyuncuya öğretebilirsin ama bir oyuncuyu daha hızlı, daha tempolu, daha dinamik, daha teknik yapamazsınız. 20 yaşındaki zidane, 25 yaşına geldiğinde vieira'ya dönüşmez, 20 yaşındaki vieira, 30 yaşında top cambazı olamaz. günde 10 idman, haftada 100 saat da çalıştırsan olmaz. bir düşünelim; sacha boey bayern'e savunması iyi diye gitmiş olabilir mi? bayern sacha'yı izleyip onunla ile ilgili 10 tane madde çıkarmışsa, eminim ki 9. madde de savunması çok iyi, 10.madde de hücumu yetersiz yazıyordur. ilk 8 sıra sacha'nın eşsiz fiziksel özellikleriyle doludur. bütün mesele budur çünkü. hatta şöyle düşünün, barış zaman zaman bek oynadı bizde ve iyi de iş çıkardı. savunma yapmayı çok mu biliyordu barış? ama gücüyle hızıyla o açığını kapattı. futbolda artık hücumcu, savunmacı vs diye bir kavram yok. tempolu, güçlü oyuncular var. yetenek ve becerilerine göre de pozisyonları oluşuyor. ferdi de boey gibi avrupa'nın iyi takımlarda oynayacak top tekniğine, hıza, çabukluğa, dayanıklılığa ve oyun görüşüne sahip. boey'den farklı olarak top class bir takıma gidememe sebebi de yine boey'e göre fiziksel özelliklerinin 1-2 seviye aşağıda olmasıdır. ferdi bir yere transfer yapar yapmaz bilmiyorum ama her şartta ferdi çok iyi bir oyuncu, fenerden gitmesi de mutlu eder.
