234
repesaj branşında hatırı sayılır başarılar elde ettiğimiz organizasyon.
işin şakası bir tarafa tabi, sonuçta olimpiyat bu. kotayla, dereceyle falan gidiiyor. fatih hocanın deyimiyle sicilin parayla nüfuzla reklamla doldurulamadığı yer. ha zamanında bu lafın muhatabı olan kişi, olimpiyat senesinde kota almış sporcuları sağdan soldan toplayıp "en büyük spor kulübü" geyiği yapmaya devam ediyor ama onların bahtsızlığı(!) garanti madalya sporcuları bile vurmuş durumda.
taraftarının yaptığı rezillikleri saymıyorum bile...
genel olarak duruma bakılırsa, olimpiyat öncesi internette çok çok nadir bulunabilen türkçe ve objektif yorumlarda madalya kazanır diye beklenen sporcular arasında bir tek busenaz sürmeneli ve mete gazoz ıskalamış durumda. mete çeyrek finalde dünya 1 numarasına denk geldi. busenaz'ın durumu biraz daha karışık. cinsiyet durumu bir sebepten tartışmalı hale gelmiş bir rakiple oynadı. yarı finale çıksa gelecek olan rakibi de aynı tartışmaların odağındaydı.
sıradan çinko karbon vatandaş gözüyle bakınca hakikaten madalya için giden birkaç sporcu haricinde belki cimnastik takımı ve filenin sultanlarının da madalya alması bekleniyordu. iki takım da aslında potansiyelinin elverdiği noktaya kadar gitti. filenin sultanları çin'i yenebilerek aslında belki de kendisini bir adım da ileriye götürdü.
buraları başarısızlık olarak görmek haksızlık olur. türkiye'de ortalama bir spor gazetesi 16 sayfa ise; 14'ü futbol, 1'i basketbol, yarısı voleybol, kalanı da diğer branşlardan oluşur. dönen ekonomisi de, devletin ilgisi de, imkanları da aynı oranda dağılır.
böyle bir ülkede futbol-basketbol-voleybol dışı bir branşta değil olimpik seviyeye çıkmak, o sporu belli bir yaşa kadar yapabilmek bile bir başarıdır. eleştirilmesi gereken branş bazında pek çok politika vardır elbette. mesela halter'i nasıl kaybettik, güreşte nasıl silindik. ikinci bir süreyya ayhan neden çıkmadı, aslı çakır'lardan sonrası neden ip gibi kesildi?
bunlar cevaplanması gereken, cevabına göre tedavinin uygulanması gereken sorular.
tabi gerçekten umursayan varsa...
işin şakası bir tarafa tabi, sonuçta olimpiyat bu. kotayla, dereceyle falan gidiiyor. fatih hocanın deyimiyle sicilin parayla nüfuzla reklamla doldurulamadığı yer. ha zamanında bu lafın muhatabı olan kişi, olimpiyat senesinde kota almış sporcuları sağdan soldan toplayıp "en büyük spor kulübü" geyiği yapmaya devam ediyor ama onların bahtsızlığı(!) garanti madalya sporcuları bile vurmuş durumda.
taraftarının yaptığı rezillikleri saymıyorum bile...
genel olarak duruma bakılırsa, olimpiyat öncesi internette çok çok nadir bulunabilen türkçe ve objektif yorumlarda madalya kazanır diye beklenen sporcular arasında bir tek busenaz sürmeneli ve mete gazoz ıskalamış durumda. mete çeyrek finalde dünya 1 numarasına denk geldi. busenaz'ın durumu biraz daha karışık. cinsiyet durumu bir sebepten tartışmalı hale gelmiş bir rakiple oynadı. yarı finale çıksa gelecek olan rakibi de aynı tartışmaların odağındaydı.
sıradan çinko karbon vatandaş gözüyle bakınca hakikaten madalya için giden birkaç sporcu haricinde belki cimnastik takımı ve filenin sultanlarının da madalya alması bekleniyordu. iki takım da aslında potansiyelinin elverdiği noktaya kadar gitti. filenin sultanları çin'i yenebilerek aslında belki de kendisini bir adım da ileriye götürdü.
buraları başarısızlık olarak görmek haksızlık olur. türkiye'de ortalama bir spor gazetesi 16 sayfa ise; 14'ü futbol, 1'i basketbol, yarısı voleybol, kalanı da diğer branşlardan oluşur. dönen ekonomisi de, devletin ilgisi de, imkanları da aynı oranda dağılır.
böyle bir ülkede futbol-basketbol-voleybol dışı bir branşta değil olimpik seviyeye çıkmak, o sporu belli bir yaşa kadar yapabilmek bile bir başarıdır. eleştirilmesi gereken branş bazında pek çok politika vardır elbette. mesela halter'i nasıl kaybettik, güreşte nasıl silindik. ikinci bir süreyya ayhan neden çıkmadı, aslı çakır'lardan sonrası neden ip gibi kesildi?
bunlar cevaplanması gereken, cevabına göre tedavinin uygulanması gereken sorular.
tabi gerçekten umursayan varsa...