2832
asgari müşterekte buluşamayalı malesef 29-30 yıl geçmiş takımdır. en son herkesin koşulsuz desteklediği zaman euro 96’ya gitmeden önce oynadığımız grup maçlarında oldu diye hatırlıyorum.
euro 96 dahil sonrasında katıldığımız hiçbir turnuvada bir bütünlük sağlanamadı. özellikle son 10-12 yıldır tamamen sosyal medya terörüne kurban gidiyoruz. 1 tane olaysız turnuvamız yok. 1 tane keyif alarak, gerçekten bütünleşerek izleyebildiğimiz turnuva olmadı, yazıklar olsun.
kendi kulüplerinin dipsiz başarısızlıklarından yaşadıkları hezeyanları, başarılı olanların üzerinden sonsuz bir intikam duygusuyla sosyal medyayı manipüle edenlerle doldu ortalık. ve bu öyle bir dalga ki ümit davala ya da orhan uluca gibi galatasaraylıları bile etkiliyor. söylemlerinde real madrid’in bu sene tabiri caizse ‘garbage time’larında oynattığı arda güler üzerinden yorum yapıyor.
mustafa sandal ya da sinan akçıl gibi futboldan zerre anlamaz ‘sanatçı’ tayfa bile montella’nın dünkü antrenman görüntülerinden sonra açıklama yapıyorlar. inanılır gibi değil. bu insanlar o maçları izlemiyordur bile. o maçların olduğu saatlere yüksek ödemeli bir konser koysunlar bakın bakalım o konseri mi verirler yoksa maçı mı izlerler? kim organize ediyor bunları? ne istiyorsunuz abi siz? ismini ilk kez duyduğum psikiatrlar bile hızlıdan daha ünlü olabilmek için açıklama yapıyor. bu işte bir acaiplik var artık. bunu söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama ben sosyal medyanın sınırlı kullandırılmasına artık okeyim ya. delirdik çünkü. herkes her istediğini söylüyor ve işin garibi o istediğini söyleyenin 1000 takipçisi varsa o söylenen bir çığ gibi büyüyüp gündem oluyor ve sonra da gerçekmiş gibi üzerine yorumlar yapılıp taaa işin muhattabına kadar soru sorulabiliyor. bu manyaklık değil de nedir?
her gün ayrı bir gündem her gün ayrı bir açıklama. dün 4 saat sosyal medyaya bakmayayım, eşimle biraz film izleyelim kafamız dağılsın dedim, sonra dönüp bir baktım, ortalık yıkılıyor. hiç şaşmıyor ve asla bitmiyor. dolayısıyla bir set kurmak şart oldu artık. onu da sosyal medyayı sınırlandırarak yapmak gerekiyor bence. benim aklıma artık başka çare gelmiyor. ben şu maçları izlerken keyif almak istiyorum artık. hiçbir şey düşünmek istemiyorum. ama ortalık ‘ah be şu adam kötü oynasa da kulübüne bizim adamımızı oynatmadığı için ağzıma geleni söylesem’ diye bekleyen pisliklerle dolu. ne diyeyim? hepiniz allah’ınızdan bulun.
euro 96 dahil sonrasında katıldığımız hiçbir turnuvada bir bütünlük sağlanamadı. özellikle son 10-12 yıldır tamamen sosyal medya terörüne kurban gidiyoruz. 1 tane olaysız turnuvamız yok. 1 tane keyif alarak, gerçekten bütünleşerek izleyebildiğimiz turnuva olmadı, yazıklar olsun.
kendi kulüplerinin dipsiz başarısızlıklarından yaşadıkları hezeyanları, başarılı olanların üzerinden sonsuz bir intikam duygusuyla sosyal medyayı manipüle edenlerle doldu ortalık. ve bu öyle bir dalga ki ümit davala ya da orhan uluca gibi galatasaraylıları bile etkiliyor. söylemlerinde real madrid’in bu sene tabiri caizse ‘garbage time’larında oynattığı arda güler üzerinden yorum yapıyor.
mustafa sandal ya da sinan akçıl gibi futboldan zerre anlamaz ‘sanatçı’ tayfa bile montella’nın dünkü antrenman görüntülerinden sonra açıklama yapıyorlar. inanılır gibi değil. bu insanlar o maçları izlemiyordur bile. o maçların olduğu saatlere yüksek ödemeli bir konser koysunlar bakın bakalım o konseri mi verirler yoksa maçı mı izlerler? kim organize ediyor bunları? ne istiyorsunuz abi siz? ismini ilk kez duyduğum psikiatrlar bile hızlıdan daha ünlü olabilmek için açıklama yapıyor. bu işte bir acaiplik var artık. bunu söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama ben sosyal medyanın sınırlı kullandırılmasına artık okeyim ya. delirdik çünkü. herkes her istediğini söylüyor ve işin garibi o istediğini söyleyenin 1000 takipçisi varsa o söylenen bir çığ gibi büyüyüp gündem oluyor ve sonra da gerçekmiş gibi üzerine yorumlar yapılıp taaa işin muhattabına kadar soru sorulabiliyor. bu manyaklık değil de nedir?
her gün ayrı bir gündem her gün ayrı bir açıklama. dün 4 saat sosyal medyaya bakmayayım, eşimle biraz film izleyelim kafamız dağılsın dedim, sonra dönüp bir baktım, ortalık yıkılıyor. hiç şaşmıyor ve asla bitmiyor. dolayısıyla bir set kurmak şart oldu artık. onu da sosyal medyayı sınırlandırarak yapmak gerekiyor bence. benim aklıma artık başka çare gelmiyor. ben şu maçları izlerken keyif almak istiyorum artık. hiçbir şey düşünmek istemiyorum. ama ortalık ‘ah be şu adam kötü oynasa da kulübüne bizim adamımızı oynatmadığı için ağzıma geleni söylesem’ diye bekleyen pisliklerle dolu. ne diyeyim? hepiniz allah’ınızdan bulun.