1405
tamam, sinirlendik, kudurduk ama geçti gitti. çemkirmelerin, sövgülerin dozu epeyce kaçtı. artık sakin olup bu maçta ne yaşandığıyla ilgili sağlıklı tespitler yapmak lazım.
maçın kırmızı karta kadar olan, yani 21 dakikalık ilk bölümünü sakin kafayla tekrar izledim. geçtim şovmen futbolcu eskilerini, teknik-taktik yorumcularının analizlerinin bile ne kadar abuk subuk, ne kadar skor odaklı olduğunu fark ettim. güya en saha içini konuşan adamlar bile hocanın, futbolcuların, camianın fb'yi küçümsediğini, hazırlık yapmadığını söyleyecek kadar olaydan kopuklar. - kırmızı karta kadar olan bölümden bahsediyorum -
neymiş, fb/iso kartal öyle dahiyane plan yapmış ki gs kitlenmiş falan filan. yaptıkları tek şey tam saha 1'e 1 baskı. yani taktik deha denilen şey herkesi biriyle eşleştirip onun başından ayrılma, demek. peki işe yaradı mı, birkaç kez. dünyada bunu hangi takıma yapsan 20 dakikada birkaç kez top kaparsın zaten. en tehlikeli olanları da kerem demirbay lakaytlığından kaynaklanan iki top kaybımız. karşılaştığımız şey birkaç cılız şut oldu. sadece 1 tane şimanski'nin az farkla giden şutu var. bu süreçte fb'lilerin vücut dili ve aksiyonları aşırı motive oldukları, bu nedenle telaşlı, ve harcadıkları pres eforundan dolayı bitiricilik yapabilecek enerjilerinin tükendiğiydi. ve bu presleri delindiğinde faullerle, ortamı gererek ataklarımızı savuşturma gibi niyetleri vardı, aldıkları talimat bu yöndeydi ve çok belliydi.
karşılık olarak sakin kalmaya ve ısrarla gerek uzun gerek kısa kendi oyunumuzu oynamaya çalıştık. arda kardeşler'in kötü hakemliği buralarda devreye girdi. barış'ın osayi tarafından saniyelerce kündeye getirilmesine kart çıkarmazken gidip alakasız ve sonu kendiliğinden tatlıya bağlanmış ufak atışmaya kart çıkartıp berbat bir hakem olduğunu bir kez daha ispatladı. mesajı şuydu: oyun içinde bol bol birbirinize faul yapıp maçı durdurabilirsiniz ama kavga edip benim otoriteme tehdit oluşturursanız affetmem. fb'nin bire bir baskı için enerjisinin azaldığı, geçişler bulmaya başladığımız ve oyunun lehimize dönmeye başladığı dakikalara gelmiştik. tekrar söylüyorum, yorumcuların dahiyane bulduğu bire bir baskı aslında bizim işimize gelecekti artık. ve djiku oyunda o kadar atıl durumdaydı ki kart gördüğü sert hareketi ve ikinci sarısına neden olan pozisyon iso'nun hurra planının ne kadar zayıf ve sürdürülemez olduğunu gösteriyordu. djiku atıl durumdaydı çünkü 1'e 1 baskıda kontrol etmesi gereken alan epey fazlaydı ve torreira'yı takip etmekte çok zorlanıyordu. ayağına top değmedi neredeyse.
işte o pozisyon ve djiku'nun atılması görünenin aksine bize zarar, fb'ye yarar sağladı. oyunu ele almaya başladığımız ve fb'yi geri koşturmaya başladığımız sekanslar başlamıştı. zayıf karnı bulmuştuk aslında. ama 10 kişi kalınca planı arkaya yaslanma olarak güncelledi dahi iso. kimin aklına gelirdi ki? üstelik düşmeye başlayan dirençlerini ve enerjilerini daha ekonomik kullanacaklardı artık. atıl durumda bulunan ve tek faydası bir şekilde saha dışına alınmak olacak djiku da çıkmıştı. kötü hakemliğin dengeyi 10 kişi kalan takım lehine yeniden düzenleyeceğini, artı olarak mağduriyet psikolojisinin ekstra direnç katacağını hepimiz biliyoruz. bjk geçen sene 10 kişiyle kadıköy'de 4 atmıştı fb'ye.
kırmızı kart pozisyonuna da parantezi açayım. o anda da kararı ağır buldum. faulse de değilse de içime hiç sinmedi ikinci sarı. faul değilse de torreira'ya kızmam, yapması gerekeni yaptı der geçerim. umut vadeden net atakta barış'ı yere yatıran osayi'ye kart çıkarmayan arda, bu pozisyonda tereddütsüz çıkararak maçın içine etti ama. yukarıda dediğim gibi sarılı ve kötü önlibero djiku, bizim için olmayan djiku'dan daha değerliydi oyunun dengesi açısından. maçın kalanında galip geleceğimize 1 saniye bile inanmadım kırmızıdan sonra.
maçın geri kalanındaki oyunu okuma, değişiklikler şu bu filan eleştirilebilir, orası ayrı konu ama maçın bitişinden beri yok "gs hazırlık yapmadı, yok çalışmadı, kibir, laubalilik (kdb hariç), küçümsedik" gibi yorumlar saçma sapan şeyler. baş altı ya da orta seviye anadolu takımlarına bile maçın ilk 20'sinde daha fazla pozisyon verdiğimiz en az 5 maç sayarım size. fb o kadar efora, prese, dahi (!) planına rağmen birkaç uzaktan şut dışında hiçbir şey üretemedi. sonunda da iyice olayı gurur meselesine çevirip maçı tuttu. yoksa maç başı planımızdaki sakin kalma, uzun-kısa-geçiş çeşitli varyantlarımızın hepsini usul usul deneyip maçı 2-3 farklı kazanacak bir noktaya doğru götürüyorduk. maçın içine etti hakem. hem de fb'yi 10 kişi bırakarak aslında onların ekmeğine yağ sürerek.
inanmayan açsın ilk 20 dakikayı tekrar izlesin.
maçın kırmızı karta kadar olan, yani 21 dakikalık ilk bölümünü sakin kafayla tekrar izledim. geçtim şovmen futbolcu eskilerini, teknik-taktik yorumcularının analizlerinin bile ne kadar abuk subuk, ne kadar skor odaklı olduğunu fark ettim. güya en saha içini konuşan adamlar bile hocanın, futbolcuların, camianın fb'yi küçümsediğini, hazırlık yapmadığını söyleyecek kadar olaydan kopuklar. - kırmızı karta kadar olan bölümden bahsediyorum -
neymiş, fb/iso kartal öyle dahiyane plan yapmış ki gs kitlenmiş falan filan. yaptıkları tek şey tam saha 1'e 1 baskı. yani taktik deha denilen şey herkesi biriyle eşleştirip onun başından ayrılma, demek. peki işe yaradı mı, birkaç kez. dünyada bunu hangi takıma yapsan 20 dakikada birkaç kez top kaparsın zaten. en tehlikeli olanları da kerem demirbay lakaytlığından kaynaklanan iki top kaybımız. karşılaştığımız şey birkaç cılız şut oldu. sadece 1 tane şimanski'nin az farkla giden şutu var. bu süreçte fb'lilerin vücut dili ve aksiyonları aşırı motive oldukları, bu nedenle telaşlı, ve harcadıkları pres eforundan dolayı bitiricilik yapabilecek enerjilerinin tükendiğiydi. ve bu presleri delindiğinde faullerle, ortamı gererek ataklarımızı savuşturma gibi niyetleri vardı, aldıkları talimat bu yöndeydi ve çok belliydi.
karşılık olarak sakin kalmaya ve ısrarla gerek uzun gerek kısa kendi oyunumuzu oynamaya çalıştık. arda kardeşler'in kötü hakemliği buralarda devreye girdi. barış'ın osayi tarafından saniyelerce kündeye getirilmesine kart çıkarmazken gidip alakasız ve sonu kendiliğinden tatlıya bağlanmış ufak atışmaya kart çıkartıp berbat bir hakem olduğunu bir kez daha ispatladı. mesajı şuydu: oyun içinde bol bol birbirinize faul yapıp maçı durdurabilirsiniz ama kavga edip benim otoriteme tehdit oluşturursanız affetmem. fb'nin bire bir baskı için enerjisinin azaldığı, geçişler bulmaya başladığımız ve oyunun lehimize dönmeye başladığı dakikalara gelmiştik. tekrar söylüyorum, yorumcuların dahiyane bulduğu bire bir baskı aslında bizim işimize gelecekti artık. ve djiku oyunda o kadar atıl durumdaydı ki kart gördüğü sert hareketi ve ikinci sarısına neden olan pozisyon iso'nun hurra planının ne kadar zayıf ve sürdürülemez olduğunu gösteriyordu. djiku atıl durumdaydı çünkü 1'e 1 baskıda kontrol etmesi gereken alan epey fazlaydı ve torreira'yı takip etmekte çok zorlanıyordu. ayağına top değmedi neredeyse.
işte o pozisyon ve djiku'nun atılması görünenin aksine bize zarar, fb'ye yarar sağladı. oyunu ele almaya başladığımız ve fb'yi geri koşturmaya başladığımız sekanslar başlamıştı. zayıf karnı bulmuştuk aslında. ama 10 kişi kalınca planı arkaya yaslanma olarak güncelledi dahi iso. kimin aklına gelirdi ki? üstelik düşmeye başlayan dirençlerini ve enerjilerini daha ekonomik kullanacaklardı artık. atıl durumda bulunan ve tek faydası bir şekilde saha dışına alınmak olacak djiku da çıkmıştı. kötü hakemliğin dengeyi 10 kişi kalan takım lehine yeniden düzenleyeceğini, artı olarak mağduriyet psikolojisinin ekstra direnç katacağını hepimiz biliyoruz. bjk geçen sene 10 kişiyle kadıköy'de 4 atmıştı fb'ye.
kırmızı kart pozisyonuna da parantezi açayım. o anda da kararı ağır buldum. faulse de değilse de içime hiç sinmedi ikinci sarı. faul değilse de torreira'ya kızmam, yapması gerekeni yaptı der geçerim. umut vadeden net atakta barış'ı yere yatıran osayi'ye kart çıkarmayan arda, bu pozisyonda tereddütsüz çıkararak maçın içine etti ama. yukarıda dediğim gibi sarılı ve kötü önlibero djiku, bizim için olmayan djiku'dan daha değerliydi oyunun dengesi açısından. maçın kalanında galip geleceğimize 1 saniye bile inanmadım kırmızıdan sonra.
maçın geri kalanındaki oyunu okuma, değişiklikler şu bu filan eleştirilebilir, orası ayrı konu ama maçın bitişinden beri yok "gs hazırlık yapmadı, yok çalışmadı, kibir, laubalilik (kdb hariç), küçümsedik" gibi yorumlar saçma sapan şeyler. baş altı ya da orta seviye anadolu takımlarına bile maçın ilk 20'sinde daha fazla pozisyon verdiğimiz en az 5 maç sayarım size. fb o kadar efora, prese, dahi (!) planına rağmen birkaç uzaktan şut dışında hiçbir şey üretemedi. sonunda da iyice olayı gurur meselesine çevirip maçı tuttu. yoksa maç başı planımızdaki sakin kalma, uzun-kısa-geçiş çeşitli varyantlarımızın hepsini usul usul deneyip maçı 2-3 farklı kazanacak bir noktaya doğru götürüyorduk. maçın içine etti hakem. hem de fb'yi 10 kişi bırakarak aslında onların ekmeğine yağ sürerek.
inanmayan açsın ilk 20 dakikayı tekrar izlesin.