• 62
    19 mayıs 2010 tarihli yazısı ile yine yardırmıştır.

    http://www.turkiyegazetesi.com/...detay.aspx?id=443048

    --- alıntı ---

    bir masal gibi yaşandı pazar gecesi hüznü ve coşkuyu barındıran. her masal gibi güzel bitmesi gerekirdi ama birilerinin de acı çekmesi gerekiyordu. bir topun çizgiyi geçip geçmemesine bağlı olmamalıydı sonuç. bir karış daha aşağıdan veya bir karış daha ileriye dürtse birisi hemen kahraman olacak, şenlikler başlayacak ve masal orada bulunanlar için iyi, orada olmayanlar için kötü bitecekti. her şey bir karış mesafeye bağlanacak kadar küçük bir farka mı kalmalıydı? hayatın iki uç noktasının arası bir karış mıdır?..

    masal bu ya... köyün ağası karar vermiş köyün güzelini almaya. ağa bu; kaçıracak değil ya, vermiş 20 davar ve 50 keçi, iki de ipek halıcık göndermiş ve kızın rızası sorulmadan başlamış düğün hazırlıklarına.
    komşu köylerden çengiler gelmiş, davul zurna hakeza...
    ağanın köşkünün bahçesi süslenmiş.
    gelin yukarıda hazırlanırken, aşağıda damat tıraşını bile yaptırmış ağa...
    kimse sormamış ya gelin kıza, köyün güzeline; “gönlün kimdedir” diye ve kızımızın gönlü ise tuttuğunu koparan ve kendisini “kullanmak” için arzulayan ağaya meyilli değilmiş meğer...
    mermiler bile sürülmüş namlulara havaya ateş edilecek ya gelin avludan inerken...
    tam o saat gelmiş...çığırtkan ağaya da yaranacak ve ertesi gün alacağı bahşişin yüzü suyu hürmetine bağırıvermiş...
    “gelin kızımız geliyor. çalsın davullar, oynasın dört kol çengiii...”
    merdivenden gelen yok...
    bir daha anons...
    hâlâ gelen yok...
    koşmuşlar kızın odasına, üst kata ve ne görsünler...
    cam açık, perde rüzgarla uçuşuyor ve kız yok...
    kız kaçmış...
    hemen o an ağanın adamları kırıp dökmeye başlamış ortalığı...
    havaya ateş edecek silahlar birbirlerine doğrultulur olmuş.
    kıyamet kopar gibi olmuş...
    kız gönlünün sesini dinlemiş. paraya para demeyen ağaya değil, kendisini kullanmak için isteyen ağaya değil, fakir ama mert delikanlı sevgilisine kaçmış...
    zengin ve şımarık yerine fakir ama gururlu genci tercih etmiş...
    kız sevdiğine kaçmış...

    bu masalla ilgili olarak aldığım en güzel mesaj şudur:
    “türkiye’de fenerbahçe’nin neden antipatik bulunduğunun cevabı, iki dakikalığına kendini şampiyon sandığı anda hoplayıp zıplayarak bunu kutlamak yerine hemen rakibini incitmek ve onunla alay etmek amacıyla timsah yapmaya kalkmakta gizlidir.”
    sevmiyorsun...
    saygı hiç duymuyorsun...
    sevgi beklemiyorsun belki ama saygı istiyorsun.
    saygıyı elde edemediğin zaman da kalkıp korkutarak bunu elde etmeye çalışıyorsun.
    bu nedenle üç yıldır en anlı şanlı yabancılarınla ve en pahalı hocalarınla üç adet türk’e kaybediyorsun şampiyonlukları.
    zico ile cevat güler’e...
    aragones ile mustafa denizli’ye...
    daum ile ertuğrul sağlam’a...
    şenol güneş senin elinden ligi alıyor, kupayı da alıyor, sonra süper kupa’nın bile dışına itiyor...
    sen ise hâlâ “sınırsız yabancı” istiyorsun...
    zziz ağabey...
    kız kaçmaktan bıktı...
    alan her yıl götürüyor bu kızı...

    ağam...
    oyuncun çukur kazdığında, kalecin poposuyla top tuttuğunda veya ayağını kalçadan tutup tribünlere salladığında ortaya çıkıp ağalığını gösterseydin, iki gün önce “aaa” diye kalakalmazdı seninkiler ortada.
    yüzleşseydin kazandığında, kırıp dökerek kazandığında, oyuncunun değil, senin müdahalelerinle kazanıldığında kontrol edebilseydin gücü, o zaman en güçlü olurdun.
    o zaman hepimizin ağası olurdun...
    840 dakika sonra şenol’un elinde bulunan rekorunu kırmasına izin vermeyen şenol’a ezdirmemiş olurdun volkanını. o rekoru durduran da kapının önüne koyduğun burak oldu ise bunda bir “ilahi adalet” dengesi, akıl sır ermez bir kantar olduğunu kabullenirdin.
    ağalığa da bu yakışırdı...
    marabalar bile saygı ve sevgiyi çoğunlukla paraya tercih eder ağam...
    oyuncun güiza yerde yatarken ve rakip takım onu işaret ederken, daum bile emre’ye topu dışarı atmasını söylerken onun çabukluğu ile cristian’ın bombası ve ardından “ağlamak” işaretinin üstüne gelmedi mi alanzinho’nun oyunu çabuk başlatması...
    kendi silahınla vurulmadı mı ağam?..

    her türlü galibiyette hep ağa’nın takımının neden yenildiğini sorgulamaktan rakibin neden yendiğini sorgulamayı ıskalayan organik yorumcularınla kuşatılırsan gerçekten uzaklaşırsın ağam...
    onların bilgisi yok ama fikri çok...
    ben seni çok seviyorum ağam...
    inan onlardan daha çok seviyorum ve o gece için seninkilerden çok üzüldüm sen üzüldüğün için...
    “bu sezonu kaybettik, artık önümüzdeki sezonlara bakacağız” klişesi ayıbı örtmez ki...
    çünkü kız kaçtı düğün evinden...
    “bu kızı da kaçırdık artık başka kızlara bakacağız” demek de ağalığa yakışmaz...
    bir kent türkiye’nin yarısına gülüyor. haklı da...
    timsah yürüyüşü ile sazan yürüyüşünü tartışıyor millet...
    bir de düşün ki, o top bir karış aşağıdan veya 20 santim daha soldan gitseydi bugün kimlerin kalbini nasıl kırıyordu seninkiler...
    kalp kırma şansları ellerinden alındığı için o gece kafa kırdılar...
    bırak artık köyün kızlarını ağam...
    dışarıdaki yabancı sevgililere bak, bu takımınla seni avrupalı kızların arasında dolaştıracak, gönlünü rahat rahat eğlendirecek kızları kovala artık...
    ya da git balık tut...

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın