• 6359
    içlerinden burayı okuyan vardır. inanıyorum ki sağ salim düşünebilenleri de kalmıştır. galatasaray taraftarı olarak söyleyeceklerim var kendilerine. özellikle z kuşağı fenerbahçeliler aydınlansın ki uzaklarda bir yerde keyifli rekabet ihtimali kalsın.

    güzel kardeşlerim, kandırılıyorsunuz. diyorsunuz ki 10 senedir nasıl şampiyon olamayız? inanın bir galatasaray’lı olarak ben de hayret ediyorum. şu kötü ligde böyle paralar harcayarak her sene karavana seçimleri nedeniyle bir sonraki sezon sil baştan yapmak zorunda kalmanıza.

    ali koç başkanlık döneminde 6 senede 100 civarında oyuncu almış transfer etmiş. yahu böyle iş olur mu? siz buradan ne bekliyorsunuz? hiç bir teknik ekip 2 sene çalışmamış. 1 seneyi tamamlayan hoca sayısı 1. bunlara rağmen bu 6 senede şampiyonluğu 2 kere elinizle verdiniz siz. yahu (bkz: 23 nisan 2023 galatasaray karagümrük) puan kaybetmemizin ertesi günü evinizde 24 nisan 2024 fenerbahçe istanbulspor maçı’nda puan kaybettiniz. galatasaray’ın benzer bir anısı var mı hatıranızda?

    peki bizim farkımız ne? aynı toksik spor ortamındayız sonuçta. o zaman niye daha başarılıyız? çünkü güzel kardeşim biz de denetleme mekanizması var. hukukun kaygan olduğu, devlet ve özel sektörde kurumsal hafızanın zayıfladığı bir dönemde bunu yapmadığın zaman, kişilerin bireysel çıkarlarının gün be gün kurumsal çıkarların önüne geçmesi devam ediyor. koltuk ne demek etki alanı demek. denetleme olmazsa etki alanı çıkar alanına dönüşüyor.

    başkanınız ali koç, ailesinin ve şirketlerin çıkarları için bir etki alanına ihtiyaç duyuyor. bu etki alanına direkt siyaset sahasında sahip olmayı tercih etmiyorlar. erdoğan’la olamazlar karşısına da çıkamazlar. o zaman daha ortada pozisyon alabilecekleri bir etki sahası gerekli. rahat rahat at koşturuyorlar. yahu ne başkanınınız, ve yönetiminiz ne teknik adamlarınız ne konuşuyor futbol adına? en son ne zaman başkanınınızdan bir stratejik plan denediniz. genel kurullarınız da dedikodu yapıyorsunuz hepimiz izliyoruz. sizde kimsenin umrunda değil spor. futbol dışı branşlar da gelen başarılar sadece para kaynaklı. iyi yönetildiğiniz yok yani.

    galasataray’da sermayeyle temas ediyor şüphesiz. yönetiminde yer veriyor. ancak sizden farkı sopayı elinde tutan lise temelli bir cemiyeti var. abdürrahim albayrak, erden timur, adnan polat, haldun üstünel gibi isimler farklı sıfatlarla cemiyet dışından hikayeye dahil olsalar
    da bazen biz taraftarı kızdıracak dahi olsa, görevden alınabiliyorlar. bakın daha yeni, başkanlık süresi 2 yıla indi galatasaray’da. ne yapabilirsin iki yılda? lise, biz sana söyleriz diyor kısacası. bu yapının da eksikleri olmasına rağmen, görevde olan bu kaygan zeminde futbolda sportif başarıya odaklanıyor. onu da sağlayamazsan kesin değişirsin. sağlarsan eh işte belki bir dönem daha. galatasaray 2000 sonrası 8 başkan değiştirdi. 9 kere de şampiyon olmuşuz. siz ise bir kere başkan değiştirdiniz. evet 1. aziz yıldırım yerine ali koç. 6’da şampiyonluğunuz var son 10 seneye rağmen. neden 10 senedir olamıyorsunuz?

    sorun tek cevabı aziz yıldırım. zaten başka seçenek yok. ali koç’tan farkı saha içinde futboldan anlardı. birde etrafına küçük bir cemiyet kurmuştu. yönetim kurulları güçlüydü uzun süre. kiğili, özdemir, koç, saran, kutlualp soyadlarının bir ağırlığı vardı. uluslararası bağlantılar ve sıcak para akışı da sağlardı bu durum. sonra yıllar geçtikçe otoriterleşmeye başladı o da. otoriterleştikçe cemiyet dağıldı. neden otoriterleştiği de aslında ülkedeki siyasi tabloyla ilişkili. 2002’ye kadar türkiye’de siyasi yapı sık sık değiştiği için sporun siyasetten beslenme imkanı pek yoktu. ancak siyasi yapı sabit kaldıkça para yer değiştirdi ve kendini siyasete bağladı. futbol da küresel olarak endüstriyelleşince siyaset ve spor para da birleşti. aziz yıldırım’da burda kolayca söz sahibi olacağı başkanlığını siyasetle iç içe yaptı.

    neyse lafı çok uzattım, aziz yıldırım spor sahasında hakem azarlardı, gazeteci azarlardı, taraftar azarlardı, futbolcusunu azarlardı, yayıncı kuruluşu azarlardı, hatta kendi sporcusunu dövdürürdü. (bkz: rüştü reçber) siz niye herkesi azarlıyorsunuz diye sormayın diye de siz bilmeziniz bunları diye de bir mücadele uydururdu. fenerbahçe cumhuriyeti, atatürkçüleri, bir şeylerin kalesi falan olurdu sürekli. abileriniz sormadı? yahu biz spor kulübüyüz ne alakası var kaleyle, onla, bunla diye. yani fenerbahçe bu yeni düzende siyasetin kendisi oldu. başkanı da bu siyaset-spor-para üçgeninde at koşturmaya başladı.

    sonra ne mi oldu? siyasette kavga çıktı. bir cemaat rant kavgası çıkardı. aziz yıldırım’da rantın parçasıydı. kavga başta bahsettiğimiz hukuka yansımalıydı. cemaat orda gücünü göstermek istedi belli ki. hukuka yansıması için zaaf lazımdı. aziz yıldırım’ın zaafı şikeydi. çok sevdiğiniz fenerbahçe’niz de kurban oldu. ancak camia olarak hatanın kaynağını aramadınız. kurumsal olarak biz siyasetiz dediniz. artık başkanlarınız da siyaseti hep parçası olacak. sportif başarı görevde kalmak için bir ön koşul değil siz de. siyasetin parçası olmak ön koşul.

    mevzu fetö’ye geldi. bir fetullah gülen cemaati vardı biz 30’luların bildiği. bunlar çok zengindi. çokta iyiyiz biz diyorlardı. müslümanız derlerdi. anlayamadığımız, zor kitapları vardı. müslümanlık, inanması zor bir din değil derdik, yok siz bilmezsiniz derler kültürlerarası diyalog falan anlatırlardı. kamuya giriş sınav sorularının ne tesadüfse, yurtlarında son gün yaptıkları denemeye çok yakın çıktığını bilmeyenimiz yoktu lisede. biz nasıl olduğunu bilirdikte, siyasi büyüklerimiz allah’ın işi işte dediler herhalde ki bir sorun görmedi kimse. sonra güya bunlar bir gün bu eğitimci kimliklerindeki başarılı sistemlerine dokunulduğu için çook sinirlendiler. mevzu sadece eğitim değildi tabi. mevzu ranttı. işte sizin aziz başkanınızla da yolları buralarda kesişti. aziz başkanınızın şansı, kendisinden daha büyük bir kavganın sonunda kazanan tarafa düşmek oldu. sonra fetö girdi hayatımıza. ama tanımı belli değil. çünkü fetö gizli bir örgüttü. kim hangi amaçla, ne için temas etti belli değil. doğal olarak kim ne kadar ordan belli değil. çünkü örgüt öyle bir noktaya ulaşmış ki sahip olduğu veri yabancı istihbaratın kaynağı olmuş. böylece onlarca noktadan yönetilen merkeziyetsiz bir kimliğe kavuşmuş.

    galatasaray’da ise kurumsal hafıza buna izin vermemiş. çünkü 1481’den gelen mekteb-i sultani aklı o. osmanlı’nın yükselişini, duraklamasını ve yıkılışını görmüş. hakan şükür ve arif erdem diyeceksiniz. ben de alın işte kanıt diyeceğim. cemaat farklı yerden ulaşmaya çalışmış galatasaray’a. bu cemaatin olayı bu zaten. içeri sızıp zaafını tespit edince seni kontrol etmeye başlamak. dergilerinin adı bile sızıntıydı bunların o yıllarda. sızıntı için en kolay yol çocuklar birde. galatasaray’da da altyapıdan çocuklarla, a takımın gençleriyle içeri sızma peşindeler. izlediğiniz dua himmet videoları da galatasaray cemiyetine mesaj vermek biz burdayız diye. ha o dönemlerde galatasaray borç içinde yüzüyor bu arada. siz de stat yapıyorsunuz kendi kaynaklarınızla. cemaat da diyor ki bizde para var rahat olun ama gelin yönetiminize gireyim. sızıntı işte. neyse biz o stadı kendimiz yapamadık. en değerli arazimizi satıp stadı yıktırdık. devlet de bu karli ticareti kaçırmadı. açılışta siyasi figürlerin kasılmasına tepki verdik. hayrına mı yaptınız diye. hem cemaate hem siyasete sırt çevirdik. olayı yumuşatmaya çalışan başkanımızı da görevden aldık. ibra da etmedik ayrıca. bu galatasaray kültüründe nadiren yapılır. söyler misiniz bu tabloda net olmayan ne?

    bugün de bu masal üzerinden uyutuluyorsunuz. işte algı yönetimi tam da bu. sizin kulübünüz bireylerin kişisel çıkarlarını, galatasaray ise kulübünün çıkarlarını korumak için yönetiliyor. böylece kişilerin bir işler karıştırmasına izin verilmiyor.

    leicester city’inin helikopter kazasında vefat eden başkanının bir sözü kalmış aklımda. biz ligde, 90 dakika rakip geri kalan sürelerde ortağız diye. küreselleşen futbolun özeti bir söz. ancak fenerbahçe camiası siyasette, başka başka alakasız konularda da rakip olalım , sahada da düşman olalım diyor.

    taraftarları olarak sizden beklentimiz, siyaseti ve başka gündemler bir kenarda bırakmanız. fenerbahçe’nin büyüklüğü anlaşılamazı bırakın istiyoruz. galatasaray’ın tanımlarına bakın birde. bir his takımıyız bu kadar. kale değiliz, vatan millet sakarya değiliz. biz his etrafında birleşip takımımızı destekliyoruz sadece. türk olmayan takımları yenmekten de büyük keyif alıyoruz. siz ise bazı adamların etrafında birleşip birileriyle kavga ediyorsunuz. biz size icardi’nin bağlantı oyununda da etkili olabildiğini konuşuyoruz, siz ali koç’un açıklamalarını konuşuyorsunuz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın