1880
tarihin en pahalı kadrosu olabilir, buna karşı çıkamam. ama biz rijkaard'tan ne bekliyoruz? bir sistem, bir ekol yerleştirmesini bekliyoruz. bir anlayışı ve hatta bir futbol kültürünü oturtmasını bekliyoruz altyapısıyla beraber. gençlere şans verip onları bir sonraki sezon için pişirmesini istiyoruz.
evet bunları istiyoruz, bahsettiği gibi 4-3-3, total futbol oynatmasını istiyoruz.
ama nedense etraftaki pek galatasaraylı rijkaard'tan ne beklediğini unutuyor. kötü oynanan maçlardan sonra ağzına geleni söylüyor. ama 20 dakikalık bir kasımpaşa şovunda da salyalarını ihmal etmiyorlar masa etrafından. bu böyle olmaz. rijkaard'ın başına geldiği takımın o zamanki hali amansız olmaktan çok da öteye geçemezdi zaten, geldiği günden beri sabır gerekeceği belliydi.
şuna bişey diyemem; kadronun kaldırabileceği taktikle oynamalıydı. böyle dense kabul edilebilir. ama o zaman da siz bu adamdan kendisinden ve sisteminden taviz vermesini istemiş olursunuz, bu da olmaz. rijkaard gibi bir adama bu da yapılmaz.
şimdi sezon başında rijkaard'ın elindeki isimlere bir bakalım;
aykut, sabri, uğur, gökhan zan, servet, emre güngör, emre aşık, balta, topal, barış, ayhan, kewell, baros, arda, nonda ..
bu isimlerden zaten kaçıyla siz 4-3-3 oynayabilirsiniz? kaçıyla total futbolun yanına yaklaşabilirsiniz? kale çizgisine kelepçelenmiş gibi yapışan bir kaleciyle mi? belinin etrafında dönmesi dakikalar alan ve topu oyuna sokarken şişirmekten başka bişey yapmayan stoperlerle mi? savunma bilgisi zayıf kademe hatalarıyla dolu ve laftan anlamaz bir sağ bekle mi? disiplinden çok uzak, yaratıcılığı sıfır bir ortasahayla mı? yoksa 30'unu aşmış diğer bir ortasahayla mı?
hiçbirisiyle.
yazın çok mu transfer yapıldı? bakalım yapılan transferlere;
franco, caner, sarp, keita ve elano.
sarp ve caner total futbola katkısı olabilecek isimler değil. zaten baktığınızda caner'le sabri'nin aynı anda sahada olması da 4-3-3'e oldukça ters sayılabilir. tek çıkan bek olması lazımken caner/sabri ikilisiyle çıkıp da dönmeyen iki tane bekimiz oluyor sahada. sarp'ı zaten saymıyorum. tamam, çok istekli, çok mücadeleci, gününde olduğunda iyi bir fırsatçı. ama total futbolun ilk gerekliliği olan yaratıcılık; sıfır. franco bir derece, çizgide durmayı sevmeyen, servet ve zan gibi tek hamleli, müdahale yaptı mı belini döndürmesi çok zor olan adamların arkasında oynayabilecek tipte bir kaleci. keita'yı geçelim, gorilimiz o bizim. denge, sürat, çeviklik ve güç. bir gorili goril yapan başlıca fiziksel yetenekler. elano bu sistemin bel kemiği olabilecek potansiyelde ve hatta anlayışta birisi ama onun da yanına barış'ı ve sarp'ı koyduğunuzda o adam da alışamaz bu takıma. beklenenin inanılmaz altında kaldı; hayalkırıklığı oldu ama ben kalması taraftarıyım. ha tabii bir de kendisini adamdan saymayıp ama aynaya bakmayı da ihmal edenlerce pas atılmaması da cabası.
neyse sonuç olarak bu kadar transfer yapılmasına rağmen takımın asıl iskeleti tamamen aynıydı. savunma hala daha tek hamleli, hala daha oyun kurmaktan, çabuk ve doğru pası bulmaktan uzak. ortasaha zaten yaratıcılıktan uzaktı bir de iyice düşen performansıyla mehmet topal tuz biber ekti üzerine. ileri üçlü gayet güzel işler yaptı baros varken.
yani ben demek istiyorum ki zaten bir transfer döneminde yapılabilecek transferlerle tamamlanabilecek bir kadro değildik. iskeleti yıkmak, sistem için çürük kalanları göndermek iki belki üç transfer dönemi gerektirecekti.
baros sakatlandı, kewell gitti vs vs. geldik ara transfer dönemine. ve bir ara transfer döneminde, yaz dönemindeki kadar transfer yapmak zorunda kaldık; neill, jo ve santos.
belki bu transferler yazın yapılabilseydi, işte o zaman ara transferde bir ortasaha alır ve 2010 yaz döneminde takımı tamamlayabilirdik büyük ölçüde. ama unutmayalım, bu transferleri yapmamıza sakatlıklar neden oldu. neill, nokta atışıdır. türkiye'de 4-3-3 oynamak için sahip olabileceğiniz en iyi stoper modelidir.
neyse, çok uzadı. toparlayıp kapatayım mevzuyu. rijkaard bu yüzden diyor kadro yetersiz diye, demek istiyor ki;
"benim sahaya sürdüğüm 11 kişinin zaten tamamı 4-3-3 adamı değil nerdeyse, bir de sakatlıklar gelince yerine oynattığım kişiler iyice yetersiz kalıyor. kadroda total futbol derinliği yok."
rijkaard'ın cümlelerini sevgili tercümanımız ne kadar kötü çeviriyorsa bizler de bir o kadar kötü yorumluyoruz.
bu adamdan ne istediğimizi bir kez daha gözden geçirip ona göre davranmamız makbûl olanıdır. üzülmedi diye jo'yu ıslığa boğarken maç seçen nazlı kaptanı göklere çıkarmakla rijkaard'a sabretmek zaten mümkün değil.
rijkaard bu sezonu takımı ayıklamak, kendi yoluna ayak uydurabilecekleri belirlemek ve bir anlamda da türkiye'deki futbol anlayışını kavrayabilmek için kullandı. ve pek tabii ki elinden geldiğince en iyi noktada bitirmek için.
eğer ihtiyaç duyduğu zamanı ve imkanları sunacak olursak rijkaard'a, galatasaray'ın başına gelmiş en güzel şey olacaktır bu adam.
evet bunları istiyoruz, bahsettiği gibi 4-3-3, total futbol oynatmasını istiyoruz.
ama nedense etraftaki pek galatasaraylı rijkaard'tan ne beklediğini unutuyor. kötü oynanan maçlardan sonra ağzına geleni söylüyor. ama 20 dakikalık bir kasımpaşa şovunda da salyalarını ihmal etmiyorlar masa etrafından. bu böyle olmaz. rijkaard'ın başına geldiği takımın o zamanki hali amansız olmaktan çok da öteye geçemezdi zaten, geldiği günden beri sabır gerekeceği belliydi.
şuna bişey diyemem; kadronun kaldırabileceği taktikle oynamalıydı. böyle dense kabul edilebilir. ama o zaman da siz bu adamdan kendisinden ve sisteminden taviz vermesini istemiş olursunuz, bu da olmaz. rijkaard gibi bir adama bu da yapılmaz.
şimdi sezon başında rijkaard'ın elindeki isimlere bir bakalım;
aykut, sabri, uğur, gökhan zan, servet, emre güngör, emre aşık, balta, topal, barış, ayhan, kewell, baros, arda, nonda ..
bu isimlerden zaten kaçıyla siz 4-3-3 oynayabilirsiniz? kaçıyla total futbolun yanına yaklaşabilirsiniz? kale çizgisine kelepçelenmiş gibi yapışan bir kaleciyle mi? belinin etrafında dönmesi dakikalar alan ve topu oyuna sokarken şişirmekten başka bişey yapmayan stoperlerle mi? savunma bilgisi zayıf kademe hatalarıyla dolu ve laftan anlamaz bir sağ bekle mi? disiplinden çok uzak, yaratıcılığı sıfır bir ortasahayla mı? yoksa 30'unu aşmış diğer bir ortasahayla mı?
hiçbirisiyle.
yazın çok mu transfer yapıldı? bakalım yapılan transferlere;
franco, caner, sarp, keita ve elano.
sarp ve caner total futbola katkısı olabilecek isimler değil. zaten baktığınızda caner'le sabri'nin aynı anda sahada olması da 4-3-3'e oldukça ters sayılabilir. tek çıkan bek olması lazımken caner/sabri ikilisiyle çıkıp da dönmeyen iki tane bekimiz oluyor sahada. sarp'ı zaten saymıyorum. tamam, çok istekli, çok mücadeleci, gününde olduğunda iyi bir fırsatçı. ama total futbolun ilk gerekliliği olan yaratıcılık; sıfır. franco bir derece, çizgide durmayı sevmeyen, servet ve zan gibi tek hamleli, müdahale yaptı mı belini döndürmesi çok zor olan adamların arkasında oynayabilecek tipte bir kaleci. keita'yı geçelim, gorilimiz o bizim. denge, sürat, çeviklik ve güç. bir gorili goril yapan başlıca fiziksel yetenekler. elano bu sistemin bel kemiği olabilecek potansiyelde ve hatta anlayışta birisi ama onun da yanına barış'ı ve sarp'ı koyduğunuzda o adam da alışamaz bu takıma. beklenenin inanılmaz altında kaldı; hayalkırıklığı oldu ama ben kalması taraftarıyım. ha tabii bir de kendisini adamdan saymayıp ama aynaya bakmayı da ihmal edenlerce pas atılmaması da cabası.
neyse sonuç olarak bu kadar transfer yapılmasına rağmen takımın asıl iskeleti tamamen aynıydı. savunma hala daha tek hamleli, hala daha oyun kurmaktan, çabuk ve doğru pası bulmaktan uzak. ortasaha zaten yaratıcılıktan uzaktı bir de iyice düşen performansıyla mehmet topal tuz biber ekti üzerine. ileri üçlü gayet güzel işler yaptı baros varken.
yani ben demek istiyorum ki zaten bir transfer döneminde yapılabilecek transferlerle tamamlanabilecek bir kadro değildik. iskeleti yıkmak, sistem için çürük kalanları göndermek iki belki üç transfer dönemi gerektirecekti.
baros sakatlandı, kewell gitti vs vs. geldik ara transfer dönemine. ve bir ara transfer döneminde, yaz dönemindeki kadar transfer yapmak zorunda kaldık; neill, jo ve santos.
belki bu transferler yazın yapılabilseydi, işte o zaman ara transferde bir ortasaha alır ve 2010 yaz döneminde takımı tamamlayabilirdik büyük ölçüde. ama unutmayalım, bu transferleri yapmamıza sakatlıklar neden oldu. neill, nokta atışıdır. türkiye'de 4-3-3 oynamak için sahip olabileceğiniz en iyi stoper modelidir.
neyse, çok uzadı. toparlayıp kapatayım mevzuyu. rijkaard bu yüzden diyor kadro yetersiz diye, demek istiyor ki;
"benim sahaya sürdüğüm 11 kişinin zaten tamamı 4-3-3 adamı değil nerdeyse, bir de sakatlıklar gelince yerine oynattığım kişiler iyice yetersiz kalıyor. kadroda total futbol derinliği yok."
rijkaard'ın cümlelerini sevgili tercümanımız ne kadar kötü çeviriyorsa bizler de bir o kadar kötü yorumluyoruz.
bu adamdan ne istediğimizi bir kez daha gözden geçirip ona göre davranmamız makbûl olanıdır. üzülmedi diye jo'yu ıslığa boğarken maç seçen nazlı kaptanı göklere çıkarmakla rijkaard'a sabretmek zaten mümkün değil.
rijkaard bu sezonu takımı ayıklamak, kendi yoluna ayak uydurabilecekleri belirlemek ve bir anlamda da türkiye'deki futbol anlayışını kavrayabilmek için kullandı. ve pek tabii ki elinden geldiğince en iyi noktada bitirmek için.
eğer ihtiyaç duyduğu zamanı ve imkanları sunacak olursak rijkaard'a, galatasaray'ın başına gelmiş en güzel şey olacaktır bu adam.