96
kazanmak zorunda olduğumuz maç, farkın bir önemi yok. 12 farklı bir galibiyet alamayacağımıza göre, "mutlaka fark olmalı" gibi bir beklenti içerisine kendimizi sokmanın bir anlamı yok. bu fark beklentisi karşılanmadan kazanıldığı takdirde, bir hayal kırıklığı oluşuyor çünkü fark isteyen insanlarda. dün akşamdan sebep mutsuz olmaya gerek olmadığı gibi, bu akşam 1 veya 2 farklı bir skorla kazanmamız halinde de mutsuz olmayı gerektirecek bir şey yok. bu sene yarışta fenerbahçe'nin önüne geçecek isek, bu çünkü gol averajı ile olmayacak. puan veya puanlarla olacak. bunun dışında puan-puana yarışmaya devam ettiğimiz her senaryoda korkan, ürken taraf fenerbahçe olacak. biz yeter ki puan-puan durumunu bozmayalım, puan olarak gerilerine düşmemeye çalışalım ve mümkünse de öne geçmeye bakalım. bunun da tek yolu kazanmaya devam etmek. iki testi tokuşunca biri elbet kırılır ve biz kazanarak devam ettiğimiz sürece o kırılan taraf eninde sonunda fenerbahçe olacak. "bu sene farklı", "bu sene o kırılgan fenerbahçe yok" dediklerine de bakmayın. bir taraf bu açıklamaları yapma gereği duyuyorsa, kırılgan olmadıklarının altını çizmek zorunda hissediyorsa kendisini, zayıftır. korkuyordur. bizim taraftan "galatasaray bu sene yarışta kırılgan değil" açıklamasını duydunuz mu hiç son 20-25 senede? ben hiç duymadım. biz ya sonuna kadar yarışırız ya da mart ayı gelmeden havlu atarız. aramız yoktur pek. yarıştığımız senelerde de güçlü olmanın, kazanmayı bilen taraf olmanın avantajını özellikle son iki ayda mutlaka kullanırız. fenerbahçe bunu iyi bildiği için, onların tek derdi nisan ayı gelmeden şöyle 5-6 puan fark ile öne geçmek, bütün güçleriyle bunun için uğraşıyorlar. biz en kötü senaryoda dahi puan-puana gitmeye devam edelim, mutlaka bir noktada tuzla buz olacaklar. kazanalım ve yine içeride olan bir sonraki maçımıza yoğunlaşalım.