225
21 ocak 2024 trabzonspor galatasaray maçı'nı izlerken kendisi geldi aklıma. kendisi ve meşhur mançester yunaytıd maçındaki "nasıl yükleniyoruz. nasıl bir tempo!" ifadesi. bir an durdum düşündüm. dedim ki tesislere bütün kadroların bütün yaş gruplarının göreceği biçimde bu sözü asmalı. galatasaray'ın bireylerden bağımsız futbol felsefesinin ne olduğu gelen giden görev alan herkesin görsel hafızasına nakış gibi işlenmeli.
galatasaray'ın formasını giyecek futbolcunun sahada kendisini neyin beklediğini "yüksek pres, tempolu oyun, korakor mücadele, icabında tekmeye kafa sokma, son topa kadar vazgeçmeme, hep daha fazlasını arzulama..."
bilmeli. bilmeli ki tesislerden içeri adımını attığı andan itibaren farklı bir motivasyona sahip olmalı. artık herhangi bir sporcu değil galatasaray askeri olduğunu bilmeli. içeride ve dışarıda buna uygun yaşamalı. basına fırsatçılara düşmanlara malzeme "kilo fazlası, antrenmanda isteksiz tavırlar, takım içi gruplaşma girişimleri, -özellikle takım bütünlüğünü bozacak yerli/yabancı ayrımı- sahada pas verirken adam seçme..." vermemeli. bilmeli ki en ufak bir malzeme düşmanlar sayesinde pire iken deve olur. zira halihazırda düşmanlar bizim üstümüze gelirken bizler de taraftar olarak kendi topçumuzun üzerine gideriz ki bu bizim için yer yer faydalıdır. çünkü biz diğer taraftarlara benzemeyiz. bizim için geçmiş bir hafta öncesi ile sınırlıdır. kimse elestirilemez değildir. hal böyle iken bir futbolcunun vereceği en ufak görüntü büyür de büyür başımıza bela olur. başka takımlarda yaşanan bir sürü skandal eş geçilirken bizde bizzat üzerine gidilir. deşilir de deşilir. "kerem aktürkoğlu marcao olayı, ndombele'nin fiziği, arda caner kavgası, melo riera kavgası, gomis'in oynamak istememesi..." işte bütün bunlar göz önüne alındığında nasıl alcalmaktan imtina etmeyen gözü dönmüş rakiplerle mücadele ettiğimiz bilinmeli ve bu veciz saha içinde kalıp odaklanmak gerektiğini futbolcu her kafasını kaldırdığında yüzüne vurmalı.
burada görev o takımda oynamış o tempoyu yapmış ve soluduğu o havayı şimdilerde galatasaray'a getirmiş aslan okan hocaya düşüyor. hocam olur da bu yazıyı okursan ümit aktan 'ın bu sözünü tesislere yazdır.
herkes galatasaray'ın ne demek olduğunu bilsin.
galatasaray'ın formasını giyecek futbolcunun sahada kendisini neyin beklediğini "yüksek pres, tempolu oyun, korakor mücadele, icabında tekmeye kafa sokma, son topa kadar vazgeçmeme, hep daha fazlasını arzulama..."
bilmeli. bilmeli ki tesislerden içeri adımını attığı andan itibaren farklı bir motivasyona sahip olmalı. artık herhangi bir sporcu değil galatasaray askeri olduğunu bilmeli. içeride ve dışarıda buna uygun yaşamalı. basına fırsatçılara düşmanlara malzeme "kilo fazlası, antrenmanda isteksiz tavırlar, takım içi gruplaşma girişimleri, -özellikle takım bütünlüğünü bozacak yerli/yabancı ayrımı- sahada pas verirken adam seçme..." vermemeli. bilmeli ki en ufak bir malzeme düşmanlar sayesinde pire iken deve olur. zira halihazırda düşmanlar bizim üstümüze gelirken bizler de taraftar olarak kendi topçumuzun üzerine gideriz ki bu bizim için yer yer faydalıdır. çünkü biz diğer taraftarlara benzemeyiz. bizim için geçmiş bir hafta öncesi ile sınırlıdır. kimse elestirilemez değildir. hal böyle iken bir futbolcunun vereceği en ufak görüntü büyür de büyür başımıza bela olur. başka takımlarda yaşanan bir sürü skandal eş geçilirken bizde bizzat üzerine gidilir. deşilir de deşilir. "kerem aktürkoğlu marcao olayı, ndombele'nin fiziği, arda caner kavgası, melo riera kavgası, gomis'in oynamak istememesi..." işte bütün bunlar göz önüne alındığında nasıl alcalmaktan imtina etmeyen gözü dönmüş rakiplerle mücadele ettiğimiz bilinmeli ve bu veciz saha içinde kalıp odaklanmak gerektiğini futbolcu her kafasını kaldırdığında yüzüne vurmalı.
burada görev o takımda oynamış o tempoyu yapmış ve soluduğu o havayı şimdilerde galatasaray'a getirmiş aslan okan hocaya düşüyor. hocam olur da bu yazıyı okursan ümit aktan 'ın bu sözünü tesislere yazdır.
herkes galatasaray'ın ne demek olduğunu bilsin.