246
tabiki de bir sonraki turda elenme ihtimalleri daha yüksek. avrupada oynanan futbolda (top takımlardan bahsetmiyorum) ekseriyetle yüksek fizik güç, anlaşılır çok tekrarlı planlar, bir birini tamamlamaya çalışan bütünler var. karşılaşacakları rakipler muhtemelen kendilerinden değer olarak daha yüksek olacaklar ve haliyle bu takımların daha varsıl ve varyeteli olacağını beklemek çok tuhaf bir iddia olmaz. haliyle şansları rakiplerinden daha düşük olacak. ancak kendi kümelerinin daha varsılı olacak bu rakipler.
sorun şu. bu sene şampiyonlar liginde yaşadığımız 6 birbirinden ilginç maçta gerçekten bu guruptan çıkma şansımız vardı. diyelim çıktık ve bir sonraki turda da rakibimizi eledik. bize göre bu bizim büyüklüğümüzün doğal sonucuyken onlar için imkansız. oysa biz gruptan çıksaydık bu şaşalı olduğuna ikna olduğumuz kadromuzla bir sonraki turu geçme ihtimalimiz onlardan çok değil. biz türkiye'de bu kümenin bir parçası olmaktansa varsıllığın bir parçası olmayı kafaya taktığımız için bunu anlamakta güçlük çekiyoruz.
edit:
bir şeyi eklemeyi unutmuşum. takımımızın varsıllığı düşük değil. serüvenimiz de devam ediyor. yeniden ayağa kalkarak, oyunumuzu geliştirerek, belki biraz şansla bu serüvene güzel devam da edebiliriz. ancak bu durum, o olası anlarda yaşayabilecegimiz mutluluk bu yazıda aktarmaya çalıştığım fikri hiç değiştirmiyor.
edit
ne takımımızın kendi başına yaptığı ne de ligde rakiplerinin sağladığı antrenman bu kümenin parçası. haliyle türk takımlarının ekseriyetle hikayesi zorluklar büyüdükçe 90 dakikalık atmosferden kaynaklı performans sıçramalarıyla, pragmatik kısa yollarla dolu. spikerlerin her avrupa maçını bir spor filmindeki son maçı havasında anlatılması da bundan. oysa burada oyunun gelişmesi büyümesi ve bu kümenin bir parçası olma hali yok. hep oralardaki dışardaki olabiliriz bu bakış açısıyla.
ortodoks yapının bir parçası olmak belki de bizi doğal sınırlarımızda tutabilir. yani kopenhag kümenin bir parçası da doğal sınırları onların büyük hayaller kurmasına engel olmuyor mudur? bu ilginç bir eleştri olabilir ve bunun üzerine düşüneceğim ancak bu küme dışında kalma hali de ekseriyetle bize yardımcı olmuyor. bunu kabullenmemiz gerekiyor. onlar gibi olarak çok da yüksek olmayan bir çıtada kitleniriz diye korkuyorsak da zihniyetimizin işe düzenli olarak işe yaramadığını anlamamız gerekiyor.
sorun şu. bu sene şampiyonlar liginde yaşadığımız 6 birbirinden ilginç maçta gerçekten bu guruptan çıkma şansımız vardı. diyelim çıktık ve bir sonraki turda da rakibimizi eledik. bize göre bu bizim büyüklüğümüzün doğal sonucuyken onlar için imkansız. oysa biz gruptan çıksaydık bu şaşalı olduğuna ikna olduğumuz kadromuzla bir sonraki turu geçme ihtimalimiz onlardan çok değil. biz türkiye'de bu kümenin bir parçası olmaktansa varsıllığın bir parçası olmayı kafaya taktığımız için bunu anlamakta güçlük çekiyoruz.
edit:
bir şeyi eklemeyi unutmuşum. takımımızın varsıllığı düşük değil. serüvenimiz de devam ediyor. yeniden ayağa kalkarak, oyunumuzu geliştirerek, belki biraz şansla bu serüvene güzel devam da edebiliriz. ancak bu durum, o olası anlarda yaşayabilecegimiz mutluluk bu yazıda aktarmaya çalıştığım fikri hiç değiştirmiyor.
edit
ne takımımızın kendi başına yaptığı ne de ligde rakiplerinin sağladığı antrenman bu kümenin parçası. haliyle türk takımlarının ekseriyetle hikayesi zorluklar büyüdükçe 90 dakikalık atmosferden kaynaklı performans sıçramalarıyla, pragmatik kısa yollarla dolu. spikerlerin her avrupa maçını bir spor filmindeki son maçı havasında anlatılması da bundan. oysa burada oyunun gelişmesi büyümesi ve bu kümenin bir parçası olma hali yok. hep oralardaki dışardaki olabiliriz bu bakış açısıyla.
ortodoks yapının bir parçası olmak belki de bizi doğal sınırlarımızda tutabilir. yani kopenhag kümenin bir parçası da doğal sınırları onların büyük hayaller kurmasına engel olmuyor mudur? bu ilginç bir eleştri olabilir ve bunun üzerine düşüneceğim ancak bu küme dışında kalma hali de ekseriyetle bize yardımcı olmuyor. bunu kabullenmemiz gerekiyor. onlar gibi olarak çok da yüksek olmayan bir çıtada kitleniriz diye korkuyorsak da zihniyetimizin işe düzenli olarak işe yaramadığını anlamamız gerekiyor.