367
avrupa'da rakiplerimizin galatasaray'dan üstün olduğunu kabul edip, akıllı ve makul bir tercih ile geçiş oyunu stratejisini benimsediğimiz sezon. ballandıra ballandıra anlatılıyor ama çok da büyük bir şey başarmadık o sezon. 3 galibiyet, 3 beraberlik sonucu gruplardan çıktık sadece. o kadar. uefa avrupa liginde gruplardan çıktık. şampiyonlar ligi ön elemesinde ise psv tarafından dümdüz edilmiştik. o sezon özelinde avrupa başarımız takdir edilmelidir ama abartmaya gerek yok. fatih hocanın 2018-2019, 2019-2020 sezonlarında şampiyonlar ligi grup performansları ve ekim 2020'de rangers eşleşmesi performansı da ortadadır. "fatih hocanın son döneminde avrupa'da uçtuk kaçtık" gibi gerçek dışı şeylere hiç gerek yok.
"avrupa'da kazanan galatasaray neden ligde dibe vurdu?" sorusuna gelince. cevabı çok basit: galatasaray ligde geçiş oyunu oynayamaz. galatasaray ligde topa ve oyuna hakim olmak zorundadır. o sezonki takımın topa hakim olmak gibi bir becerisi yoktu. bu konuda açıkçası zavallı durumdaydı. konyaspor'a, alanyaspor'a dahi arena'da topu ve oyunu kaybedecek kadar yetersiz bir takım kurgusuna sahiptik. bizim o sezon tek yapabildiğimiz, haddimizi bilerek oynadığımız geçiş oyunuydu. başka da bir çaremiz yoktu. ligde ise bu geçiş oyununun bir karşılığı yoktu. bir hükmü yoktu galatasaray için. takım oyuna hakim olmak istediğinde, saha içerisinde hep çaresiz kaldı. topu o kadar yavaş, o kadar kötü kullanıyordu ki, gözlerimiz kanıyordu. rakiplerimizin yetenek olarak çok gerisinde bir takımdık. bu az yetenekli takımın kurulma maliyeti de hiç az buz değildi. buna rağmen, "gelişemiyorsak değişiriz" gibi sanki senelerdir her transfer döneminde takımın başında olan ve takımı sürekli değiştiren kendileri değilmiş gibi, ilginç bir aforizma ile karşılaştık aralık 2021'de. zekamızla dalga geçildi. 27, 28 civarı yaş ortalamasıyla sahaya çıkan 11'ler "gençleşme projesi" diye anlatılmaya çalışıldı. alınan rezil sonuçlar, "genç takım, çok çabuk kırılıyor arkadaşlar" gibi dalga geçercesine cümlelerle açıklandı. iki alt ligde yer alan denizlispor'a elenilirken bu cümle kuruldu üstelik. taraftar haftalarca, aylarca sürekli takımı desteklemesine rağmen; bir giresun maçında "söylesene fatih hoca takım niye oynamıyor" tezahüratı nedeniyle suçlu ilan edildi. "taraftarın takım niye oynamıyor sorusunu sormaya hakkı yok" gibi bir raconla karşı karşıya kaldık. bu raconu kesen, 20 maçta 27 puan toplamış olmasına rağmen, taraftara neyi söyleyip neyi söylemeyeceği konusunda sınır çizme hakkını kendisinde gördü. neticede de bu demeçten iki gün sonra kendisi ile yollar ayrıldı (yöntem doğrudur, yanlıştır).
yaşanan fiyaskoyu saha dışından körükleyen bütün figürlere lanet ediyorum ancak o takımı oluşturan, o takımı korona şartları altında gelip destekleyen insanları küçümseyici konuşanlara da en azından sitem etme hakkını kendimde fazlasıyla görüyorum. kusura bakmayın.
"avrupa'da kazanan galatasaray neden ligde dibe vurdu?" sorusuna gelince. cevabı çok basit: galatasaray ligde geçiş oyunu oynayamaz. galatasaray ligde topa ve oyuna hakim olmak zorundadır. o sezonki takımın topa hakim olmak gibi bir becerisi yoktu. bu konuda açıkçası zavallı durumdaydı. konyaspor'a, alanyaspor'a dahi arena'da topu ve oyunu kaybedecek kadar yetersiz bir takım kurgusuna sahiptik. bizim o sezon tek yapabildiğimiz, haddimizi bilerek oynadığımız geçiş oyunuydu. başka da bir çaremiz yoktu. ligde ise bu geçiş oyununun bir karşılığı yoktu. bir hükmü yoktu galatasaray için. takım oyuna hakim olmak istediğinde, saha içerisinde hep çaresiz kaldı. topu o kadar yavaş, o kadar kötü kullanıyordu ki, gözlerimiz kanıyordu. rakiplerimizin yetenek olarak çok gerisinde bir takımdık. bu az yetenekli takımın kurulma maliyeti de hiç az buz değildi. buna rağmen, "gelişemiyorsak değişiriz" gibi sanki senelerdir her transfer döneminde takımın başında olan ve takımı sürekli değiştiren kendileri değilmiş gibi, ilginç bir aforizma ile karşılaştık aralık 2021'de. zekamızla dalga geçildi. 27, 28 civarı yaş ortalamasıyla sahaya çıkan 11'ler "gençleşme projesi" diye anlatılmaya çalışıldı. alınan rezil sonuçlar, "genç takım, çok çabuk kırılıyor arkadaşlar" gibi dalga geçercesine cümlelerle açıklandı. iki alt ligde yer alan denizlispor'a elenilirken bu cümle kuruldu üstelik. taraftar haftalarca, aylarca sürekli takımı desteklemesine rağmen; bir giresun maçında "söylesene fatih hoca takım niye oynamıyor" tezahüratı nedeniyle suçlu ilan edildi. "taraftarın takım niye oynamıyor sorusunu sormaya hakkı yok" gibi bir raconla karşı karşıya kaldık. bu raconu kesen, 20 maçta 27 puan toplamış olmasına rağmen, taraftara neyi söyleyip neyi söylemeyeceği konusunda sınır çizme hakkını kendisinde gördü. neticede de bu demeçten iki gün sonra kendisi ile yollar ayrıldı (yöntem doğrudur, yanlıştır).
yaşanan fiyaskoyu saha dışından körükleyen bütün figürlere lanet ediyorum ancak o takımı oluşturan, o takımı korona şartları altında gelip destekleyen insanları küçümseyici konuşanlara da en azından sitem etme hakkını kendimde fazlasıyla görüyorum. kusura bakmayın.