• 8092
    altmışlar, yetmişler ve seksenli yılların sonuna kadar hatta doksanların ilk yarısına kadar her türlü kayırma ile ayrıcalıklı olan ve el bebek gül bebek büyütülmüş takımdır.

    suyun öte yanındaki rakiplerinin 89 senesinden başlayarak 2000 avrupa kupasına kadar uzanan muazzam başarısı ile taçlanan öyküsüne (yaklaşık otuz seneden fazladır) birbirine benzeyen uhrevî ve gaipten duydukları seslerle hikayeler uyduran takımdır.

    fenerbahçe tek başına bir özel isim etmedigi için konumunu da sonunu da sonuna kadar galatasaray belirler.

    fenerbahçe, öyle rıdvan dilmen'in dediği gibi 'ligden çekilirse rakipleri üzülmez mi' dedigi gibi bir kulüp değildir. fenerbahçe ligden çekilse galatasaray işine bakar yolunu yürür, çünkü galatasaray lig şampiyonluğunu avrupa'nın en büyüğü olmak için ister. ama diyelim ki tam tersi olsa galatasaray ligden çekilse, fenerbahçe, darmadağın olur, çok üzülür çünkü tek rakibi galatasaray bile değildir, galatasaray'ın mutsuzluğudur.

    burada tam olarak anlaştıysak şimdi ezeli ve ebedi rakibimizi yakından tanıyalım.

    peki ne oldu da 14 sene sonra şampiyon olan en büyük rakibi fenerbahçe'nin kat be kat önüne geçti?

    14 sene içerisinde lig şampiyonu olmayan en büyük rakibi ne yaptı da buralara geldi?

    bu soruya doğru yanıt vermek, hiçbir fenerbahçeli başkanın ve yöneticinin işine gelmediği için nizami bir şekilde ve düz bir çizgide uhrevî ve gaipten seslere kulak vermeyi taraftarlarıyla birlikte uygun buldular.

    biz, bir bir kupaları alırken en çok lig şampiyonluğu bizde dediler, güldüler geçtiler. ama galatasaray gülmedi ve hepsinin üstünden tek tek geçti. zaman zaman kahkahalı seslerle hala şampiyonluk şarkısının kulaklarımızda çınladığı çok anlar oldu. 4 sene üst üste sampiyon olduğumuzda da hakem dediler federayon dediler. gittik avrupa'nın en büyüğü olduk bu da mı şaka dedik; tesadüf dediler. bir kere bile gaipten seslere kulakları şaşkın bakmadılar, hep uhrevî işlere inandılar.

    avrupa'nın en büyüğü olduktan sonra da uzunca yıllar 'ama siz bizi kadıköy'de yenemiyorsunuz' dediler, uzunca bir süre başkan ve taraftar aynı teraneye gaipten bir ses değilmiş gibi yaptılar. gün geldi lig şampiyonluğunda da geçildiler, bir süre geçeriz diye düşündüler, her şampiyon olduğumuzda mağdur ve mağrur oldular.

    rakibimiz, bir takım ya da spor kulübü değildir bir tımarhanedir ve ne yazık ki akıllı uslu insanlar tarafından yönetilmektedir. (insan bazen gerçekten tersi olsun istemiyor değil.)

    dördüncü yıldız takıntıları, bir bir emekliye ayrılan futbolcuları ile şizoid bir hal almaya başlayınca birkaç sene daha beklediler. zira, mutsuzlukları bile rakip takımlarının mutlu olmaması üzerine inşa edildiği için ben şampiyon olamıyorum ama galatasaray da olamıyor diyerek kendilerini teselli ettiler. kaydıraklı şiraze noktasına henüz varmadılar.

    ne zaman hepsinin foyası doyasıya dökülmeye başladı asıl hatanın kendilerinde olduğunu gizlemek için çeyrek asırdan fazladır yaptıkları şeye yine sarıldılar. çünkü, kadıköy büyüleri uzun zamandır bozulmuştu son yenilgilerinde adeta tarumar olmuşlardı ve artık ellerinde galatasaray'ı mutsuz edecek hiçbir şey kalmamıştı. bu kaydıraktan kayan şirazeye ses aramaya başladılar.

    'en fazla lig şampiyonluğu bizde oğlum' deyip kikirdeyemiyorlardı.
    'uefa kupası tesadüf oğlum şansına aldınız' deyip gülemiyorlardı.
    'tamam şampiyon oluyorsunuz ama bizi kadıköy'de yenemiyorsunuz' deyip kahkaha atamıyorlardı.
    dördüncü yıldız da bir türlü gelemiyordu.
    galatasaray, hem yapılamaz denileni yapıyordu hem de sadece oyuncularını değil bütün hayallerini de birer birer emekli ediyordu.

    son zamanlarda yaşattığımız travmalara bir bakın.

    okan buruk, takım ruhu, doğru transferler, ayağa kalkan galatasaray ve merak etmeyin en çok fenerbahçeliler bilir (evet evet bir galatasaraylıdan daha iyi bilirler) galatasaray böyle olduğu zaman en az 2 şampiyonluğu yan yana dizer avrupa'yı da dize getirirdi.

    suyun karşı tarafında su değil deniz bitti.

    çeyrek asırdan fazladır söyledikleri gaipten seslere ve uhrevî şeylere yeniden sarıldılar.

    dikkat edin en çok konuşan en fazla doğruyu yapmayan isimdir, madem öyle isim vereyim mert hakan yandaş. çeyrek asırdan fazladır bilirim ki (1989'dan beri otuz seneyi geçmiş) ve bu tanju'dan beri böyledir. bizi mutsuz etmek üzerine kurulu bir spor kulübü felsefesi olduğu için; bizden alırlar, bizim istediğimizi alırlar, biz almayalım da onlar da almasınlar derler, mutsuz etmek için uğraşırlar ama sonunda her zaman galatasaray mutlu sonu gelir ellerinden alır.

    fenerbahçe camiası demek, galatasaray'ın elinden sürekli almaya uğraşmak alamasa da uğraştırmak demektir ve bu çok acıklı ve trajedi doludur. çok shakespeare oyunu okudum ve fakat oyunun bu denli trajik bir sonla bittiğine hiçbir shakespeare oyununda rastlamadım.

    'elinden alınması' koca bir camianın özetidir. buradan ilerlemeye devam ediyorum.

    şimdi geldikleri yer yine budur. ellerinde avuçlarında hiçbir şey kalmadı. hepsini rakipleri aldı ve belli ki ne var ne yok yine alacak. çeyrek asırdır söyledikleri yalanlara; ki bazen kılıfı da yalanı da kendi hakikatlerinden bile daha çok seven bu camia, galatasaray dörtnala koşarken gaipten seslere sarılmalıydı ve yine öyle yaptılar. çok hazinli ama ellerinden gelen bu, çünkü, ellerinde avuçlarında yapacaklari tek şey de bu.

    fenerbahçe gaipten seslere inanan uhrevî seylere rücu eden yalanına kılıf değil kılıfına yalan uyduran bir camiadır.

    ve galatasaray otuz senedir yürüyedurduğu kendisi de olduğu yerde durduğu için sadece ve sadece galatasaray'ı ve galatasaraylıyı mutsuz etmeye uğraşan bir camiadır.

    haklısınız, esasen böyle bir rakip olmaz ama coğrafya kaderdir ve bize de böyle bir rakip düşmüştür.

    son virajı almadan da (pardon son yalanı uydurmadan) birden beş yıldızlı olmaları da bundan. yürüyedur ile duradura arasındaki fark ancak böyle kapatıldı.

    kimse neden demedi, çünkü elde yalan kalmadı. lig şampiyonluğu, kadıköy deplasmanı, son 10 yılın berbat takım dizaynı için yeni bir gaipten ses lazımdı. mümkündür; taraftarı ile de hakikatin sesini duymaya hazır değillerdir. çünkü, camiası taraftarı ile de en çok hakikatin sesinden korkmaktadırlar.

    genç arkadaşlarımıza da tavsiyemdir, biz bu gaipten seslere sarılan rakibimizi böyle çok gördük.
    fakat unuttukları bir şey var.
    galatasaray hep yürüdü her zaman yürüdü.
    öyle bir yürüdü ki; misal kopenhag'da 'dağ başını duman aldı da yürüdü.'

    onlar gaipten sesleri duyarken bizler 'haydi popescu haydi oğlum' seslerini duyduk.

    başka sesler tahammül edemeyenler, bu sesin akortu bozuk mu diye sorgulamayanlar, sürekli kendine düşman ve operasyon yapıldığını sananlar ve gerçeğin sesinden uzağa düşenler daha çok dağ başını duman almış sesini duyacaklar.

    galatasaray yürüye duracak.
    onlar gaipten seslere inanacaklar.

    merağım şudur: biz, 5. yıldızı da taktığımız zaman (çünkü tarih tekerrürden ibarettir ve galatasaray önüne ne zaman engel konulsa hep ezip geçendir) rakibini mutsuz etmek için bu kez ne bulacaklardır?

    merak etmeyin fenerbahçe öyle bir camiadır ki gaipten bir ses bulacaktır ve yine o uhrevî şeye inanacaktır.

    ama merak da etmeyin tabi galatasaray yürüye durduğu için o gaipten sesi de bir kere daha yenecektir ve bir kere daha onun da üstesinden gelecektir.

    yapacak bir şey yok.
    tarih, burada, bu coğrafyada, iki ezeli ve ebedi rakibe böyle görevler vermiştir. birinin ödevi böyleyken diğerinin ödevi de budur.
App Store'dan indirin Google Play'den alın