207
bu başlığı gördükçe aklıma samuel beckett'ın, ''godot'yu beklerken'' isimli oyunu geliyor. bilmeyenler için kısa bir özet geçelim;
--- alıntı ---
hikaye, oyunun kahramanları vladimir ve estragon’un etrafında şekillenir. varoluş sancıları çeken bu iki kahraman, yolları her kesiştiğinde birbirleri ile iletişim kurmaya çalışırlar ve bu bir ritüele binerek her gün yinelenir. bu iki karakter bir ağacın dibinde godot isimli bir kimsenin ya da şeyin, gelip kendilerini kurtarmasını bekler. fakat godot hiç gelmeyecektir. hatta belki de öyle bir kimse ya da şey hiç var olmamıştır ve olmayacaktır. hikaye aslında bu haliyle pek çok şeyi anlatmaktadır. insanların kurtuluş için bekledikleri ve hayal ettikleri nesne veya kişilere inanmaları ve bel bağlamaları usta bir dille okuyucuya aktarılmaya çalışılır.
--- alıntı ---
--- spoiler ---
oyun içerisinde bu ikili belli aralıklarla bir eylemde bulunmaktan ya da gitmekten söz ederler fakat bu tartışmaların sonu bir döngü biçiminde hep aynı şekilde noktalanır,
-let's go (gidelim)
+we can't (gidemeyiz)
-why? (neden?)
+we are waiting for godot (godot'yu bekliyoruz)
--- spoiler ---
godot, gelir mi gelmez mi bilinmez ama bazen beklerken hayalinizin ötesini yakalayabilme ihtimaliniz kadar gözünüzün önündeki ''gerçekçi'' bir sürü fırsatı da kaçırabilme olasılığıyla karşı karşıya kalıyorsunuz.
gün itibariyle gerçekçi hedeflerden de uzaktayız. çünkü gideceğimiz gerçekçi profillerin takımları zaten bu saatten sonra oyuncularını fahiş fiyat ödemedikten sonra bırakmayacaklardır.
öte yandan taraftar gelmesini umduğu oyuncudan da bir tür ''kurtarıcı'' görevi bekliyor artık. sırf bu haliyle bile gelecek olan kişiye haddinden fazla misyon yüklenilmesine sebep olabilecek bir durum.
şöyle ifade edelim; sizin belli ölçüde doygunluğa ulaşmış bir oyununuz ve sonuç aldığınız bir planınız olsun...
siz de bunun üzerine sistemi çok daha hızlı hale getirebilecek biçimde akıcı ve dinamik bir oyuncu alarak burayı kotarmak için böyle bir profili beklemeye değer bulabilirsiniz. bu anlaşılabilir ve alınabilir bir risk.
ama biz biraz, ''kervan yolda düzülür'' mantığıyla işleyen bir transfer süreci yaşadık. ismi geçen oyuncuların her birinin birbirinden farklı meziyetleri var. kimi daha teknik, kimi daha dripling özelliği yüksek, kimi kesici. bu anlamda hoca dahil herkesin kafasının karışık olduğunu düşünüyorum.
belli açıdan da yönetim ve teknik ekibe de hak vermiyor değilim. bazı oyuncular taraftarla yıldızı barışmadığı için, bazısı fazla süre bulamadığından dolayı, bazısı da burayı basamak olarak gördüğü için gitmek istiyor. bir de bizim göndermek istediklerimiz var tabii... öte yandan şampiyonlar ligi gelirleri de bir değişken parametresi olarak belirleyici bir rol oynuyor.
kendi içinde o kadar dilemma var ki süreci ''sağlıklı'' şekilde planlamak gerçekten zor. geçtiğimiz sezon gueye, carvalho, grillitsch derken beklediğimize değerek torreira'yı transfer etmiştik. fazla optimist bir düşünceyle umarım yine şans yüzümüze güler deyip sözü erden timur'a bırakıyorum.
--- alıntı ---
hikaye, oyunun kahramanları vladimir ve estragon’un etrafında şekillenir. varoluş sancıları çeken bu iki kahraman, yolları her kesiştiğinde birbirleri ile iletişim kurmaya çalışırlar ve bu bir ritüele binerek her gün yinelenir. bu iki karakter bir ağacın dibinde godot isimli bir kimsenin ya da şeyin, gelip kendilerini kurtarmasını bekler. fakat godot hiç gelmeyecektir. hatta belki de öyle bir kimse ya da şey hiç var olmamıştır ve olmayacaktır. hikaye aslında bu haliyle pek çok şeyi anlatmaktadır. insanların kurtuluş için bekledikleri ve hayal ettikleri nesne veya kişilere inanmaları ve bel bağlamaları usta bir dille okuyucuya aktarılmaya çalışılır.
--- alıntı ---
--- spoiler ---
oyun içerisinde bu ikili belli aralıklarla bir eylemde bulunmaktan ya da gitmekten söz ederler fakat bu tartışmaların sonu bir döngü biçiminde hep aynı şekilde noktalanır,
-let's go (gidelim)
+we can't (gidemeyiz)
-why? (neden?)
+we are waiting for godot (godot'yu bekliyoruz)
--- spoiler ---
godot, gelir mi gelmez mi bilinmez ama bazen beklerken hayalinizin ötesini yakalayabilme ihtimaliniz kadar gözünüzün önündeki ''gerçekçi'' bir sürü fırsatı da kaçırabilme olasılığıyla karşı karşıya kalıyorsunuz.
gün itibariyle gerçekçi hedeflerden de uzaktayız. çünkü gideceğimiz gerçekçi profillerin takımları zaten bu saatten sonra oyuncularını fahiş fiyat ödemedikten sonra bırakmayacaklardır.
öte yandan taraftar gelmesini umduğu oyuncudan da bir tür ''kurtarıcı'' görevi bekliyor artık. sırf bu haliyle bile gelecek olan kişiye haddinden fazla misyon yüklenilmesine sebep olabilecek bir durum.
şöyle ifade edelim; sizin belli ölçüde doygunluğa ulaşmış bir oyununuz ve sonuç aldığınız bir planınız olsun...
siz de bunun üzerine sistemi çok daha hızlı hale getirebilecek biçimde akıcı ve dinamik bir oyuncu alarak burayı kotarmak için böyle bir profili beklemeye değer bulabilirsiniz. bu anlaşılabilir ve alınabilir bir risk.
ama biz biraz, ''kervan yolda düzülür'' mantığıyla işleyen bir transfer süreci yaşadık. ismi geçen oyuncuların her birinin birbirinden farklı meziyetleri var. kimi daha teknik, kimi daha dripling özelliği yüksek, kimi kesici. bu anlamda hoca dahil herkesin kafasının karışık olduğunu düşünüyorum.
belli açıdan da yönetim ve teknik ekibe de hak vermiyor değilim. bazı oyuncular taraftarla yıldızı barışmadığı için, bazısı fazla süre bulamadığından dolayı, bazısı da burayı basamak olarak gördüğü için gitmek istiyor. bir de bizim göndermek istediklerimiz var tabii... öte yandan şampiyonlar ligi gelirleri de bir değişken parametresi olarak belirleyici bir rol oynuyor.
kendi içinde o kadar dilemma var ki süreci ''sağlıklı'' şekilde planlamak gerçekten zor. geçtiğimiz sezon gueye, carvalho, grillitsch derken beklediğimize değerek torreira'yı transfer etmiştik. fazla optimist bir düşünceyle umarım yine şans yüzümüze güler deyip sözü erden timur'a bırakıyorum.