79
daha önce de kendi nickaltıma uzun uzun entry girip kendimi açıkladım ama bunların bazıları sözlük tarafından silindi. uzatmadım fakat benim nickaltıma yazılanlardan çok daha nitelikliydi yazdıklarım, yine de bu öznel bir yorum tabii.
şimdi yine uzun bir enrty yazıyorum çünkü bunu, değerli arkadaşım chakiz'in (bkz: #3640328) nolu entrysine karşılık kendime bir borç biliyorum.
sözlükte yazdığım bazı entyrler birileri tarafından sevilmiyor ki olabilir. bu entrylerden yola çıkarak da benim galatasaraylı olmadığım iddia ediliyor zaman zaman. daha önce de bir başka yazar arkadaşımız nickaltı yazarak bence harika bir tespit yapmış ve demişti ki; ''adam 5 bin entry yazmış ve sadece 100 tanesi ofsayt entrylere girmiş ki bu gayet normal ve doğal bir oran'' zahmet edip şuna bakmaya bile üşenip galatasaraylı değil iddiasında bulunabiliyor bazıları. nasıl bir truva atı olabilirim ki ben 5 bin entrynin sadece 100 tanesi buradaki yazarların genelinin hoşuna gitmemiş olsun.
peki neden çıkıyor bu ithamlar, iddialar? deniz göktaş'ın çok beğendiğim ve sağ olsun ücretsiz şekilde yotube'da paylaştığı stand up'ında şöyle diyordu deniz göktaş; ''parti tutar gibi takım tutmayın diyorlar, bence takım tutar gibi takım tutmayın asıl.''
ben galataaraylıyım, ancak galatasaraylılık, kimliğimin sadece bir parçası, bu bir; ve bu kimliği fenerbahçe ve beşiktaş nefretiyle ifade etmiyorum, bu da iki. beşiktaş bir şeyi iyi yapıyorsa bunu bir spor sözlüğüne yazmamda bence bir beis yok. diğer yandan eğer galatasaray sözlükte rakip takımın iyi yaptığı bir şeyi dile getirmek ya da övmek sözlük formatına aykırı ise o zaman formatı bilmiyorum demektir, buna itiraz edemem.
son zamanlarda hakkımdaki eleştirilerin dayandığı 3 nokta var;
1- rakip oyunculara (arda güler, gedson, alex de souza) yönelik övgüler. bu noktada belirtmem gerekir ki alex övgüsü aslında hagi'yi övmek için kullandığım bir dayanaktı hepsi o ama alex harika bir futbolcuydu zaten, o konuda fikrim net. arda güler'in çok yetenekli olduğundan emin olmakla beraber -ki kendisi milli takımın da en genç gol atan oyuncusu oldu sanıyorum- gedson için de hala üzülüyorum. keşke bizde olsaydı.
2- icardi konusundaki sözlerim: dedim ki 5 milyon avrodan fazla vereceksek almayalım. hala aynı fikirdeyim. biz bir oyuncuya senede 6 7 milyon avro para verecek bir takım değiliz. 5 bile çok da işte icardi öyle bir etki yarattı ki 5'e alabiliyorsak burun kıvırmam. denebilir ki icardi gibi oyuncuyu ucuza nasıl alacaksın? çok haklı bir soru, ben zaten biz o oyuncuları alabilecek bir takım değiliz diyorum. isterseniz 3 tane alın, 3 sene sonra görürüz ne halde olacağımızı...
3- ozan tufan için alabiliyorsak alalım yazmam: bu arada böyle yazmadım. dedim ki türk lirası ile imza atacak, makul bir ücrete gelecekse rotasyon için iyi oyuncu, berkan kadar katkı verir dedim.
sonuç olarak bunlardan benim galatasaray'ı sevmediğim ya da rakip takım taraftarı olduğum sonucu çıkıyorsa diyebileceğim bir şey yok, yanlış anlaşıldığımı düşünmüyorum, hala aynı şeyleri savunuyorum çünkü. aslında eleştirenleri tanımıyor olsam da bir kısmını tanıdığımı düşünüyorum ve gerçekten de onlar gibi taraftar olmak istemiyorum ben. arda güler'e şişirilen bir balon diyen biri ile ben arkadaş olamam, o da benimle olmaz zaten, olmak istemez.
sanıyorum yeterince fanatik bir taraftar değilim, hayatı da galatasaray ya da futbol üzerinden anlamlandırmıyorum. 36 yaşındayım. 20'li yaşlarımda bunu yapabilirdim ama şimdi hayata bakışım farklı. nick hornby'nin otobiyografik harika bir kitabı vardır; fever pitchşiddetle öneririm. taraftarlık olgusunu ve bunun yıllar içindeki değişimini çok güzel anlatır.
hakkımda yazılanlara alınmıyorum. yani tabii kimse eleştiri almak istemez ama çok eleştiri aldığımı düşünmüyorum, sadece sınırlı bir kesimin dayanaksız ithamları var hepsi o kadar. pep guardiola, şampiyonlar ligi'ni kazanamadığı bir sezonda kendisine şampiyonlar ligi'ni soran bir gazeteciye şöyle demişti; ''bu sene harika şeyler başardık. şimdi güzel yenmekler yiyecek, güzel şaraplar içecek ve kazandıklarımızın tadını çıkaracağız.'' futbolu keyif için izliyorum dersem yalan olur çünkü taraftarlık o kadar keyifli bir şey değil tıpkı fever pitch kitabında anlatıldığı gibi. taraftarlığın çoğu öfke, gözyaşı ve hayal kırıklığıdır, çok azı sevinçtir, ama yine de değer bence. fakat bir yere kadar, şahsen taraftarlığımı nefret üzerinden inşa etmiş olsaydım, bunu fark ettiğim anda taraftarlıktan uzak durmaya karar verirdim.
son bir şey daha var; rakip takımı övmek benim için hiç sorun değil, çünkü galatasaray'ın büyük olması için etrafının küçük kalmasına gerek yok, galatasaray zaten büyük.
şimdi yine uzun bir enrty yazıyorum çünkü bunu, değerli arkadaşım chakiz'in (bkz: #3640328) nolu entrysine karşılık kendime bir borç biliyorum.
sözlükte yazdığım bazı entyrler birileri tarafından sevilmiyor ki olabilir. bu entrylerden yola çıkarak da benim galatasaraylı olmadığım iddia ediliyor zaman zaman. daha önce de bir başka yazar arkadaşımız nickaltı yazarak bence harika bir tespit yapmış ve demişti ki; ''adam 5 bin entry yazmış ve sadece 100 tanesi ofsayt entrylere girmiş ki bu gayet normal ve doğal bir oran'' zahmet edip şuna bakmaya bile üşenip galatasaraylı değil iddiasında bulunabiliyor bazıları. nasıl bir truva atı olabilirim ki ben 5 bin entrynin sadece 100 tanesi buradaki yazarların genelinin hoşuna gitmemiş olsun.
peki neden çıkıyor bu ithamlar, iddialar? deniz göktaş'ın çok beğendiğim ve sağ olsun ücretsiz şekilde yotube'da paylaştığı stand up'ında şöyle diyordu deniz göktaş; ''parti tutar gibi takım tutmayın diyorlar, bence takım tutar gibi takım tutmayın asıl.''
ben galataaraylıyım, ancak galatasaraylılık, kimliğimin sadece bir parçası, bu bir; ve bu kimliği fenerbahçe ve beşiktaş nefretiyle ifade etmiyorum, bu da iki. beşiktaş bir şeyi iyi yapıyorsa bunu bir spor sözlüğüne yazmamda bence bir beis yok. diğer yandan eğer galatasaray sözlükte rakip takımın iyi yaptığı bir şeyi dile getirmek ya da övmek sözlük formatına aykırı ise o zaman formatı bilmiyorum demektir, buna itiraz edemem.
son zamanlarda hakkımdaki eleştirilerin dayandığı 3 nokta var;
1- rakip oyunculara (arda güler, gedson, alex de souza) yönelik övgüler. bu noktada belirtmem gerekir ki alex övgüsü aslında hagi'yi övmek için kullandığım bir dayanaktı hepsi o ama alex harika bir futbolcuydu zaten, o konuda fikrim net. arda güler'in çok yetenekli olduğundan emin olmakla beraber -ki kendisi milli takımın da en genç gol atan oyuncusu oldu sanıyorum- gedson için de hala üzülüyorum. keşke bizde olsaydı.
2- icardi konusundaki sözlerim: dedim ki 5 milyon avrodan fazla vereceksek almayalım. hala aynı fikirdeyim. biz bir oyuncuya senede 6 7 milyon avro para verecek bir takım değiliz. 5 bile çok da işte icardi öyle bir etki yarattı ki 5'e alabiliyorsak burun kıvırmam. denebilir ki icardi gibi oyuncuyu ucuza nasıl alacaksın? çok haklı bir soru, ben zaten biz o oyuncuları alabilecek bir takım değiliz diyorum. isterseniz 3 tane alın, 3 sene sonra görürüz ne halde olacağımızı...
3- ozan tufan için alabiliyorsak alalım yazmam: bu arada böyle yazmadım. dedim ki türk lirası ile imza atacak, makul bir ücrete gelecekse rotasyon için iyi oyuncu, berkan kadar katkı verir dedim.
sonuç olarak bunlardan benim galatasaray'ı sevmediğim ya da rakip takım taraftarı olduğum sonucu çıkıyorsa diyebileceğim bir şey yok, yanlış anlaşıldığımı düşünmüyorum, hala aynı şeyleri savunuyorum çünkü. aslında eleştirenleri tanımıyor olsam da bir kısmını tanıdığımı düşünüyorum ve gerçekten de onlar gibi taraftar olmak istemiyorum ben. arda güler'e şişirilen bir balon diyen biri ile ben arkadaş olamam, o da benimle olmaz zaten, olmak istemez.
sanıyorum yeterince fanatik bir taraftar değilim, hayatı da galatasaray ya da futbol üzerinden anlamlandırmıyorum. 36 yaşındayım. 20'li yaşlarımda bunu yapabilirdim ama şimdi hayata bakışım farklı. nick hornby'nin otobiyografik harika bir kitabı vardır; fever pitchşiddetle öneririm. taraftarlık olgusunu ve bunun yıllar içindeki değişimini çok güzel anlatır.
hakkımda yazılanlara alınmıyorum. yani tabii kimse eleştiri almak istemez ama çok eleştiri aldığımı düşünmüyorum, sadece sınırlı bir kesimin dayanaksız ithamları var hepsi o kadar. pep guardiola, şampiyonlar ligi'ni kazanamadığı bir sezonda kendisine şampiyonlar ligi'ni soran bir gazeteciye şöyle demişti; ''bu sene harika şeyler başardık. şimdi güzel yenmekler yiyecek, güzel şaraplar içecek ve kazandıklarımızın tadını çıkaracağız.'' futbolu keyif için izliyorum dersem yalan olur çünkü taraftarlık o kadar keyifli bir şey değil tıpkı fever pitch kitabında anlatıldığı gibi. taraftarlığın çoğu öfke, gözyaşı ve hayal kırıklığıdır, çok azı sevinçtir, ama yine de değer bence. fakat bir yere kadar, şahsen taraftarlığımı nefret üzerinden inşa etmiş olsaydım, bunu fark ettiğim anda taraftarlıktan uzak durmaya karar verirdim.
son bir şey daha var; rakip takımı övmek benim için hiç sorun değil, çünkü galatasaray'ın büyük olması için etrafının küçük kalmasına gerek yok, galatasaray zaten büyük.